deyrizor'un doğusunda ypg'ye karşı bugün başlattıkları saldırılarda birkaç köyü ele geçirmişler, çok sayıda ypg'li esir almışlar. çatışmaların devam ettiği söyleniyor.
ışid bitti diyenlere götümle gülüyorum gerçekten. bir terör örgütü toprak kaybedince bitmiş olmuyor. hayır bunlar devlet değil, düzenli orduları yok. yani toprak kaybetse ne olacak, kaybetmese ne olacak? şuan suriye'nin ve ırak'ın etrafında dağınık halde çöllerde gerilla savaşı veriyorlar. onlarca rejim, pkk, koalisyon birimlerini yok ediyorlar.
bu sadece suriye ve ırak'ta olan durumlar. mısır'da, nijerya'da, afganistan'da hatta filipinlerde bile toprak hakimiyeti var adamların amk.
obama ışidle mücadele 30 yıl sürecek diyordu ki, yanılmış. daha böyle giderse 1 yüzyıl sürer mücadele.
ıŞiD, muhalifleri katlederek ele geçirdiği Deyri Zoru aşama aşama PKK ve rejime devir etmek zorunda kaldı, bugün ise Deyri Zor bölgesinde elinde kalan son kasaba Baghuz'u da PKK ile anlaşarak boşalttı.
ıŞiD, Deyri Zoru muhaliflerden aldıktan sonra bütün dengeler değişti, muhalifler Deyri Zor petrol yataklarından gelir elde edemeyince ekonomik olarak da zayıfladlar, halkın direnci düştü. gelinen bu süreçte ise 10 binlerce insan göç etti, öldürüldü, demografik yapı tamamyla değiştirildi.
proje yapılanmadır, bir örgütten çok lider kadrosu belli istihbarat örgütlerine çalışan paralı askerlerden oluşur. lider kadrosu’nun yakın çevresi ise bu adamların kadim dostlarıdır;
diğer geri kalanlar ise, sıra ile gidersek, paralı askerler; iç savaş ve karışıklık olan bölgelerdeki durağanlıktan ötürü nereye gideceği meçhul olan bir hiçbir ülkenin kabul etmediği eski savaşçılar;
işid’ın her nasılsa devletler çapında kullanabildiği teknolojik imkanları ile yoksulluğun tavan yaptığı ülkelerin bazı bölgelerinden direkt yüksek meblağ ödeme yaparak kendine kattıkları -ki mesela istanbul altınşehir’den zamanında sayıları çok yüksek rakamlarda söylenen gençler gitmiştir, bakınız nevzat çiçek vb. gazetecilerin açıklamaları- ; kanı kaynayan ve ışid’in net yapılanması ve çıkarttığı kuşe kağıda basılı dergiler aracılığıyla kandırdığı gençler; sempatizanlar ve saireden oluşan yapılanma...
sloganı, hedefi, ideolojisi, varmak istediği bir şey olmayan bir yapılanmadır; her nasılsa hiçbir stratejik abd, ingiliz ve israil hedefine saldırmamışlar, ve yine her nasılsa bu ülkelere zıt pozisyondaki yahut konjonktürel olarak bu ülkelerle problemi olan ülkelerde eylem yapmaktadırlar; ve yine her nasılsa her ele geçirdikleri yer bir petrol rezervi barındırmaktadır ve yine her nasılsa terk ettikleri bu bölgelere daha sonra bahis mevzu ülke şirketleri ilk olarak el atmaktadır;
yine her nasılsa, nasıl oluyorsa hiç ortalarda görünmezlerken -mesela bir es 400 muhabbeti esnasında- lideri elinde türkiye haritası bulunan bir kitapla aniden ortaya çıkmakta... bu ve benzeri misaller çoktur, hepsini saymakla bitmez.
neticede, ışid, islam ülkelerinde çıkartılan iç karışıklıklar içinden türetilmiş, yani öyle taşeron felan da değil, bilakis isimlerini herkesin tahmin edebileceği istihbarat örgütlerinin bizzat emri ile hareket eden paralı asker yapılanmasıdır. bir yandan bu istihbarat örgütlerinin bağlı bulunduğu devletlerin stratejik hareketlerine destek olurken diğer yandan dünya çapında islam algısını kirletme faaliyetinin de önemli bir koludur.
ortadoğu’nun eski ve yakın siyasi tarihi hakkında pek az malumat sahibi bir kafa, hatta latin amerika ülkeleri üzerinde abd ve diğer istihbarat örgütlerinin ne işler çevirdiklerini hangi örgütlerle ne iş tuttuklarını az çok bilenler ışid hakkında ayrıca bir araştırmaya bile gerek duymadan onları anlayabilir.
tuhaf, öyle bir “islam”cı örgüt ki, duyulduğu günden bu yana islam adına bir tane hayırlı işi yoktur; esasen burada -kimse gücenmesin- tezgaha getirilenlerin çoğu da islam’a laf edeceğim diye “ışid” diye cümleye başlayanlar; e hadi müslümanlar “saf” anladık, e be arkadaşım sen ki bilim, teknoloji, çağdaşlık satma ayağına islam’a sataşmaya böylesi bir istihbarat örgütünü en başa alarak başlıyorsun, sen de az “saf” değilsin be kardeşim. az ayık, uyanık olalım, ama hepimiz!
zihniyetine tükürdüklerim bir karar verin bir başlıkta ibni teymiyye güzellmesi yaparsınız bir başlıkta ürünlerine giydirirsiniz diğer başlıkta islami değerlere hakaret eder takiben ateistlere hakaret ediliyor diye başlık açarsınız. sizin kadar yavşak ve omurgasız bir kitle az bulunur.
DAEŞ her şeyden önce çok ince düşünülmüş bir algı ve iletişim çalışmasıydı.
DAEŞ'in bayraklarında sembol olarak H.z. Muhammed (S. A. V.)' in mührünü kullanmasından dolayı Müslümanlar peygamberlerinin mührünü artık kamusal alanda kullanamıyorlar. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1925157/+
DAEŞ sayesinde dünyanın genelinde kafa kesen Müslüman algısı hakim.
ABD ya da diğer herhangi bir ülke Müslümanlara istediklerini yapabilirler 10 tonluk MOAB bile atabilirler çünkü Müslümanlar kafa kesiyor ve vahşi. (DAEŞ sayesinde 10 tonluk bomba atanlar insancıl oldular)
deaş, ebubekir el bağdadi'nin öldürüldüğünü teyit etti.
DEAŞ, yeni sözcüsünün Ebu Hamza el Kureyşi, yeni liderinin ise Ebu ibrahim el-Haşimi el Kureyşi olduğunu açıkladı.
Örgüt yeni lideri de Halife olarak takdim etmeyi sürdürdü. Bağdadi için de kullanılan Kureyşi ifadesine ek olarak yeni liderde "Haşimi" de kullanılmış.
Ebubekir el Bağdadi ile başlayan Kureyşi olanların 'Halife' olması "Hilafet/Emirlik/imamlar Kureyş'tendir" hadisine dayandırılarak gerçekleşmektedir. Bu nedenle örgüt, 'hilafet' makamını soyu Kureyş'e dayananlara vermektedir.
17 mayıs 2017 tarihinde yayınladıkları "yok olanlar nass üzere yok olur ve yaşayanlar nass üzere yaşar" diye meşhur bir bildirileri vardı. yanlış hatırlamıyorsam da bildiriyi bağdadi önderliğinde saz arkadaşları yayınlamıştı.
o güne kadar ha şöyle ha böyle diye diye zaten tevilden canı çıkmış dünya çapındaki son kitlesini de çileden çıkartmışlardı.
işte o bildiriyle birlikte sonunda kendi kellelerini kendi elleriyle uçurmuşlardı.
sonrası zaten curcuna halinde geçti.
arap gençlerinin hudutsuz kini, ve haklı intikamı belli belirsiz bir yaygara içinde hakkı teslim edilemeden per ü perişan oldu...
ve bağdadi kendine yakışanı seçip bizden bedduadan başka hiçbir şey almamak üzere öldü gitti.
yine elinin ayarı olmayan yeni liderleri haşimi ise sahneye iddialı giriş yaptı ama çözülme sürecinden sonraki tüm tehditleri gibi o da abartılı ve tutarsız bir retorikle tanıtıldı:
"amerika, bağdadi günlerini mumla arayacak!"
komik.
keşke bağdadi döneminde saddamı arayanlar müslümanlar olmasaydı ışid bey...