denizde ya da tatlı suda yaşayabilen çeşitleri bulunan hayvan. richard dawkins'in kör saatçi kitabında da şöyle geçer:
"...birçok gusto kitabında ıstakoz, balık kategorisinde gösterilir. bunu gören zoologlara inme iner. zoologlara göre ıstakozlar insanları balık olarak sınıflandırsalar daha haklı olurlar, çünkü balıklarla insanlar daha yakın akrabadırlar..."
acı çekmedikleri ve çığlık atmadıkları gerçek midir bilmiyorum ama eğer bunlar doğru değilse, kaynar su'da kaynatılarak öldürülmeleri resmen vahşettir. sırf etleri azıcık lezzetli diye hayvanlara işkence etmek gerçek insanların middesini bulandırmalı. uzak doğu'da bu tür şeylerin daha sapıkça olanlarını da (balığın yarısını pişirip diğer yarısını canlı tutup öyle servis etmek gibi) yapıyorlar da onlara diyecek söz bulamıyorum.
rüyada görmek bol para geleceği ya da girişilen işin başarılı olacağı anlamına geliyormuş.
peki bunu neden yazıyorum? sabaha karşı rüyamda gördüm ben bunu, hem de bembeyaz ve na böyle kafam kadar... o kadar büyüktü ki korktum! çok para korkutuyor insanı vesselam.
ilk yenmeye başladığı sıralar amerikada fakirlik göstergesi olarak algılanmış daha sonra nedendir bilinmez(ya da ben bilmiyorum) zenginliğin , kültürün göstergesi olmuş hayvandır. genellikle öldürülmeden kaynarsuyun içine atılır önce , daha sonra da yağda kızartılır. öldürmeden pişirilmesinin nedeni ise etinden daha fazla yararlanabilmek. şöyle ki; öldürüp pişirdiğiniz de eti büzüşüp küçülüyormuş.. ayrıca bi yerde okumuştum.. ıstakozları öldürmeden kaynarsuya atınca çığlıklarını duyabilirmişsiniz.. bu yüzden üzülmüştüm bu hayvanlar için. ama okuduğum şey doğru değilmiş. doğrusu şuymuş:
ıstakozlar ilk kaynarsuya atıldıklarında kabuklarının buharın etkisiyle genleşmesi sonucu bizim çığlık zannettiğimiz sesler çıkıyormuş. ayrıca ıstakozların beyinleri olmadıkları için acıyı da hissetmiyorlarmış.
lüks lokantaların vazgeçilmez yiyeceği, fakat ilginçtir. bu hayvan denizin, en pis kokulu leşlerini sever. istakoz avı sırasında da kokmuş etler kullanılır.