lüks lokantaların vazgeçilmez yiyeceği, fakat ilginçtir. bu hayvan denizin, en pis kokulu leşlerini sever. istakoz avı sırasında da kokmuş etler kullanılır.
ilk yenmeye başladığı sıralar amerikada fakirlik göstergesi olarak algılanmış daha sonra nedendir bilinmez(ya da ben bilmiyorum) zenginliğin , kültürün göstergesi olmuş hayvandır. genellikle öldürülmeden kaynarsuyun içine atılır önce , daha sonra da yağda kızartılır. öldürmeden pişirilmesinin nedeni ise etinden daha fazla yararlanabilmek. şöyle ki; öldürüp pişirdiğiniz de eti büzüşüp küçülüyormuş.. ayrıca bi yerde okumuştum.. ıstakozları öldürmeden kaynarsuya atınca çığlıklarını duyabilirmişsiniz.. bu yüzden üzülmüştüm bu hayvanlar için. ama okuduğum şey doğru değilmiş. doğrusu şuymuş:
ıstakozlar ilk kaynarsuya atıldıklarında kabuklarının buharın etkisiyle genleşmesi sonucu bizim çığlık zannettiğimiz sesler çıkıyormuş. ayrıca ıstakozların beyinleri olmadıkları için acıyı da hissetmiyorlarmış.
rüyada görmek bol para geleceği ya da girişilen işin başarılı olacağı anlamına geliyormuş.
peki bunu neden yazıyorum? sabaha karşı rüyamda gördüm ben bunu, hem de bembeyaz ve na böyle kafam kadar... o kadar büyüktü ki korktum! çok para korkutuyor insanı vesselam.
acı çekmedikleri ve çığlık atmadıkları gerçek midir bilmiyorum ama eğer bunlar doğru değilse, kaynar su'da kaynatılarak öldürülmeleri resmen vahşettir. sırf etleri azıcık lezzetli diye hayvanlara işkence etmek gerçek insanların middesini bulandırmalı. uzak doğu'da bu tür şeylerin daha sapıkça olanlarını da (balığın yarısını pişirip diğer yarısını canlı tutup öyle servis etmek gibi) yapıyorlar da onlara diyecek söz bulamıyorum.
denizde ya da tatlı suda yaşayabilen çeşitleri bulunan hayvan. richard dawkins'in kör saatçi kitabında da şöyle geçer:
"...birçok gusto kitabında ıstakoz, balık kategorisinde gösterilir. bunu gören zoologlara inme iner. zoologlara göre ıstakozlar insanları balık olarak sınıflandırsalar daha haklı olurlar, çünkü balıklarla insanlar daha yakın akrabadırlar..."
canlı canlı kaynar suya atılan, çığlık atıp kıvranarak ölen deniz kabuklusu.
tam dişime göre (zahmetsiz, bol proteinli v.s.) bir canlı olmasına karşın yiyemiyorum anasını satayım. sırf tadı güzel olsun diye bir canlıya böyle işkence edilmemeli. gerçi kabuklu bir canlı olduğu ve örümcekler gibi sekiz bacaklı olduğu için bunu öldürmenin insancıl yolunu da göremiyorum. sanırım tadına bir kere bakıp bir daha da yemeyeceğim.
tayland da yaklasik iki kilolik canli istakozu secip dokuz kisi denemistik. pisirmeden siyah bir sosa beyaz istakoz etini bandirarak yemistik. pek bir tat aldigimiz söylenemez, sadece merakimiz gitti diyebilirim. pisirilmisinin daha lezzetli oldugunu da eminim.
an itibariyle masterchef yarışmasında ''canlı canlı'' pişirilen deniz canlısı. böyle pişirilmesinin sebebi daha lezzetli olmasıymış. her ne kadar acı duyguları yok dense de yine de pişirilme metodu hiç hoşuma gitmemiştir. elinde kıpırdayan bişeyi insan nasıl kaynar suya atar ya **
canlı canlı kaynar suya atılarak pişirilen deniz canlısı.
insanoğlunun, sırf biraz damak tadı için bir canlıyı kaynar suda öldürmesi ne derece doğrudur? ayrıca bu canlının beyni vardır, basbayağı da acı çeker. eh tabi kürkü için kafasına vurularak öldürülen fok yavrularını duyunca bütün sözlük ayağa kalkar, ama ıstakoz ne de olsa, önemsiz bir canlı!
düğün şarkısı mı desem ne desem karar veremedim öncekilerden daha bi arabesk hava taşıyo gibi ama du bakalım genelde dinledikçe kulağa hoş geliyo şarkıları.bunu da zamanın akışına bırakıp eski şarkılarını dinlemeye devam ediyoruz.
edit: az realist olun amk.bir tarafta kits var baytar var bpg var diğer tarafta ıstakoz.
--spoiler--
Istakozları canlı canlı kaynar suda haşlarlar ki tadı güzel olurmuş.
hayvan ölene dek ıslık gibi bir nara atar.şimdi daha net anlattım.
--spoiler--