ıssız adam

    437.
  1. en yarıcı yorumun önde oturan teyze tarafından yapıldığı film.

    filmden çıkılmıştır. önde oturan teyze ve ekibi bizim önümüzden salonu terk etmektedir. teyzemiz film hakkındaki düşüncelerini gayet ciddi bir tonda arkadaşlarıyla paylaşır olaylar çelişir, biz yarılırız;

    --spoiler--
    - filmi beğendin mi şukufe abla.
    + yani fena değildi ama tokayı buldu ya temizlikçi.
    - hatırladım o sahneyi evet.
    + o sahnede şey dikkatimi çekti. şimdi kadın yeri süpürmeden viledalıyor. olmamış bence orası.
    - ....
    --spoiler--
    162 ...
  2. 424.
  3. Orospu sikip beyaz kadın ticaretine finansman sağlayarak ahlaksızlığın dik alasını yapan bir adamın hikayesini dramatize ederek Türk toplumuna garip garip mesajlar veren filmdir.

    ulan adam gavatın teki bilmem kaç yıl sonra gördüğünde hala insan içinde bir şey hisseder mi?

    o adamdan baba olur mu, koca olur mu? aşk denilen şey orospu siken dallamalara da mı layıktır. ne aşkmış anasını satayım. Türk kadını kızı gavat adam portresini ne çok severmiş de etkilenirlermiş bu filmden anlamadım.

    Şaş kaza ayrılmasalar adam ilişkisinde evliliğinde başarılı bile olsa o adamın yetiştireceği çocuktan ne olacak tutup elinden kerhaneye götürür o çocuğu, kadına da meta gözüyle baktırır.

    Ulan kadınlardan çok feminist olmak yine erkeklere mi düşüyor şu dünyada. bana ne kendini düşünmeyen milleti ben ne düşüneceğim.
    88 ...
  4. 400.
  5. yorumlarını okumadan gittiğim için ağzıma sıçan filmdir.

    hatun kişisinin peşinden çok koşmuşumdur. önce bir yemeğe sonra ciks bir kafeye götürmüşümdür ayrı zamanlarda. kaşkol bile almışımdır hediye olarak... iş daha da ilerlemiştir. haydi sinemaya gidelim kıvamına gelinmiştir. tabii ki Sinemadaki romantik film olan "ıssız adam" seçilir...

    film izlenir. hatun evine bırakılır. ve bir daha hatundan haber alınamaz.

    abi o değil de suçum neydi? size bu filmin sountrack'inden konu üzerine uyarlama yapayım;

    yaramazsın, yaramazsın...
    bi skime yaramazsın
    hani sen hemen veren
    kaşarlardan olamazdın?

    dilerim ki yan basarsın sevgilim,
    ben olmasam bile, hayat koysun sana
    kaşkolun boynunda,
    umarım artık, hissedersin arkanda...
    58 ...
  6. 438.
  7. nedense etrafimdaki herkesin "tam beni anlatiyor" demesi ilginc.

    edit: ulan adam ömründe bir kizla bile birlikte olmamis,diyorki tam beni anlatiyor...
    52 ...
  8. 21.
  9. ıssız ada'ların, ıssız adamların, ıssız kadınların filmi. paylaşmaktan korkan, yalnızlığı kader yapmış, kimsenin hayatına dahil olmayan, kimseyi hayatına dahil etmeyen, bunu istemeyenlerin hikayesi.

    bi diğer kalbin sorumluluğunu almak istemeyen bi adam, bağlanamayan, seviştiği kadına sarılıp uyuyamayan..
    hikaye anlatıp büyüyen, büyüten bi kadın, hoyratça bir sevişmeyi, şefkate dönüştüren, sevişmeyi, sarılmayı öğreten..

    öyle bi hikaye anlatmış ki çağan ırmak zamanı durdurmuş sanki. ben mesela hala filmin içindeyim ya da film benim içimde çözemedim öyle yani. film bitiyor, ada gidiyor, alper gidiyor ben gidemiyorum. ada nasıl kıvrıldıysa o çocuk yatağına alperin ben de istiyorum kıvrılayım, yastığına başımı koyup "kokular değişir mi ki?" diye sorayım. istiyorum ki nerde kaybettiğimi asla bilemeyeceğim bi tokam olsun bi yerlerde, birilerinin ceplerinde.

    "soğuktan donmak üzeresin, uyumak istiyosun, korkuyosun donmaktan ama sen çoktan ölmüşsün farkında değilsin.."
    43 ...
  10. 35.
  11. sevgili,saygıdeğer,değerli çağan,

    dün akşam saatleriydi ev arkadaşım ağlayarak eve geldiğinde -nadiren ağlar- biz iki arkadaş oturuyorduk 'senden de senden de birşeyler var hele bir söz diyor kız sen öyle derdin herhalde' diye konuşmaya başlıyor, sonra anlatamıyor boğazındaki düğümü görüp hevesleniyoruz bu hüzne -zaten ajandada bir yerlerdeydi mutlaka görülmesi gerekenler listesinde- ertelemiyoruz giyiniyoruz çıkıyoruz dışarı ancak 21:30 seansına yetişiyoruz arkadaşımız da bizimle 16:30 seansında gördüğü filmi tekrar görmek için, filmden çıktığında 'tekrar izlemiş gibi değil yeni izlemiş gibi oldum' diyor.

    biz filme giderken yağmur yağıyor emektar emek sinemasının buz gibi salonunda büzüşüyoruz koltuklarda, mendil hazırlayalım geyiği yapıyoruz, arkadaşlardan biri yeni ayrılmış sevdiğinden -yazık ki çirkin bir ayrılık fena bir suçluluk duygusu- onu ortamıza oturtuyoruz göya koruyacağız, çok ağlarsa elini tutacağız -neden koruyabilirizki onu filmin kendi içinde bulup çıkardıklarından korumak ne mümkün olabilir-...

    doğum yaparken dahi makyajlı ve pek güzel görünen esas kızların ülkesinde hiç de öyle 'vay anasını' olmayan bizden iki kişi var beyazperdede kimse ne kızın güzelliğine ne erkeğin yakışıklılığına tav olup da gelmiş, sanki film çıkışı koşsak leblon'a alper'le iki tek atabileceğiz gibi... bizim sokaklarda yürüyorlar;film çıkışında arkadaşın montunu dahi almadan salondan fırlayıp bir mojitoyla gözyaşlarını kokteyl yaptığı asmalımescit sokaklarından geçiyorlar, benim yaşadığım bir sarsıcı karşılamanın durağı değil miydi sahi atlas pasajı ya da belki bir gün başka ada ve alper'in karşılaşacağı yer olamaz mı!

    ben bu filmi oyuncu kimliğimle izlemek istemiyorum, nacizane yaptığım yazarlık kimliğimle de izlemek istemiyorum ve hatta nice festival filmleri izlediğim o salonda sinefil kimliğimi dahi istemiyorum ben bu filmi ıssızları kalabalıklaştıran ada kimliğimle izliyorum. hani o hep huzurlu hayalini düşlediğimiz ama kaçımızın sahip olduğunda korkularına yenik düşüp terkedeceği muamma olan ada gibi daha esas kızımızın ismiyle başlıyoruz sonrası korkutuyor ama çıkmış bulununca yolculuğa geri dönüşü yok...

    herşeye sahip ve sağlıklı gözüken bir adamın donmaya yüz tutmuş kalbini bastırma yöntemini, korkularına karşı kirlenerek güçlendiğini düşünme yanlışını görüyoruz. kaçımız 'olmaz böyle şey, yok artık, tiksinç' dedi acaba izlerken ben sadece kapısında ışıkla durup geri çağırdığım o tünelin karanlığını gördüm o hiç açmak istemediğim kapının arkasındaki çirkin tutkuları gördüm neyse ki senin gibi bir yönetmendi bunu gösterende cinsel istismar gösteri şovu seyretmedik nesildaşlarının pekçoğunun seyrettirdiği gibi...
    öteyanda kırık döküklüğünden bir zırh giyinmiş esas kızı gördük; küçük kahramanlar yapan, büyük adamların içindeki küçük çocuğa ulaşma yolunda yüreğine iğneler batan diktiği kostümleri erkenden çöpe atmak zorunda kalan, kendi hikayelerine ayrı sonlar yazıp kendi çocuk yanını muhafaza etmeye çalışan ve bir yandan başkalarının yaşanmışlıklarının kokusunu sahaflarda arayan...

    hep hayal etmişimdir bir sahafta aynı kitabı tuttuğum bir film sonrası farkında olmadan filmi yorumlamaya başladığım birini; sevgili çağan diğer yaptıkların yanında bu yaptığını suçtan saymıyor gülümsüyorum.

    ilişkinin flört evresi gülümsetiyor bizi, güzel diyaloglar kızın laf çarpmaları -uzun ihsan efendi de süpriz çıktı arada- arkadaşa bir bok yemenin eşiğinde verilen haber, erkeğin kadını hıza çağırışı kadının yavaşca ve erkeği ve kadınlığını incitmeme ikilemi... uyuruz sadece, sadece sarılıp uyuruz yalanları -sanki birine sarılıp uyuyabilmek sex yapmaktan daha kolaymış gibi söylenen yalan-, ertesi sabah sendromu, kahve çözümlemesi ve kızın yol yakınken ayakkabısını düşüren prenses gibi kalbini, heyecanını düşürerek kaçmaya çalışması sonra yenilmesi 'keşke yapmasaydım' yerine 'üzüldüm ama iyiki yapmışım' seçimine yol alması...

    ama çağan biz biliyoruz bazı hikayelerimiz hiç öyle olmadı koşarak kaçtığımızda kendimize öfke ve acımayla baktığımızda arkamızdan gelmeyen ıssızlarda gördük zorlandık onlara hikaye uydurmaya ama sonra kendimizle barışmak için içimizdeki miniği korumak için yazdık birşeyler sen yazdıklarımızın üstüne çizik çektin sen bizim kuytulara attığımız gerçeklerimizi serdin ortaya kiminin yarı buzluydu varlığı gözyaşları tuzlu tuzlu iyi geldi onlara, kimisi zaten ıssız'dı anlamadı, bazıları zaten ada'nın yaptığından da sığ bir aldatmacaya aşk demişlerdi bu filmi hiç anlayamayacaklar, belki bazıları eski zaman masallarındaydı hiç bütünleşemediler beyazperdeyle senin bu modern zamanın acı masalını sorgulayarak izlediler...

    en kötüsü çağan; biri soğuk bir kasım gecesinde istiklalde ıslanırken arayıp kendi ıssız'ını yoldan dönmek istedi gökyüzünden bakan bir annenin yardımı oldu belki başaramadı dönmeye ama artık sonu daha iyi biliyor daha az şaşıracak ada'dan ama belki daha çok ağlayacak sayende...

    hoyrat ve küstah tensel vahşiliklerin kahramanından bir aşk sevişmesi istedi güzel kadın o bilmiyordu, kadın adamın bilmediğini biliyordu elini tuttu gözlerine baktı adamın kimseye uzun uzun bakamayan gözlerine kendisine uzun bakmayı öğretti o gözler bir gün soğuk duvara yaslanmış yere bakarken ihanet edecekti kendisine belki tam o anda sevgisinin en çok hissedildiği fedakarlığının en yüksek olduğu erkeğinden aşık bir adam doğurduğu o anda dahi içinde bir yerlerde o adamın o hoyrat dönüşünün görüntüsü içses olarak tutmaya dizginlemeye çalışıyordu kadını... yapamazdı kadın çünkü kadınlar erkeklerden daha cesurdur aşk yolunda bir kere yola çıktıklarında düşündükleri zafer değil güzel bir savaştır güzel bir yara saklayabilmek bile yeterli olacaktır...

    ve tam sex'den sevişmeye geçmişken yatak örtüsünü hazdan sonra değişmeye gerek görmemişken birine sarılmanın sıcaklığını hissetmişken bir kadın'a gerçekten sahip ve bir kadının sahip olduğu erkek iken bir başka kadın; o kadın kadar tertemiz sevgiye sahip ana geldiğinde adam korkuyor ilk kez bu kadar yoğun kuşatılmış sevgiyle bilmediği biri kendini gülümserken görünce tanımıyor, tanıyamıyor. çok kalabalık geliyor kendine sanki kendisi değilmiş sanıyor oysa asıl olması gerekeni bulmuşken boğuluyor ikisini birlikte itiyor uzağa, kadınlar birbirlerine tutunabiliyorlar neyseki böylece savrulmuyorlar, sonra birini yolcu ederken diğerini de yolcu etmek istiyor adam ıssızlığına tanıdık bildik kendisine ve en önemlisi hepimizin çok önem verdiği modern zamanların şahı padihaşı yalnızlık a koşmak istiyor ve bunu isterken yolcu ettiğini gittiği yoldan geri alabilecek mi diye düşünmüyor...

    zor derken annesine düştü içimize bir kıvılcım onu ayrılık ateşine çevirdi bizim esas oğlan ve o güzel ana ne diyebilirdiki karşısındaki genç güzel kadına onun çektiği acının bir başkasını çekiyordu hem oğlu, hem kendi, hem de o güzel kız için...

    kalbinin gürültü çıkararak çarpmasına alışık olmayan adam bu gürültüye sebep olan kadını ayakaltından kovarken kadın için en acısıda geçmişe inat, kırık döküklüklere inat farklı kıldığı sevgisinin geçmişten klişe sözlerle kendini acıtması buz adamının...

    kadın ben demiştim diyen içsesiyle mücadele edip kendine bir daha yenilmeme sözü vererek başka bir parkura kendi için ada olacak heyecansız bir limana çekilmeye giderken biliyor yine sevebileceğini aynı olmasa da yeniden kendiyle barışıp hayat kurabileceğini hayatlar yaratıp güzel hikayeler yazabileceğini ama adam için artık bunun imkansız olduğunu biliyor ıssız adam şansını kaybettiğinde anlamıyor sonra geç olduğunda anlayacak lakin şansı onun kaybettiğini arkasını döndüğü anda biliyor ve peşinen çekiyor acısını onun yerinede...

    yıllar sonra birgün o pek fena pek güzel karşılaşma gerçekleştiğinde 'oh iyi oldu' demek istiyoruz alper'e ama kıyamıyoruz sonra acıyoruz ona, ıssızlığına, yoksulluğuna kahroluyoruz o çağan çünkü, o kardeşim biraz, o kankam, o benim de alperim, o o -işte en fenası bu- akşam filme tekrar ve bu kez beraber gidip sonrasında eğer gidecekse nolur şimdi gitsin diye dualar edeceğim sevgilim...

    içsesleriyle, görüntüsüyle, mekanlarıyla, kurgusuyla, castıyla, en çok en çok yüreğiyle ve bana o'na arka sıradakine yüreği buz olan o yüzden anlamayan, kendi ıssızlığını anlayan, kendi anaçlığını gören, alkışlayana bu filmi hissedebilecek yüreğe sahip olana adanmasıyla muhteşem...

    ama yine de ne yaptın çağan, neden yaptın hikayelerimizin uydurma olduğunu aslında ne denli kırılgan olduğumuzu modern zamanların kirliliğinde yaşadığımızın da aslında bir masal olduğunu yalnız olmadığımızı özel olmadığımızı ama özel olduğumuzu niye bağırdın kalbimize canım acıyor çağan istediğin bu muydu?! teşekkürler sana yüreğine sağlık...
    dijital fotoğraf makinelerine dil çıkarışın, müzik seçimlerin, kitap zevkin vs. yazamayacağım çünkü sen yordun beni biraz ıssız kalmam gerek...

    şimdi daha iyi biliyorum eğer kalabalıklaştıramazsam bu ıssız'ı son şansını yitirmiş bir adamın yenilmiş prensesi olarak çıkacağım masal ülkesinden ve gerçeğin içine dalıp parmağıma alyans takacağım, hep eksik kalacağım kendime hayat kurup hep başkalarının hayatını ödünç alan o adamı düşleyeceğim...
    lanetledin beni çağan...

    sana hikayeler anlatanları seviyorum ben ya da hikayeler yazdıranları kim yaktıysa canını böyle şiirsel onlara selam olsun sevgiler...

    unutulmuş tokalara, taş plaklara selam olsun!
    41 ...
  12. 12.
  13. ah be Çağan Irmak yine yapmışsın yapacağını.. taaa gidip en derin yaralarımızı nerden, nasıl bulup da bu kadar güzel anlatabiliyorsun?! Nasıl bir lütuftur bu! yine yaralarımızı kaşıdın, yine sorgulattın herşeyi.. akıp giden rutin çarpık hayatta ,yaşadığımız keşkelerin bize nelere mal olacağını, bu modern hayatta ne kadar ıssızlaştığımızı anlattın!

    "zor be anne, herşey çok zor.." der Alper... izleyici bağırır içinden nesi bu kadar zor Alper?? aslında hepimiz öyle yapmıyor muyuz? En basit şeylerimizi, nasıl karmaşıklaştırıyoruz, kendi yarattığımız karmaşada herşeyi yitirip yalnızlığımızla ıssızlaşıyoruz günden güne...

    yazılacak, anlatacak çok şey var film hakkında. ama anlatmaktansa herkesin filmi görüp kendi sonucunu çıkarması gerek bence. Ve Çağan Irmak 'ın muhteşem karelerini görmesi ve her biri özlü söz değerinde olan repliklerini işitmesi...

    " Ben seni haketmiyorum, daha iyilerine layıksın" diyerek kaçan adamlar ve kadınlar... asıl siz izlemelisiniz bu filmi..
    32 ...
  14. 541.
  15. öncelikle ıssız adam ı beğenip ortalıkta ben de onun gibiyim diyenler, size sesleniyorum!

    hiç bir zaman bir ada ya denk gelemeyeceksiniz. çünkü hepiniz orospu ruhlu karakterde olduğunuz için size ancak orospular yapışır bu bir. bu zamana kadar bırak aşık olmayı, birini sevmeyi, aids olmadığına yat kalk dua et iki(illaki unutursun prezervatifini). yaptığın bir iki yemeğe hadi diyelim süper yemeğe gönlünü verecek kızın aklına sıçayım üç. yemek yemesinden yaptığın analizi 9 yaşındaki yeğenim de yapar dört. bu yürüş e umut bağlayan kız malın önde gidenidir beş. annesine öyle davranan erkek (gerçi annede cır cır böceği mubarek)ten hayır gelmez altı. yemeğe gelen adamlar ın g.t veren olup olmadıkları havada kalmıştır yedi. ada dan ayrıldıktan sonra sahilde gördüğü küçük kızı aha şimdi de onu becermek istiyor galiba diye düşündüm sekiz. iyi anladık ada hanım alper den ayrılınca saçını kestirdin de 7 sene de o kadar mı uzadı dokuz. say say bitmez yahu. canım sıkıldı doğrusu.
    çağan ırmak nasıl olurda bu filmin imza sahibi olur anlayamıyorum.

    bu ne boktan bir filmdir. o neydi ya öyle. sen taşradan gel, cafe aç işlerin tıkırında gitsin hatta aşık olamadığın için onunla bununla yat, annene doğru davranma kızı terk et bilmem ne. tek beklentim şuydu: ağlamak. o da olmadı mubarek!

    her şeye tamam diyelim ki. yeni geneleve düşmüş kızı da becerecek midedemisin be adam. hadi o midede, bize niye gösterirsin de sonra bu adama acımamızı beklersin anlamadım, üstelik kızın gözler kapalı.
    hem bu ıssız adam ada nın nesine aşık oldu. kızın biraz ayrıntı verip klasik çapkın erkek modelini bir kaç tespitle yaptığı için mi, güzel olduğu! için mi, hemen yeşil ışık yakmadığı için mi( ulan kız milletini neye çevirdi bu film bilmem farkında mısınız)? adamın zaten doğru bir birlikteliği olmamış ki. fahişelerle yatıp kalkması çok normal.

    ama bir ayrıntı var ki; erken gelme mevzusu! sakın kanmayın kızlar. bu da onların numaralarından biriymiş. neymiş numaraymış.
    otur sıfır.
    25 ...
  16. 101.
  17. alper'den hoşlanmadım film boyunca, nesin olum sen en fazla yaşadığın birkaç farklı fantezi, birkaç biseksüel ilişki, ama 'alta yatmadan'.. busun işte sen. sanki izleyicinin görmediği zamanlarda ,dünyayı sırtında taşıyor, cia için geceleri adam öldürüyor. nedir bu haller? olmamış çağan ırmak.

    karda donuyorsun..cart curt... diye bir cezmi ersözvari cümle var. filme gitmeden önce herkesin facebook veya msn statusu olunca bu cümle, merak ettim nerde nasıl kullanılmış diye.

    ada, sana bişey söylüycem alper diyor sonra da bu cümleyi söylüyor. o ana kadar hafif üzgün görünen alper, yıkılıyor. ne olum bu şifre mi verdi bir cümleyle sana? ne bu haller. bu cümleyi duymamak için mi yaşadın bu güne dek? olmamış çağan ırmak.

    romantik komedi ve dram karışımı bir film olduğunu duyunca daha çok umutlanmıştım. türkiye'de az sayıda denenen bu türde, benim için babam ve oğlum ve mustafa hakkında herşey'den torpilli çağan ırmak'tan daha fazlasını bekliyordum bu filmde. ama çapı gördüm, beklemem artık.

    alper ada ile uyuyor bir gece, pat diye kalkıyor sonra, tamam diyorum gizli görevini öğrenicez artık, gidiyor bir orospunun evine tam girecekken girmiyor içeri, dönüyor. toplam 15 saniye ya var ya yok. ama bu önceki hayatına duyulan bir anlık özlem ve ada için bundan vazgeçişle alakalı en ufak bir duygu aktarımı var mı? o da yok. 15 saniyede vay be helel olsun adama diyor izleyici. e hani bunun duygusu çağan ırmak? olmamış.

    ada'dan ayrıldıktan sonraki tripler ise beni filmden iyice uzaklaştırdı. yok sahile gidip ferrrarisini satan bilge gibi dolaşmalar, kız çocuğuna bakıp bakıp içlenmeler, bildiğim tüm klişeleri geçireceksin sandım sayın ırmak?

    hele gözümüze gözümüze sokulan diş macunu kutusu ve içinden çıkan bilekliğe yüklenen edebiyat baydı, terletti beni salonda.ha bir de yastığın kokusu edebiyatı var. hep aynı mı kalırmış kokular? olmamış...

    ayrıca şef garsonun alper'le merdivenlerde birlikte şarap içtiği sahnede, abi sana bişey söylüycem dediği anda, maaşına zam ya da işten ayrılmayı isteyeceğini düşünmeyen varsa özelden mesaj atsın. bu çok önemli değil ya neyse.

    canımı sıkan, olmamış dediğim bir sürü detay daha var. hiç mi beğendiğim bir şey yok? her ne kadar klişe de olsa doğum gününü unuttuğu anda restoranda kimseyi göremeyince, - ada'dan da henüz ayrılmışken- yalnız kaldığını sandığı için yaşadığı korku sahnesi çok hoşuma gitti.

    bir de ada'nın yüzüme bak, dediği sevişme sahnesi hoşuma gitti. o sahnede de daha fazlasını bekledim. sevdiğin şeyleri hayal et dediğinde.

    herneyse çağan ırmak film çekmeye devam etmeli bence gibi saçmasapan cümlelerle bitirmeyeceğim bu entryi, banane.

    çağan ırmak'ın görselliğini de ayrı bir entryde konuşuruz çünkü onu da beğendim. renkler, doygunluk harikaydı.

    ama bundan sonra çağan ırmak'ın yeni filmini ıssız adam'ı beklediğim gibi beklemeyeceğim ne yazık ki. özeti budur.

    edit- eklemeden edemedim: kızın biriyle seviştikten sonra cigara içiyorlar yatakta sonra "ben seni bırakırım" "bu saatte nasıl gideceksin" "yarın toplantım var" "bu kafayla nasıl gideceksin" gibi cümlelerin ardından müzik falan giriyor, alper annesini arıyor. o da ne? iskenderun'da çaylar içiliyor, çocuklar falan herkes ayakta. saat 20.00- 21.00 civarları tahminen. öyle bir hava var. e az önceki diyaloglar ne.
    19 ...
  18. 1.
  19. çağan ırmak' ın yeni filmi. hakkında girilen bilgiler ise kısaca şöyle:

    Konusu:

    Alper 30lu yaşlarda, gurme sayılacak düzeyde yemek kültürü olan kendi restoranının sahibi iyi bir aşçıdır. Lüks yaşamayı seven, işinde başarılı ama özel yaşantısını her gün farklı kadınlarla birlikte olarak düzene koyamamış, hayatını; yaptığı yemekler, günübirlik ilişkiler, paralı kadınlar üçgeninde yaşayan birisi iken; Hayatının akışı, bir gün Beyoğlu' nun arka sokaklarında, aradığı eski plak için bir kitapçıya girmesiyle değişir.

    Ada 20' li yaşlarının sonlarında, güzel, çocuk kostümleri tasarlayıp diken, Alper' in modern yaşamının aksine çok mütevazı, hayatta fazla inişleri çıkışları olmayan genç bir kadındır. Bir gün eski bir kitabi bulabilmek için Beyoğlu' nda dolaşırken Alper ile ayni kitapçıya girer. Çapkın bir adam olan Alper, Ada' nın güzelliğinden etkilenir ve Ada' yı takip etmeye başlar. Ada' nın aradığı kitabi bulmuştur. ilk sayfasına telefon numarasını yazar. Ada' nın işyerine kadar devam eden takip, Alper' in tanışma bahanesiyle aldığı kitabı Ada' ya vermesiyle son bulur. Ada ve Alper' in yaşamlarında ilk defa karşılaştıkları tutkulu aşkın ilk sinyalleri bu kitapla başlar. Alper kopamadığı özgür hayatinin içersinde Ada' ya yer açmaya çalıştıkça, yaşamının daraldığını fark eder. Aşkı ve özgürlüğü arasında kalan Alper' in sessiz çığlıklarını duyamayan Ada, kendini aşkın rüzgârına kaptırmıştır bir kere; Ve yaşam bir kere daha aşk oyununun perdelerini Ada ve Alper için açacaktır.

    Issız Adam, modern hayatın yalnızlaştırdığı insanları anlatan, yemekler, anneler, eski şarkılar ve aşk üzerine bir film.

    Oyuncular:
    *Cema Hünal
    *Melis Birkan
    *Yıldız Kültür
    *Şerif Bozkurt
    *Gözde Kansu
    *Goncagül Sunar

    Müzik:
    *Aria

    Görüntü Yönetmeni:
    *Gökhan Tiryaki

    Uygulayıcı Yapımcı:
    *Esi Gülce

    Yapım:
    *Most Produntion

    Senaryo & Yönetmen:
    *Çağan Irmak
    16 ...
© 2025 uludağ sözlük