o an konuşmak istemezsiniz, canınız sıkkındır telefonu açmazsınız. ama bu arkadaş ısrarla arar.
birde bunun bir tık üstü vardır ki o evlerden uzak olsun. evet tahmin ettiğin gibi telefona cevap verilmeyince kapıya gelen arkadaş. aman yarabbi!
bu kişi eğer ortada bir sorun yoksa ve buna rağmen sürekli arıyorsa samimiyet kurmak isteyen kişidir.
ancak herkesin samimiyet anlayışı bir olmadığını anlamadığı gibi, bu davranışlarıyla "samimiyeti batasıca" bir profil sergilediğinin farkında da değildir.
arkadaşlığın her gün görüşmek, her an beraber takılmak, yediğine parmak gözüne tırnak sokmak gibi yaşanması gerektiğine inanan bu arkadaşın, üç gün üst üste görüşülmesinden sonra aramalarına cevap verilmez.
başka bir yerde olunduğu yada 24 saat uyumak gibi bir hastalığa yakalanıldığı izlenimi verilir. bu durumda inanın yalan da olsa bir cevap vermek gerekir.
eğer ki cevap vermezseniz, "yeter ya" tavırlarınızla telefona tırt bakışlar atarsanız sonuçlara katlanırsınız.
bir anımdan yola çıkarak...
o gün bağımlı arkadaşımdan ölesiye sıkılmış, kendimi uzaklaştırmak adına türlü yalanlar söylemiştim. ablamın geldiğini, "aa tanışalım" demesiyle birlikte büyük sorunlarımızın olduğunu üstüne basarak belirttim.
ertesi gün gelen "ne zaman görüşeceğiz, özledim ya" mesajıyla uyanmak yeni bir yalan doğurdu tabii. "hastayım, ateşim var" dedim.
ama bununla kalmadı...
buna inanan arkadaş üzgün ve endişeli. üst üste mesajlar atar neredeyse gelip ateş ölçerim olarak hayatına devam etmeye gönüllü.
neyse dedim, biraz vicdan azabıyla beraber sallayıverdim olayı. koydum biralarımı açtım sezon bitirmek adına günlerdir izleyemediğim dizimi. mutluluk, yalnızlık hakim eve. karnım da acıktı tabii bu arada. hemen yemek sepetinden söyledim pizzamı.
süper bir tatil günü! yirmi dakika falan geçmişti ki zil çaldı. hoplaya zıplaya kapıyı açtım, bekliyorum.
o da nesi!
merdivenlerden çıkan bir adet arkadaş, arkasında da pizzacı. "sen geç" demek zorunda kaldım kıpkırmızı halde.
odayı gördü tabii, pizzacı gitmesin istiyorum, aniden ateşim çıksın, birayı köpek içmiş, kedi bi tarafına kaçmış olsun, bir şey olsun işte!
her zaman bıkbık konuşan arkadaş sessiz ve derin, gözlerini dikmiş bakıyor,
itiraflardan sonra bir-iki "öyle mi, hımm, tamam, ben gideyim" sözlerini yapıştırıyor. utanıyorum o an kendimden özür diliyorum onu sevdiğimi söylüyorum.
o da nesi!
birden alınganlığı geçiyor ve sarılıyor, o gece ve ertesi gece bende kalıyor...
şimdi ne mi? hala yalanlar söylüyorum. benden soğuması için gözünün önünde de yaptığım oluyor. soğumuyor arkadaş, soğumuyor bu tür...