at gözlüğünü yakışıyor sanmaktır.
görmezden gelmektir.
düşünmemektir.
algılamamaktır.
hala sidik yarışı içinde olmaktır.
örneğin;
referandum oylaması sonucunda evet oyu kullanan vatandaşlarımızın, hayır oyu verenlerin kendilerine karşı oldukları için hayır dediğini sanarak evet demiş ve hala;
göt oldular,
kıskanıyorlar,
yediremiyorlar,
biz kazandık,
siz kaybettiniz gibi tabirler kullanıyorlar.
oysa biz evet oyuna hayır demedik, biz anayasa paketinde olan çoğu yararlı maddelere hayır demedik.
biz anayasa paketinde bulunan, yargıya yönelik saldırı, insanların haklarını elinden alan maddelere hayır dedik.
çünkü;
demokrasiden bahsediliyorsa, bu pakette bulunan her madde ayrı ayrı oylanmalıydı. bu paket bir benzetme ile şudur;
+: 1 kilo kuzu eti yer misin? -: evet... +: peki içine 100 gram domuz eti koysam yer misin? -: tabi ki hayır!
ancak milletimiz bunu yedi...
biz 1 kilo kuzu etine hayır demedik, 100 gram domuz etine hayır dedik. ancak, bu yemeğin içinde ne olduğunu araştırmayanlar yedi domuz etini.
ne zaman farkına varacaklar?
domuz eti, tadını alana kadar ya da hastalık yapana kadar...
bazı insanların tat alma yeteneği güçlüdür, hemen tadını alacaktır. bazıları ise farkına geç varacaktır. bir kesimi ise zararını görünce anlayacaktır...
umarım herkes hastalanmadan tadını alır milletimiz...
işte ısrarla anlamamak, sen domuz eti yedin diyene, hayır yemedim deyip, zararını görene kadar beklemektir.
“ne düşündüğüm, ne demek istediğim, ne dediğimi sandığım, ne dediğim, ne duymak istediğiniz, ne duyduğunuz, ne anladığınızı sandığınız, ne anlamak istediğiniz ve ne anladığınız arasında anlaşmamak için en az dokuz ihtimal var.” sylviane herpin