an itibariyle delice arzuladığım, bazen izmirde yaşamaktan nefret ettiren, minicik boyuna dünyalar kadar lezzet sığdırmış şey. kalori deposu. istanbulu özleme sebebi. ah ulan!
vakti zamanıyla (2 yıl önce) yıllardır aynı tatil beldesine gide gele tanıştığım bir abimiz vardı. herif istanbul'da yaşmaktan kafayı kırmış en sonunda sağlam birikim yaptıktan sonra 5 yıl önce güney'deki küçük beldeye yerleşmiş pub falan işletmeye başlamış. neyse, bu istanbul kaçkını abimiz esasında taksim'deki o çok meşhur ıslak hamburger yapan büfelerin birine hisseden ortakmış (büfenin ismini şimdi vermeyim, ama çok ünlü bir büfe). adam işin özünü biliyor: "ıslak hamburgeri ıslak hamburger yapan o lezzetli ve güzel kokulu sosudur" diyor ve ekliyor: "eğer o sos olmasa ve et(!)in içine o kadar sarımsak basılmasa bu mereti köpeğin önüne at yemez, kıymasına allah ne verdiyse katılıyor, millet de afiyetle yiyor" derdi. hele bir kaşarlı-döner dürümün nasıl imal edildiğini anlatırdı ne kaşar kaşar ne et et, o derce. herif yıllarca bu işe ortak olmuş. neyse allah'tan et olayına son vereli uzun zaman olduğun için beni pek etkilemedi ama muhabbet esnasında yanımda bulunan istanbullu hatun kişinin bayağı bir midesi kalkmıştı: "vay be yıllarca ne yemişsiz" diye... öyle bir şey işte. yemeyin efendim. hele içkinin üzerine öyle b.ku püssürüğü sokmayın talı bedeninze, damak zevkinizin esir olup ilerde doğacak marazlara neden olmayın!
begenmedim diye tehdit aldıgım hamburger türü. herkes söyleyip duruyo ne biçim bi şeymiş bu diye hazır taksimde cok takılan bi arkadaşla taksime gelmşken gidip yedim. igrençdi. nasıl begenmezsin sakın hiçbi yerde söyleme begenmedigni nasıl begenmedin ya begen cabuk lan tepkisini aldım.
ashley ve mary kate olsen ikizlerinin bir filminde yediklerini düşündüğüm yiyecek.
hani, biri zengin kızı, biri de öksüz fırlama bir kızı oynuyordu. sonra fırlama olanı kampta bu zengin olanla tanışıyordu, olaylar gelişiyordu. star'da çok sık yayınlanırdı eskiden. hah, işte o filmde. var böyle bir sahne. evet evet, kesinlikle ıslak burger o.
dönüşte araba kullanılacağı için makul miktarda alkol alınan bir gecenin ardından taksim kızılkayalar'da üçer beşer ıslak hamburger yenilir ve arkadaşlarla evin yolu tutulur. beşiktaş çıkışında polis çevirme yapmaktadır ve polisle gözgöze gelindiğinde hassktr sçtk bakışı fırlatılır. arabadaki arkadaşlar sızmak üzeredir zaten. onlardan da hayır yoktur. ve arabanın camı açılır polis sorar;
- ehliyet ve ruhsat lütfen.
+ buyur hocam.
- alkol aldık mı?
+ evet ne yalan söyleyeyim ki aldım biraz. (bu arada arabadaki diğer arkadaşlar geldik mi falan diye saçmalamaya başlamıştır bile)
- üfleyin lütfen o zaman.
+ hocam bak emin misin sayısını hatırlayamadığım derecede ıslak hamburger tükettim yaklaşık 1 saat önce.
- üfle sen arkadaşım.
+ peki. ffffffffhh
- teşekkür ederiz. der ve uzaklaşır, bir daha arabanın iki metre yanına yaklaşmadan tamam geçebilirsin işareti yapar.
suratta hain bir gülümseme, promil sınırının aşılmadığını öğrenmenin verdiği gurur ve arabada bayılmış vaziyette yolculuk yapan üç insanla eve gelinir. iyi ki varsın ıslak hamburger.
kızılkayalar efsanesi.
benim gibi aşırı yemek seçen bi insan bile bayıla bayıla yiyorsa, tipine aldanıp önyargılı olmayın, bi yiyin. bağımlısı olursunuz.
evde ekmeğin ıslansa bi daha almak bile istemzsin ancak bu şey çok lezzetli, ardı ardına yenilebiliyo, yemesi de çok pratik tek sorun çabuk bitiyor...
(bkz: her guzel seyin bir sonu vardir)
ege bölgesinde yaşamanın en kötü taraflarından biridir, istanbul'da yapılacak bir görüşme için gidildiğinde vakit yoksa bile müşteri telefon edilip sallanır ilk önce kızılkayalar ziyaret edilir, davet veya yemek varsa bile yine de tıka basa yenir ondan sonra gidilir. dönüşte paketlenip alırır, evde ısıtılıp yine yenir.