ırkını söylemenin yani en basitinden, ben türk'üm demenin hastalık olduğunu iddia edenlerin, gerçek hastalar olduğunu gözler önüne seren hastalık iddiasıdır.ne muslumanligim irkima engel, ne irkim müslümanlığa.
türk millet der, millettende kasıt irktir.
TÜRKLERDE MiLLET KAVRAMI
Millet olmadan devlet ortaya çıkamaz. Bir devletin var olabilmesi için belli bir insan kütlesinin, yani halkın olması, ilk ve en önemli şarttır. Bu halk, az ya da çok fazla olabilir. Ama gelişigüzel bir şekilde bir araya gelmiş bir topluluk da devlet kurmayı mümkün kılmaz. Bu insanlar çeşitli sebepler ile birbirine bağlı ortak bir geçmişe sahip, aynı zamanda devlet kurabilecek ve yaşatabilecek olgunluğa erişmiş olmalıdır. Bu da o topluluğun belirli değerlere sahip olması ile mümkündür. Bir toplumun millet olabilmesi için dört faktörün bir araya gelmesi lâzımdır. Bunlar; coğrafi faktör, nüfus, teşkilâtlanma ve kültür birliğidir.
Millet Arapça bir kelime olup, tarihi kaynaklarımızda geçen budun ile batı dillerinde görülen nation kelimelerinin karşılığıdır. Millet; dil,tarih ve ülkü bağları ile birbirine bağlı vatandaşlardan meydana gelen siyasal ve sosyal bir topluluktur. Türklerde millet kavramı tarihleri ile başlamıştır. Milletin ve hakanın geleceğinin tanrı tarafından belirlendiğine inanılırdı. Eski Türkler tanrıdan bahsederken il berigme tengri (il everen tanrı) tabirini kullanırlardı. inanışlarına göre tanrı, bazen milleti cezalandırır ve ilini elinden alırdı. Gök-Türkler milleti devletin esas sahibi ve koruyucusu olarak görmüşlerdir. Çünkü halk, devletin kurulması ve devamı için çalışmıştır.
Millet; lisanca, dince, ahlakça müşterek olan yani, aynı terbiyeyi almış fertlerden oluşan bir zümredir. Başlangıçtan beri Türkler millet olmanın bilinci ile hareket etmişlerdir. Zor durumlarda da bu bilincin gereğini yerine getirmeye çalışmışlardır. Örneğin, Çinliler tarafından işgal edilen Doğu Göktürk Hakanlığının halkı (Çinin geleceğinin garantilenmesi amacı ile) Çince konuşmaya, Çinliler gibi giyinmeye ve Çin âdetlerini uygulamaya zorlanmışlardır. Ama işbara Kağan bunu kabul etmemiştir. Çine vergi vereceğini, atlar göndereceğini, Çine bağlı kalacağını ama halkının Çinliler gibi yaşamasının mümkün olmadığını ifade etmiştir.
Millet devletin ayrılmaz bir parçası, varlık sebeplerinden biridir. Eski Türklerde halk kelimesinin karşılığı kün idi. il ve kün kelimelerini bir arada kullanmak bir alışkanlık olmuştur. Bu, devletin ve milletin birbirinden ayrılmayacağının bir göstergesidir. Bilge Tonyuyukun, ilteriş Kağanın zaferinin devletin ve milletin var olmasını sağladığını ifade etmesi bu birlikteliğin göstergesidir. Devletin başındakiler gibi halk da, devletin millet ile var olacağını idrak etmiştir. Bu nedenle nüfusun çokluğu devletin devamının teminatı sayılmıştır.
Eski Türklerde, insan da (devlet gibi) özel hukuk ile donatılmış ve iktisâden hür bir hayat düzenini hedef edinmiştir. Mülkiyet kişiler için taşınır mallarda olduğu gibi ortak kullanılan arazilerde de mümkündür. Özel mülkiyet, kişi hakları ve
hürriyetin teminatı sayılmıştır. Bulgarlarda halk kendi arazisinden kaldırdığı ürünün tamamını kullanabiliyor, Hakana pay vermeyebiliyordu. Hazar Hakanı ve Oğuz Hakanı da tebanın malına el sürmemişlerdir.
Bozkır hayatında Türk insanı tamamen hür bir hayat sürmüştür. Bu özgürlük havası öyle yaygındır ki her aile kendi içinde birer boy gibidir. Çoğu kez, birlikte göçen, birlikte savaşan halk, günlük hayatlarında birbirlerinden bağımsız birer grup görünümündedirler. Tarihleri boyunca çeşitli zamanlarda Çin tarafından saldırılara uğrayarak esaret altına alınan Göktürkler bu esaretten, bağımsızlık fikrinin yanında millet olma bilincine sahip oldukları için kurtulabilmişlerdir.
Bir çok devlette üretim ve diğer faaliyetler için insan gücü kullanılırken, Türklerde bu ihtiyaç hayvanlardan karşılanmıştır. Hatta diğer toplumlarda bu amaçla kölelik müesseseleri oluşturulmuş. Bu tür insanlar sadece çalıştırılmak için yaşatılmıştır. Ama bozkır insanının özel mülkiyetle desteklenmiş hür hayat tarzı zamanla töre halini almıştır.
Türk toplumunda, halk eşit haklara sahiptir. Birtakım özel haklara sahip olduğu belirtilen yöneticiler aslında millete hizmet etmek için, onları korumak, doyurmak, mutlu bir hayat sürmelerini sağlamak için tanrı tarafından görevlendirilmiş kişilerdir. Nitekim Kağanlar, Tanrı tarafından,Türk Milleti yok olmasın diye kendilerine kut verildiğini belirtmişlerdir. Bu ifâdeler kitabelere de yazılarak ölümsüzleştirilmiştir.
Türklerin var olmalarıyla birlikte ortaya çıkan millet anlayışı, günümüze gelene kadar çok büyük bir değişime uğramamıştır. Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklularında, Osmanlılarda hatta Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasında, aynı şekilde devletin oluşumuna ve işleyişine yön vermiştir.