devletler düzeyinde din temelli birlikteliklere ve birliktelik düşüncelerine ilişkin örnekler tarihte mevcuttur. diğer yandan bu çabaların ne ölçüde başarılı olabildikleri tartışma konusudur.
imparatorluk sonrası ulus devlet oluşumlarının dahi egemenliklerinin sorgulandığı bir nevi (bkz: çok uluslu şirketler) döneminde din temelli oluşumların gerçekçiliği sorgulanmaya açıktır.
liberal ekonomi, siyaset ve toplum politikaları; bir yandan etnik farklılıklara saygı, çok kültürlülük söylemi geliştirirken; diğer yandan da tüm etnik ve kültürel yapılara sen de bizim içtiğimizden iç, giydiğimizden giy demektedir ki bu durum, liberal ekonomi politikalarının iç yüzünü gözler önüne sermektedir.
ırkın, kültürün ya da dinin toplumlar üzerindeki önemi yadsınamaz. bununla birlikte günümüz türkiye'sinin yaşadığı konjonktürel ve iç işlerine yönelik sorunların çözümüne ilişkin en önemli hamlesi; tarihsel ve toplumsal ilişkiler ağını (etnik, dini, kültürel ve toplumsal gücünü) yerel ve evrensel gelişmelerle birlikte okumak olacaktır.
bu süreçte bizi yoracak şeylerin başında türk-kürt, alevi-sünni, sosyal demokrat-cemaatçi tartışmaları gelmektedir.
"adı, bayrağı, hukuğu islami usullere göre olan yeni bir ülke.." derken?
git oğlum kendi çöplüğünde debelen , zırvalama burda. hangi dünyada yaşıyorsun bilmem de senin cehenneme o haber gelmemiş şuradan söyleyeyim ben özgürlük diye birşey var bilmem duydun mu. Türkiye cumhuriyeti diye geçiyor farkındaysan , islam devleti diye değil. inanç özgürlüğü var yani bilmem anladın mı? ve de evet mühim olan insanlık , inananlardan çok daha insan olan inançsızlar da var bunun dinle alakası yok dikkatini çekeyim. (bkz: ayna) bak bakalım bi aynaya ne kadar insanlıkla karşılaşıcaksın.
Hucurat Suresi 13 Ayette şu mesaj vardır; Ey insanlar, Biz sizi sırf birbirinizle tanışasınız diye büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık.
yani allah bilinmek için insanı yarattı. insanda kendini bilmesi için böyle kabilelerce yaratıldı gibi bir anlam vardır bu ayette. ırkın bir diğer önemide önce akrabalardan başlarız allah rızası için yardıma. tabi çok aç biri varsa o doyurulmalı falan..
işte islamdaki ırk sevgisi kuranda geçen önce akrabadan başlanılması ile belirtilmiştir.
müslüman müslüman ın kardeşidir bu arada zaten.
uzun bir bilgi ama yararlı, bu arada uydurma hadis i kuran a vuruyoruz, kuran dan onay alırsa iyidir, gerçektir, kalbinize de danışabilirsiniz tabi iyi niyetli biri iseniz... burada akrabanın önemini islam açısından vurgulamak için verdim. akrabalar bir zincirdir ve önce bir ırkı oluştururlar. sonra zaten ırklar da kardeştir aslında ama tabi uzak halka ama kardeşrtir sonuçta. ademoğlu dur bütün insanlık. hz.muhammed s.a.v bu hitabı kullanmıştır (ey ademoğulları, hitabını) :
--spoiler--
ihsana en layık olanlar yakın akrabalardır
Sonradan iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Akrabalar ise, Allahın kitabında (Onun hükmüne göre) birbirlerine (miras hususunda) daha layıktırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Enfal, 75)
Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha evladır; zevceleri de onların analarıdır. Akrabalar ise, Allahın kitabında birbirlerine (miras hususunda, diğer) müminlerden ve muhacirlerden daha layıktırlar; ancak dostlarınıza bir iyilik (vasiyet) yapmanız müstesna. Bunlar kitapta yazılmıştır. (Ahzab, 6)
Selam vermekle de olsa akrabalarınıza iyiliğiniz dokunsun. (Taberânî, Beyhâkî)
iyilik ve ihsanda öncelik yakın akrabaya olmalıdır
Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir. (Bakara, 215)
Az veya çok hayır cinsinden, yani çeşit çeşit mallardan vacip veya nafile olarak Allah rızası için harcadığınız veya harcayacağınız mal önce ana-babanız, ikinci olarak en yakın akrabanız, üçüncü olarak ihtiyaç içindeki yetimler, yoksul fakirler, yolda kalmış yolcular içindir. Babalarınıza dedelerinize bakmak ilk görevinizdir. Diğer yakınlarınız onları izler ve bu şekilde, "Yakınlık derecesi daha yakından uzağa doğru" kuralına göre, harcama yapmak vacib olur. Bunlardan başkasına da zekât ile vacip olarak ve diğer sadakalarla nafile olarak mal harcanır. Bunlardan başka, herhangi bir hayır daha yaparsanız, elbette onu Allah pekiyi bilir ve karşılığını verir. (Elmalı Hamdi Yazır)
Annene, babana, kız ve erkek kardeşlerine iyi muamele et onlardan sonra sırasıyla en yakınlara iyilikte bulun. (Nesâî, Ahmet bin Hanbel)
Behz Bin Hâkim (ra) babası vasıtasıyla dedesinden rivayetle demiştir ki:
Ya Resulallah! Kime iyilik ve ihsanda bulunayım? deyince, Resülullah (asm):
Annene, sonra annene, sonra annene, sonra babana ve sonra da sırasıyla yakınlarına buyurdu. (Ebu Davud, Nesai, Tirmizi)
Cüveyriye (ra) Hz. Peygambere (asm):
Ben şu kölemi azat etmek istiyorum dedi. Hz. Peygamber (asm):
Göçebeler arasında bulunan dayına ver ki, ona çobanlık yapsın. Bu daha sevaptır. dedi. (Heysemi)
Küleyb ibn-i Menfaa (ra) dedi ki:
Dedem (Bekir ibnil-Haris) sordu:
Ya Resulullah! Kime iyilik edeyim?
Peygamber (asm):
Annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve bir de bunları takip eden akrabana (iyilik etmen) vacip bir haktır, yakınlarına da dedi. (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
Allah annelerinize iyilik etmenizi emrediyor, sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor; sonra babalarınıza iyilik etmenizi emrediyor. Sonra en yakın akrabaya, ondan sonra en yakın sırasına göre iyilik etmeyi size emrediyor. (ibn-i Mâce, Müsned-i Ahmed)
Sevabını Allahtan umarak insanın nefsine ve ehline harcadığı şeye karşılık, Allah muhakkak ona mükâfat verir. Önce geçimine baktığın kimseye harcayıp işe başla. Eğer fazla (mal) varsa sırasıyla en yakına ve ondan sonraki yakına ver. Eğer daha (artan mal) olursa, dilediğine ver. (Edebül-Müfred)
Meymûne (ra) anlatıyor:
"Resulullahdan (asm) izin almadan bir cariye azad ettim. Resûlullah'ın (asm) benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman:
"Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, fark ettiniz mi?" dedim.
"Sahi mi söylüyorsun, bunu yaptın mı?" dedi. Ben:
"Evet!" deyince:
"Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular. (Buharî, Müslim, Ebu Dâvud)
Akrabaya verilen sadakaya iki misliyle sevap verilir
Akrabaya verilen sadakanın sevabı iki kat artırılır. (Taberâni, ibn-i Huzeyme, Hâkim)
Selman ibn-i Âmir (ra) anlatıyor:
Resülullah (asm) buyurdular ki:
"Fakirlere yapılan tasadduk bir sadakadır, ama zî-rahm'a (yani akrabaya) yapılan ikidir: Biri sıla-i rahim, diğeri sadaka." (Nesâî, Tirmizî, ibnu Mâce)
Akrabadan önce başkalarına verilen sadaka kabul edilmez
Beni hak ile gönderen Allaha yemin ederim ki, Allah-u Teâlâ kıyamet gününde, yetime merhamet edip ona tatlı dille konuşan, kimsesiz ve zayıf kimseleri gözeten ve Allahın kendisine verdiği zenginlikle komşusuna karşı böbürlenmeyen kimseye azap etmez.
Ey Muhammed Ümmeti! Beni hak ile gönderen Allaha yemin ederim ki, yardıma muhtaç yakınları olduğu halde başkalarına infakta bulunan kimsenin sadakasını Allah kabul etmez. irade ve kudretiyle beni yaratan Allaha yemin ederim ki, Allah kıyamet gününde ona rahmet nazarıyla bakmaz." (Taberânî)
Hali vakti zayıf akrabaları varken onlara iyilik etmeyen ve sadakasını başkalarına veren kimsenin sadakası Allah tarafından kabul olmadığı gibi kıyamet günü de Cenabı Hak onun yüzüne bakmaz. (Taberânî)
Akrabasına vermeyeni Allah (cc) fazlından mahrum eder
Her kim amcası oğlu gelip fazla olan malından ister de vermezse, Allah da kıyamet gününde fazlından onu mahrum eder. (Taberani)
Yakını olan biri, bu yakınına gelir de Allahın kendisine fazla olarak verdiği bir şeyi ister, o da vermezse Allah ona cehennemden bir ejderha çıkartır. Ejderha boynuna dolanır ve diliyle ağzında kalan yemek kalıntılarını çıkartarak yer. (Taberani)
Sadakanın en faziletlisi kindar yakına verilendir
Bir adam Resülullahtan (asm):
Sadakaların hangisi daha faziletlidir? diye sorunca, Resülullah (asm):
Kindar yakınına verilen sadakadır buyurdu. (Taberânî, Ahmed)
Sadakanın en faziletlisi kindar yakınına verilen sadakadır. (Taberani, ibn-i Huzeyme, Hâkim)
En üstün sadaka, kötülük düşünen akrabaya verilendir. (Darimi, Müsned)
Eşlere ve yakınlara verilen ihsana iki kat sevap vardır
Abdullah Bin Mesudun (ra) ailesi Zeynep Es-Sakafiyeden (ra) Rasulullahın (asm) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Ey kadınlar! Ziynetlerinizden de olsa tasadduk ediniz. Zeynep der ki:
Bunun üzerine kocam Abdullah bin Mesuda giderek şöyle dedim:
Sen yoksul bir kimsesin, Resülullah bize sadaka vermemizi emretti, ben sadaka vereceğim. Şayet sana vermem geçerli ise sana vereyim, yok kocaya sadaka verilmezse başkalarına veririm. Git de bu durumu Resülullaha sor.
Kocamın Sen git demesi üzerine, Rasulullahın evine gittim. Kapısında aynı meseleyi sormak için gelen Ensardan bir kadın da bekliyordu. O sırada Resülullah kızgın bir vaziyetteydi. Dışarı Bilal çıktı. Bilala:
Sen içeri gir, kim olduğumuzu söylemeden, dışarıda iki kadın var, senden kocalarına ve elleri altındaki bulunan kişilere verecekleri sadakanın geçerli olup olmadığını soruyorlar, de dedik.
Bilal içeri girip soruyu Resülullaha (asm) nakledince:
Bekleyenler kim? diye sordu. Bilal de:
Zeynep ve Ensardan bir kadın dedi.
Hangi Zeynep? deyince:
Abdullahın karısı olan dedi. Bu olay üzerine Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:
Onlara iki kat sevap var. Biri yakınlarını darlıktan kurtarmalarına karşılık, diğeri de Allah için sadaka verdiklerine karşılık. (Buhari, Müslim)
--spoiler--