belki de türkiye'nin tek kurtuluş yolu ırkçı bir partiye oy vermektir. türkiye'ye adolf hitler gibi bir politikacı lazım. adolf hitler'i örnek verecek olursak, o ülkesi için çatlaklarda savaşmış, dürüst - hiç yalan söylemeyen ve ülkesi için canını feda etmiş bir politikacıydı. bugünkü politikacıların kaçı dediklerini yerine getirdi? söyleyin bakalım. bugünkü aptal politikacıların yalan söylemelerinin sebebi, halkın gerçeği duymak istemediğidir. insanlar duymak istediklerini duymak ister. başkanlığa iki aday koşuyor ve biri açık söylüyorsa diğeri halkın ne istediğini söylüyor, halkın ne istediğini söyleyen kişi seçimi her zaman kazanır. (bkz: recep tayyip erdoğan) (bkz: donald trump) bir seçim kazanmak istiyorsanız, yalan söylemeye başlamanız daha iyi, çünkü doğruyu söyleyen adamın hiç şansı yok.
Demokrasinin yanına özgürlüğü koyup çok matah birşeymiş gibi lanse edilebilir elbet lakin Atsız'ında dediği gibi "Demokrasinin en büyük kusuru istidat, zeka ve kalite yerine kalabalığı koymasıdır."
Bugün Türkiye'nin doğusuna "kürdistan" demeyen hatta benimsemeyen kaç tane Türkiye cumhuriyeti vatandaşı kürt vardır? Ankara'nın göbeğinde "işgalci Türkiye kıbrıstan defol!" Pankartlarıyla türkiye'nin kıbrıs'ı terketmesini isteyen komünist ideolojiden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları eylem yapmıyor mudur? Bir soykırım yalanını tutturup tüm dünyayı empoze etmeye çalışan, Türkiye içinde de güya soykırımının anmasını yapan türkiye cumhuriyeti ermeni asıllı vatandaşları yok mudur? işte bunlar Demokrasinin getirdiği şeylerdir.
Yine de Atsızcı bir çizgiden gideceklerse "şuurlu demokrasi" taraftarlarıdır (bkz: milli kalkınma programı) Ama hepar gibi bir partiden kopup gelmiş kişiler bunlar. Atsız'ı sadece ismen anarlar. Onun için her ne kadar ırkıçıyız deselerde çok ırkçı gözle bakmamak gerek.
Demokrasinin en güzel yanı da Türkiye'deki 88 partiden 58. , 70. , 81. partiler kürtçü olunca ses etmemek kendilerine ırkçıyız diye tanımlayan bir parti duyunca hemen tü kaka demektir.