yumdu sanki gözlerini uyur gibi usulca
bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile
anlatır akan kanı beyaz sesiyle...
diz çöktüler karşısında sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine yuva kurdu mermiler
bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile
anlatır akan kanı beyaz sesiyle...
gelip kondu bir güvercin ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu bileğinde kelepçe
bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile
anlatır akan kanı beyaz sesiyle..."
Tanır mısınız Behzat Firik'i? ve bilir misiniz bu dizelerin ona yazıldığını? ..hiç aklınıza düştüğü oldu mu bu dizelerin öyküsü nedir diye..
..güneş yavaş yavaş vadinin yamaçlarına doğru inerken iki kardeş hozat sınırına yakın kale mıntıkasına yetiştirilmişti. sık meşe ağaçlarıyla çevrili alandaki sessizliği yüzbaşının tok sesi bozdu. yüzbaşı, 'burada teröristler barınıyor, yerini söyleyeceksiniz' diye bağırdı. iki kardeşten, 'bilmiyoruz' yanıtı geldi. karşılıklı ' biliyorsunuz, hayır bilmiyoruz' şeklinde devam eden diyaloglar, yüzbaşının sinirlenmesine neden olmuş.' görürsünüz şimdi ' dedikten sonra da iki kardeşin karşılıklı meşe ağaçlarına bağlanmasını emretmişti.
bir ağaca bağladı
iki kardeş karşılıklı meşe ağacına bağlanırken askerler de soğuktan korunmak için ateş yakmışlardı. sonra ekber'in gözleri bi bezle sarıldı, bir süre sonra da vadide yankılanan kardeşinin acı çığlıkları ile kaskatı kesildi. çığlıklar sürerken ekber firik, başını meşe ağacına sürerek bezi aşağı indirdi. gördüğü manzara karşısında şok olmuştu. yüzbaşı aytekin, askerlerin sırayla ateşte kor haline getirdikleri kasaturayla behzat'ın vücudunu dağlıyor, yetmiyor gözünü yüzünü çiziyordu. bir grup asker de, yüzbaşının emri üzerine behzat'a işkence yapıp ateş korlarını vücuduna serpiştiriyordu. behzat, daha fazla dayanamamış ve kan kusmaya başlamıştı. manzara karşısında dayanamayan bir kişi daha vardı. bingöllü kürt üsteğmen hüzeyin necatigiller , 'komutanım yapmayalım' demişti, ancak komutanın azarlaması üzerine susmak zorunda kalmıştı.
dirhem dirhem yaktı
ekber firik, çaresizdi.bir şeyler yapmak istiyor, ama elinden bir şey gelmiyordu. ağlamaya başlamıştı.. bunun üzerine askerler yeniden görmeyecek şekilde bezle gözlerini bağladılar. ancak yine aynı yöntemi denemiş ve gözlerindeki bezi aşağı indirmişti. bu kez gördükleri karşısında daha fazla dayanamayıp bayılıvermişti. çünkü askerler behzat'ın ayaklarını kor ateşin içine yerleştirmiş, kesif bi yanık kokusu vadiye yayılırken ayaklar dirhem dirhem topuklarına kadar yanmaya başlamıştı.
sonra ateş etti
ekber firik , kendisine geldiğinde yüzbaşının bir askere 'kafasına sık ' diye bağırdığını duydu. ancak asker, emri yerine getirmedi. bunun üzerine yüzbaşı, cansız bir şekilde yerde yatan behzat'ın kafasına arkadan bir el ateş etti. askerler, ekber firik'i sürükleye sürükleyerek evinin yanına bıraktıktan sonra bölgeden ayrıldı. ekber firik 'den olayı duyan köylüler ,olay yerine gittiklerinde hayatlarında hiç unutamayacakları bir insanlık vahşetiyle karşılaştılar.