Zeki demirkubuz senaryolarını andıran, semih kaplanoğlu çekimlerine benzeyen ve nuri bilge ceylan fotoğrafçılığında sahnelenen bir film...Ahım şahım bir film değildir ama sinemamızın gelişmesi açısından keşke ülkemizde bu ve benzeri filmler hep olsa dedirtecek türdendir.
Yönetmenliğini Nuri Bilge Ceylan'ın yaptığı Üç Maymun, yabancı dilde en iyi film Oscar'ına aday adayı olarak Türk sinemasında bir ilke imza atmaya çok yaklaşmıştı. Film, 65 yapım arasından sıyrılarak ilk 9'a girmiş ve Oscar'a uzanma şansını yakalamıştı. Fakat bugün yapılan değerlendirmede film ilk 5'e giremedi ve Oscar'a aday olamadı.
ilk beşe giren adaylar şöyle:
En iyi filim dalı: Almanya, The Baader Meinhof Complex; Uli Edel israil, Waltz with Bashir, Ari Folman Avusturya, Revanche, Gotz Spielmann Fransa, The Class;, Laurent Cantet Japonya, Departures;, Yojiro Takita
seyrederken şimdi hareketlenecek, şimdi birşeyler olacak diye beklediğim, beklerken bitiveren, parama acıdığım filmdir. tuzu, yağı, baharatı eksik olmuş yada ben, sen sanattan ne anlarsın denilesi bir insanım.
Dünyanın en sakil jürisi tarafından 'saf dışı bırakılmış' filmdir. Ne menem bir jüriymiş kardeşim, üç maymun aday olmaz, efsane olan the dark knight'a bir adaylık verilir. Böyle saçmalıkta ancak academy jürisine yakışırdı zaten.
bu yıl 81.si yapılacak oscar'da en iyi yabancı film kategorisinde 65 flm arasından ilk dokuza giren nuri bilge ceylan filmi. 22 ocakta yapılacak seçmelerde ilk beşe kalırsa finalde yarışacak.
soğuk bir kış akşamında bile o buhar buhar sıcağı iliklerinize kadar hissedebildğiniz, aslında klasik olmuş nuri bilge ceylan filmlerinden biri. bu film için "senaryo iyi işlenmemişti, olaylar akıcı değildi" gibi şeyler söylemek zaten yersizdir. çünkü nuri bilge ceylan'ın bir tarzı vardır. diyalog değil, olay ve görüntü izlersiniz filmlerinde. ve üç maymun'da da bu tarzını alabildiğince kullanmış. kumkapı tarafları olduğunu tahmin ettiğim o varoş semt, o binanın yıkılacakmış gibi, kağıt gibi duruşu, o enfes deniz manzarası, o tren rayları... çok çok güzel bir araya gelmiş.
evin içine girdiğinizde o kasvet ve hani yaz günlerinin akşamla buluştuğu o iç sıkıcı, o karanlık ve o güneşli kısa anın bunaltıcılığı o kadar iyi hissettirilmiş ki. farkındaysanız filmle alakalı sadece görüntüler üzerinden konuşuyorum. çünkü bu film için yapılabilecek en iyi değerlendirme görüntülerin zihninizde yarattığı o enfes tablolar üzerinden oluyor. zira hikaye basit bir aldatılış hikayesi. böyle dememe bakmayın aslında özüne bakarsak yine de çok basit değil. eyüp'ün hacer'e merdivenlerde ettiği küfür ve ardından "ya da git at kendini şurdan " dedikten sonra, dayanamayıp geri gelmesi, teras duvarında bulduğu hacer ve "saçmalam in ordan aşağı" demesi... düşünüldüğünde yine de bu basit aldatılış hikayesinin içindeki insan yön ortaya çıkıyor.
oyunculuklar hakkında da konuşmak gerekirse; hatica aslan için zaten söylenecek çok fazla bir şey yok. çok başarılı bulduğum yılların oyuncularından biri. zaten kimsenin oyunculuğu filmde sırıtmıyor. ama... özellikle ve özellikle yavuz bingöl, gerçekten çok başarılıydı. o yılmışlık, o hüzün, o sıkıntı, o keder, o sinir ancak mimiklerle bu derecede güzel anlatılabilirdi. yorumcu olarak çok çok beğendiğim ve her zaman dinleyeceğim insan, bir oyuncu olarak da ne kadar başarılı olduğunu göstermiş bulunmakta.
nihayetine bakarsak; ilahi adalet mi, adaletsizliğin ta kendisi mi karar veremediğim bir şekilde ama yine de olması gereken şekilde bitmiş, bitiş sahnesi ile zihnime kazınmış, aldığı ödülü sonuna kadar hak etmiş güzel film.
filmi izlemek istemiyorsanız bile, bir şekilde o son sahneyi, yağmurun sesini ve o enfes görüntüyü mutlaka görün derim.
sıradan bir küçük emrah filmi konusuna sahip ne anlatmak istediğini bir türlü anlayamadığım nuri bilge'ye en iyi yönetmen ödülünü kazandıran film. vay anasını diyor avrupalının sanat zevkine bir kez daha hayran oluyorum.