Her şey havanın, güzel bir akşamı vaat etmesi ile başladı. Aslında güzel olan bunu anlayabilmemdi. Cep kanyağımı da alıp "Moda Sahili"ne bir yürüyüşe çıktım. Ama yürüyüşe çıkabilmek için Avcılar'dan çılgınlar gibi metrobüse atladım. Resmen Avrupa kıtasından Asya kıtasına geçmiştim. Üzerimde bir yorgunluk vardı aslında. Metrobüste taş gibi bir hatun vardı. Mizah dergisi okuyordu. Nasıl sevindim anlatamam. Güzel hatunlar güzel şeyler yapınca çok hoşuma gidiyor. Neyse.
Kadıköy'e varınca su satan tipler musallat oldu. Onları atlattım derken bu sefer de çiçek satan kızlar musallat oldu. Güç bela ceplerimi tutarak sıyrıldım hepsinden. Doğruca Trip & Hera'ya gidip her zaman oturduğum masamda iki bira içtim. Arada cep kanyağımdan da fırt çekmeyi ihmal etmedim. Sigarayı alkol içmediğim zamanlar için bıraktığımdan sigara da içebilmenin keyfine daldım. Orada çalışan eleman geldi. Kulağıma eğilerek "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedi. Ne diyorsun amuğa goyim dedim içimden. Ama belki anlaşılır bir şeydi de ben anlamadım diye düşünerek "bu konuda konuşmak istemiyorum" dedim... Sonra da yaklaşmasını rica edip "brooks was here" dedim. Yüzüme baktı, şaşkın bakışlarla gitti.
Ama eleman kafamı bozmuştu. Oradan çıkıp karşısındaki bara girdim. Bir tekila istedim. eleman getirdi ve kulağıma eğilip: "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedi. Şaşırdım. "Sünnetli misin" dedim... O da "Evet abi" dedi. "iyi" dedim ve tek gözümü kırpıp "Bekle o halde" dedim ve hesabı ödeyip çıktım.
Bardan çıkınca Reks'in oradaki Tekel bayiine girdim. Bir tane bira aldım. Parayı uzattım. Satıcı: ""üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedi ve tırstım. Para üstünü almadan uzaklaştım kaçarak. Yolda birayı açtım. içe içe gidiyordum Moda sahile. Bir yandan da düşünüyordum "Bu ne" diye. O sıra telefon çaldı. Arayan, dört sene önceki sevgilimdi. Bu kadar olay üst üste gelince "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedim, sebebini anlamadan... "Manyak" diye haykırdı ve "Nanik" yapıp telefonu suratıma kapattı. Her şey yolunda mı diye endişelendim. Babamı aradım. Çaktırmadan ağzını aradım. Sanırım bir sorun yoktu. Rahatladım o an. Yola devam ettim.
Kayalıklara yaklaşınca bir çift gördüm. Sarılmış, bana doğru geliyorlardı. Çocuk, kızı öperken "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedi ve kız da gülümsedi. Kafayı yiyecektim. Biram bitmişti. Çöpe attım ve her gittiğimde oturduğum yere oturdum. Kanyağımı çıkardım bir fırt çektim. Yanıma biri geldi ve oturdu. "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedi. Bu sefer şaşırmamıştım. Oturduğum halde yerden götüme metoor girse şaşırmazdım zaten. Nedenini hala bilmiyorum ama herif öyle deyince kanyağımı uzatmam gerektiğini hissettim ve uzattım. Bir fırt çekti. Sonra "nanik" deyip tükürdü ve kaçtı ama yakalayamadım. Sinirle yerime döndüm ve oturdum. Oturur oturmaz ufaklığın biri pişmiş kelle gibi gülüyordu bana. Yerimden kalkınca götüme sakız yapıştığını fark ettim. Çocuk da "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedi ve kaçtı. iyice asabım bozulmuştu.
Oradan kalktım ve az öteye gittim. Tam oturdum ki kafama bir kuş sıçtı. ishal olmuş hayvan, mahvetti beni. Cebimden Selpak çıkarıp silmeye başladım. O sırada kazıkazancı geçiyordu. "Şans bu şans" deyip adamı çağırdım. "Nah" işareti yaptı ve "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" deyip kaçtı. Sinirden başımı yiyordum resmen. Sonra boğulduğumu hissettim ve uyandım. Sayıklıyormuşum. Kardeşim de su dökmüş kafamdan aşağı. "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" diye çığlık attım. "Manyak mısın lan" dedi ve gece vakti yatağını kayroladan söküp salona taşıdı. Yastığa başımı koyduğumda nedense "üç kus has tun das mun nas bin yas çun nas tin kas" dedim, hala sebebini anlamış değilim...