öncelikle adam akıllı başlıklar karakter problemine takıldığı için başlığı bu şekilde açmak zorunda kaldım.
hikaye; çok ilginç bir şekilde define yerine rastlayan, bu define yerinde doğa üstü olaylarla karşılaşan ve akabinde üç harfliler tarafından tekme yiyen dedemin hikayesidir. hatta tekmeden sonra diyaloglar dahi geçmiştir.
hikaye gecenin ilerleyen saatlerinde 2 parça halinde, yine bu entry altında anlatılacaktır.
parça 1
vakti zamanında dedem selanik'ten izmir'e göç etmiştir. henüz 20'li yaşların başındadır. nakliye, pazarcılık gibi geçim sağlayacak fakat uzun vadeli olmayan işlerle uğraşmaktadır. akrabalarından birinin evinin yanındaki kulübede, yine akrabalarının verdiği yorgan ve yastıkla yaşamını sürdürmektedir.
bir gece çok geç saatte işten evine dönerken hiç beklemediği, şaşırtıcı ve tüyler ürpertici bu hikaye meydana gelir...
dedem işinden çıkmış, yol üzerinde yatmadan önce atıştırabileceği bir şeyler almış. (ne olduklarını hatırlamıyorum) eve doğru yürürken hızlı bir yağmurun başladığını farketmiş, kulübesinde bu yağmurda nasıl yatacağını düşünür vaziyette eve gitmeye devam ediyormuş. tabi bundan 50 sene önceleri olduğu için, çoğu yer tarla ve boş arsalardan oluşmaktaymış. bu arsaların arasından evine giderken, bir yerden ateş yükseldiğini görmüş. (bu mevzu başı kesik gelinin düğün hikayesinde de vardı, kesinlikle değinilecek bir durum) ateşin yükseldiği yer yolunun üstü olduğu için yürümüş ve ateşin yandığı yere gelmiş. durup ateşin yanışını izleyip, olan duruma anlam vermeye çalışırken, o esnada kapkara bir kedi bacaklarının arasından geçmiş ve dedem dengesini yitirerek düşmüş ve bayılmış. kısa bir süre baygın yattıktan hemen sonra kalktığında ateşin söndüğünü görmüş. olaya anlam verememiş, hemen kaldığı yere gitmiş ve uyumuş.
sabah kalktığında arkadaşlarına ve büyüklerine durumu anlatmış. hemen bir hoca çağırıp, olay mahallinin olduğu yere gitmişler. dedem yanında gelenlere düştüğü yeri göstermiş. yerin arsa olması sebebiyle rahatça kazınabileceğinden ötürü dedem ve yanındakiler kazma küreklerle burayı kazmaya başlamışlar. bir müddet kazdıktan sonra, vurulan bir kazma darbesinin ardından çok gür bir ses duymuşlar. altında ne olduğuna bakmak için hemen kazmayı bırakıp biriken toprakları atmaya başlamışlar. toprakları attıkları esnada ise demir kutuya benzer bir şey görmüşler. dedem bu kutuyu almak için elini uzattığında ise kutu aşağıya doğru kaymış ve düşmüş. ancak düşüşünde öyle bir ses gelmiş ki; sanki 50 metre kadar aşağıya düşmüş gibi. yani sabah akşam kazsalar bulamayacakları derecede derinlikte bir ses gelmiş. tabi bırakmışlar kazmayı ve geri dönmüşler. dedem yolda yanlarında gelen hocaya bunun ne olduğunu sorduğunda; o dahi anlam verememiş, her şeyde bir hayır vardır diye geçiştirmiş. velhasıl kelam akşam olmuş, dedem yine kulübesine gidip uykuya dalmış. işte tam bu esnada tüyler ürpertici bir hadise yaşanmış.
parça 2
dedem uyuduğu esnada tam suratına doğru çok sert bir tekme yemiş. kalktığında ayağında püsküllü bir ayakkabı olan adam görmüş. burnu ise çok büyük ve karadeniz'lilerin burnuna benzer vaziyette yamukmuş. dedem korkuyla yatağından fırladığında tekmeyi atan kişi ona; ''iyi mi oldu bu yaptığın? biz sana bir hazine verdik, seni sevindirecektik. ama sen etrafındakilere bundan bahsederek o hazineden kendini mahrum bıraktın. kimseye söylemeden oraya gitseydin o çok derinlere düşen şeye sahip olabilirdin'' demiş. dedem korkuyla gözlerini ovuşturduğu esnada ise ortalıktan yok olmuş. yani saniyenin bilmem kaçı kadar bir sürede kaybolup gitmiş. dedem de öyle çok ovuşturmamış gözünü, elini gözüne atıp çekmiş ve o esnada adam yok olmuş. dedeme gelen şahısın tekme attığı ayak ne durumdaydı diye sorduğumda; ''püsküllü ayakkabısını gördüm sadece ancak ayakkabı düz, bizim giydiğimiz gibiydi'' dedi. yani ayağın ters olup olmadığını görmemiş ancak ayakkabılar düzmüş. belki de bu şekilde takılıyor olabilirler. çünkü dedeme bunun ne olduğunu sorduğumda, hala tam anlamıyla bilmiyorum fakat, kesinlikle üç harfliler olduğunu düşünüyorum demişti. bundan yaklaşık 30 sene sonra dedem ev sahibi olduğu gece de aynı adam rüyasına girmiş ve evini güle güle kullan demiş. hala o derinlere düşen demir kutu dedem tarafından merak edilmektedir. hatta ev aldığı gece aynı kişi rüyasına girdiğinde sormuş fakat cevap alamamış.
