herkesin bağıra bağıra, haykıra haykıra dillendireceği yere, kısık sesle ya da fısıldayarak bile birbirine söylemediği, konuduramadığı -zira yakıştıramadığı- gerçeğin ta ama ta kendisidir. bu aslında son iki yılda zaten geliyorum diyen ihtilalin bu sene iyice gün yüzüne çıkmasıdır. altında yatan dinamikler tabiki tartışılır. ama en önemli etken; ihaleler, havuz ve iddaa gibi gelirlerden artık onların da kasalarına biraz biraz bir şey girmesidir. oradan gelen paralarla iyi oyuncular alabilip, stadlarını yaptırabilmeleri, tesislerini yenileyebilmeleridir. demek ki eşit şartlarda onlar da bir şey yapabiliyor. ve böyle gittiği sürece artık hep yapacak. iki yıl önce sivas, geçen sene bursa, bu sene trabzon, bursa, kayseri ve hatta ilerleyen haftalarda karabük, belediye ve hatta diğerleri. ama bakıyorum da çatlak sesler yükselmeye başladı bugünlerde. ligin tadı kaçtı, artık futbol zevk vermiyor, kalite azaldı, gazetelerin tirajları düştü, lig tv aboneleri üyeliklerini iptal ettirmeye başladı. ee ne yapalım? ölelim mi? daha 3 yıl öncesine kadar yine ağlanan bu ülkenin insanları değil miydi? hep aynı terane galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş diye. heyecan yok diye. artık trabzon' un şaaşalı günleri bile unutuldu diye. avrupa' da farklı farklı takımlar şampiyon oluyor diye. eee? tabi pabuç pahalı geldi. ben sırf bu sene anadolu takımları için aldım lig tv' yi. az yerim yine alırım, izlerim. çünkü ilk defa 9 maçın tümü verilmesinin uygulamasına geçildi. lig tv de gerçekten çok iyi yatırım yapmış. her kuruşumu helal ediyorum. örümcek kamera, falcon camera -ki daha bu yaz dünya kupasında ilk kez kullanıldı- ne varsa getirmiş adamlar. galatasaraylıyım. ama ocakta iptal ettirmeyeceğim. çünkü ben zevk alıyorum. çünkü bu ülkede futbol güzelleşmeye başladı. bu ülkede top oynanmaya başlandı. bu lig kimsenin babasının ligi değil. sen ter dök, sen kazan. adamlar ne kadar koştuğunu çıkarıyor artık anında, kaytarana puan yok. burnuma her ne kadar bugünkü tabzon maçında verilmeyen penaltı nedeniyle pis kokular gelse de ben gelecekten daha da umutluyum. hiç değilse 3 büyükler diye isimlendirdiklerimiz de artık papazın pilav yemediğini görmeli ve şapkalarını önüne koyup düşünmeli. 3. sınıf yabancılarla gemilerin yürütülemeyeceğini, taraftarın avutulamayacağını idrak edebilmeli...
üç büyükler kötü anadolu takımları iyidir neden çünkü aidiyet duygusundan
yani mülkiyet iliskilerinin aksi halidir aidiyet...
sahip olduklarınızın seceresini tutarken, bu sefer sizsinizdir sahip olunulan...
çagrısım olarak ilk tuttuğumuz takımı hatırlatıyor bana...
aidiyet oncelikle mekanla iliskili; bir kisiye ait olmaksa, bir mekan icerisinde aidiyet iliskilerinde, kisinin en altta yer alma durumu gibi geliyor...
yalnız kisi kendi evindeyken mahrumsa bu aidiyet duygusundan, o zaman o mekan ev kavramının otesine cıkıp, bir sureligine barınılan bir yere donusuyor sanki sadece...
tıpkı bir anadolu takımını desteklemek gibi, tıpkı sesim kısılıncaya kadar bağırıp eskişehirsporu desteklemek gibi, tıpkı avuçlarım su toplayana kadar eskişehir demirsporu alkışlamak gibi...
bursaspor'un avrupada henüz puanla.. ne puanı golle tanışamaması
galatasaray'ın köy takımına daha bismillah derken elenmesi.
fenerbahçe'nin önce şampiyonlar liginden birkaç hafta sonra da uefa'dan elenmesi
beşiktaş'ın avrupada kalbur üstü bir takımla oynadığı 2 maçta da paçavraya dönmesi.
kurban olduğumun avrupası gösteriyor işte ak götü kara götü..