"spinoza çok basit bir şey söylemek istemektedir: üzüntü insanı zeki kılmaz. üzülünce hapı yutmuşsunuz demektir. işte bu yüzdendir ki, iktidarlar yönetilenlerin üzüntülerine ihtiyaç duyarlar. endişe hiçbir zaman canlılık ya da zeka kültürünün oyunu olmamıştır."
üzüntü. kulaga cok hos gelen kelimlelerden biri daha. sanki gercek degilmis gibi.
üzüntülü cok az insan tanidim, taniyorum.
kizgin olani var, sinirleneni var, icip icip efkarlanani var, pisman olani var, ama üzüntülü yok. görmedim. televizyondan biliyorum sadece. sad but true.
olmaması gerektiği düşünülen olumsuz bir olay olduğunda veya olması beklenen olumlu bir olay olmadığında ortaya çıkan duygu yüküdür. insanı ne zaman nasıl etkileyeceği belli olmaz. mesela sürekli birlikte olduğüunuz, alıştığınız bir insan ölebilir ve siz onun varlığına alıştığınız için yokluğu sizi üzüntüye sevk eder. ya da msne girmekte geç kaldığınız için biriyle görüşme fırsatını kaçırırsınız ve yine aynı duygusal sıkıntıyı yaşarsınız. kısaca; kişiden kişiye, dakikadan dakikaya değişen bir boyuta sahiptir.
habersiz, birden beliriyor. bir ay önce bitiveren 1,5 yıllık ilişkin için üzülmüyorsun da, seni terk eden kişi seni özledim diye arayınca üzülüyorsun. çünkü garip. homeostasis düşmanı. insanları bu kadar kolay silebildiğine şaşırıyorsun. hepsinin kökeninde derin bir üzüntü var. terk edilmekle ile ilgili bişey. alaycılığının, neşenin, tüm gülüşlerin ortasında derin bir yarık. hep birlikte örümcek sürüsü gibi debelenensiniz. hafızanız unuttuklarınızla dolu. oysa ben sadece dünyanın tüm sokaklarını dolaşmak istiyorum, hepimizi izlemek istiyorum, gitmek istiyorum, ömrüm yetene kadar gitmek, siz terk etmeden, siz özlemeden. bir toz zerresi bile savrulmasın peşimizden. üzülmek yeter.
istenilen bir şeyin gerçekleşmemesinden ya da olması istenmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği. insanın en çok yaşadığı duygu-durum hallerinden biridir. derinden etkiler.
Aslında küçük bir nokta olan durum veyahut kişileri kafamızda birer istek çizgilerine dönüştürüp büyüttükten sonra boyamamız ve her şey ilk hâline dönüşünce yaşadığımız andır. Yüzüstü yere çakılma hissiyatıdır.