öyle çok çabuk üzülen biri değilim ama ben genelde moralsiz olduğumda odaklanmak biraz zor da olsa beni oyalayacak bir şey yapmayı tercih ederim, yoksa kafam çok allak bullak oluyor.
ve de kimsenin üzüldüğümü anlamasını, hissetmesini istemem. hele beni mutsuz eden şey ile ilgili bir şey sormalarını hiç istemem, anında taşıveririm çünkü.
üzülünce, her şeyi kapatmak isterim. bir gidin başımdan hesabı. hasta bayılınca, açılın başında beklemeyin gibisinden demek isterim. bırakın ben bir tek başıma üzüleyim, ondan sonra gelirseniz gelin, ne derseniz deyin demek isterim.
Koltuğa uzanıp sessiz sessiz tavana bakarım. Tavanlar genelde beyaz olur. Ben üzülünce beni üzenlere kalbim kararmasın diye bakabileceğim en büyük beyazlığa bakarım.
Sessizleşirim iyice ya. Ortamdan soyutlaşıp içime kapanıyorum şu an olduğu gibi. Bi garip oluyorum bilmiyorum. Hatta ağlamak istiyorum böyle ama kalkıp gitme cesaretini de bulamıyorum kendimde. içimden geleni yapmak istiyorum ama içimden bi şey yapmak gelmiyor da. Soramıyorum da ya noluyo diye alacağım cevabı net biliyorum.
Durumu hiç düşünmemk için istanbul'da yorucu rotalar çizip gezerim.
Bu rota vapur keyfiyle başlar ve bu keyif ince belli çayla taçlandırılır. Muhtemelen karaköy'e giden vapurdur. Oradaki mom's kafeye oturur onların muhteşem kahvesini içer, ev yapımı keklerini yerim. Kitap okur ve ya birşeyler çizerim. Sonrasında haliç köprüsünde yürür eminönü'nden kadıköy'e geçerim. Kadıköy moda'ya yürür moda'da dondurmamı yer biraz manzara izler yorgun şekilde eve dönerim. Sızmak için de bir dizi izler günü bitiririm.
işe yarıyor.