Maddi şeyler üzmez insanı. 'ah be' dedirtir sadece. Asıl üzen insanlardır...
Ordasındır ama seni görmezler. Senin yerine koymazlar kendilerini. Sen bir cümleyi söylemeden düşünürsün ucu nereye gider kim incinir diye ama onlar düşünmez... Herkezi kendin gibi sanırsın öyle yaşarsın dünü unutulmuş yarını meçhul şu hayatta... Ama öyle değil. Onlara normal gelen şeyler sana terstir, sen daha ince bakarsın olaya onlarsa güler geçer. Gün biter herkez gider. Kalırsın tek başına...
işte şimdi düşünmeye başlarsın tek başına. Düşündükce gelir aklına... Birine bişeyler söylemek istersin. Belki kızmak belki dertleşmek istersin ve onuda üzersin. Tabi kendin gibi biriyse. Boğazındaki düğüm çözülene dek konuşmak istersin ama çözülmez.
karşılaşılan iç yaralayıcı olaylarda hissedilen acı duygusudur. üzüle üzüle artık nasır bağlar yaraların, ama yeniden o zalim eller bazen de en yakınlar, pervasızca, fütursuzca üzer içindeki çocuğu. kocaman adam olsan bile her zaman şefkate ihtiyaç duyarsın. insansındır.. insan olmayanlar yaralarını kanattığının farkında olmayan en yakınlarındır..
--spoiler--
Üzülme! Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül(e)mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine.Ya dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi. Demekki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut tarlasısın.
Üzülme!
--spoiler-- *
kişiden kişiye değişir. bazıları kendisini düşünüp üzülmemem lazım kimse için der. doğru olanı da budur ama ben bunu yapamıyorum işte. 3 ay önce başımdan geçen felaket bir olaydan çok önce "o"nla tanışmadan bana deseler ki bak biriyle tanışacaksın ( ama onun gibi biri olduğunu o zaman da bilicem) ama siz birlikte olduktan 2 sene sonra başına böyle bir trafik kazası gelecek ve bu dünyadan yok olup gidecek. yine onla birlikte olur muydun deseler. kabul ederdim. şimdi bunları okurken hadi be ordan orda öyle bi etmezdin ki diyeceksiniz ama çok eminim ve ciddiyim ki ederdim. çünkü şuan bulunduğum konumda ben üzülüyorum o değil. ama ne oldu önceden? ben onu mutlu ettim. ona çok değişik duygular yaşattım, karşılıklı yaşadık. belki de ben onun bu kısacık hayatında onun mutlu olmasını sağlamak için görevlendirildim. o yüzden üzülüyorum ama bu olay yüz kere olsa yüz kere üzülürüm onun için. onun için ağlamak bile bir onur benim için. kendimi düşünmem gerek evet biliyorum ama yapamıyorum. ben ona ne kadar çok şey verdiysem, yüzünün gülmesini sağladıysam, isterse hayat kapkaranlık olsun benim için. o bir şekilde mutlu oldu ya, o zaman üzülmeye varım.
sekiz yaşındaydım (evet tam da sekiz) dedemin kardeşi, büyük amcam, "ben bunu traş ederim" demişti.
hatta "kırpmak" şeklinde fevri ifadelerle girişmişti kafama evet şimdi hatırlıyorum ama çok çocuktum ve o da çok büyüktü kardeşim napiyim teslim etmiştim başımı ona. hatta saat otu bile vardı, yolda yürürken eğilip koparmıştı yerden, "bak görüyo musun nasıl dönüyo saat gibi? bunun dönmesi bitmeden bitecek traş korkma" demişti.
saat otu devranını bitirmeden büyük amcam bitirmişti traşını ama bariz eğriydi saçım ve ağlıyordum.
dedeme koşmuştum. bir çocuk en fazla ne kadar üzülebilirse o kadar üzülüyordum, bunu da maksimum reddede hissettiriyordum dedeme.
usturasını getirmişti dedem.
uzun süren yetişkin hareketlerinden sonra (usturayı bilemeler falan) komple kesmişti saçlarımı.
"pis adnan işte, ne anlar traştan" demişti, mavi gözlerini güldüre güldüre.
bazı olaylar ve durumlar karşısında insanda meydana gelen duygusal bir travma. bazı kişilerde sessizlik, bazı kişilerde gözlerin dolması ve bazı kişilerde de ağlama olarak ortaya çıkabilmektedir. insanı insan yapan duygulardan birisidir.
üzülmek; en doğal duygularımızından, sevinme duygumuzu tamamlayan ve bize yaşadığımızı hatırlatan duygudur bana göre. madalyonun öteki yüzüdür yani: hayatın hep toz pembe olmadığını; aslında üzmek ve üzülmek üzerine kurulu olduğunu gösteren duygumuzdur. hayatı bize öğreten duygudur; çünkü şimdi ne kadar üzülürsek ileride o kadar az üzülürüz. hayatı öğrenmek budur aslında.
üzülmek; insanı insan yapan, insanlığını hatırlatan duygudur: somali'de açlıktan ölen çocukları gördük, üzüldük; insanlığımızı hatırladık. koca cinayetine kurban giden kadınlarımızı gördük; üzüldük, insanlığımzı hatırladık. sokak hayvanlarının hunharca öldürüldüklerini gördük, üzüldük; insanlığımızı hatırladık. tüm engeline rağmen okumaya çalışan engelli vatandaşlarımızı gördük, üzüldük; insanlığımızı hatırladık.
en çok da insanın sevdiği insan karşısındaki çaresizliği ve bağlılığını; sevgiyi öğreten duygumuzdur üzülmek. çünkü insan en çok sevdiği insan için üzülür ve en çok sevdiği insan üzer; üzülmeyi öğrenir. insan en çok sevdiği insan karşısında çaresiz kalır ve en çok sevdiğini çaresiz bırakır; çaresizliği öğrenir ve üzülür. insan en çok sevdiğine bağlanır ve yine o bağları kendisi koparır, bağlanmayı öğrenir ve üzülür. ve insan üzülmenin sonucunda elindeki sevinç kırntılarının değerinin farkına varır ve sıkı sıkı onlara sarılır; üzülür ve hayatı öğrenir.
üzülünce karşımdaki insanların parçalandığını görüyorum. Dünya göremeyeceğim kadar aydınlık yada göremeyeceğim kadar karanlığa bürünüyor.
kısaca:insan ruhunun bedenden anlık ayrılışlarının verdiği sancılı bir ağrı.
hayatta nasıl mutlu olmak gibi bir kavram varsa bunun tam tersi olan üzülmek kavramıda vardır. bazen; insanların seni anlayamadığına , bazen; sevdiğin insanı kaybettiğine, bazen; kendine, bazen; pişmanlıktan... anlıyacağınız bu hayatta mutlu olacağın her ne varsa üzüleceğinde bir o kadar şey vardır. üzülmenin 2 çeşidi vardır ki bunların birincisi; için içine üzülmektir. kimse bilmez üzüldüğünü ama hep yaş akıtırsın içten içe. çünkü yediremezsin ağlamayı kendine. ikincisi vardır ki; artık tutamazsın göz yaşlarını kana kana ağlamak istersin. ya canını çok yakan biri olmuştır ya da bir olay belkide bir ölüm. hayatta herşey bir sınavdır nitekim; bu yüzden üzülüdüğünde ileriye gidip isyan etmemek gerekir.
nelere üzülmedik ki, hangi kaçan gollere, hangi dizideki 'dram' sahnelerine. ayartamadıklarımıza ayatıp bela ettiklerimize. eskimolara, yenimolara, kutup ayılarına, kedi piskolojisine, it haysiyetine...
bir kendi halimize bişr üzünülecek gerçek durumlardan başka.
ne güzel demiş cennetmekan nasreddin hoca hazretimiz. be hey sersem, isa nın 4. kattaki yediği içtiğini düşünürsün de haftalardır köyünüzde şu garibin ne yediğini ne düşünmezsin.