sahil genişletme çalışmalarıyla güzelliği iyice ortaya çıkarılmış bir deniz manzarasına sahip güzel ilçemdir. Anlaşılan o ki marmaray inşaatı sonrası tamamen bitirilmiş bir çevre düzenlemesiyle, çok güzel bir sahil panaromasına kavuşacaktır. yaşamaktan her zaman mutlu olduğumdur.
ilk kez 11 yaşımda gördüğüm istanbul'un güzide ilçesi. açıkçası o zamanı pek hatırlamıyorum, hayal meyal görüntüler çakıyor kafamda. babam ve kardeşimle yağmurlu bir kasım günü teee avcılar'dan kalkıp gelmiştik, göğün götü delinmişti sanki, felaket bir yağmurla sucuk nedir nasıl olunuru öğrenmiştik. vapura da galiba ilk kez o zaman binmiştim ya da daha öncesini hatırlayamıyorum. sonrasında bir aile dostumuza uğrayıp çevreyi turlamıştık. hakikaten daha fazlasını hatırlayamıyorum, sadece vapurlar ve amansız yokuşlar. sonrasında liseye yeni başladığım dönemde yaşadığım şehri keşfetme arzusuna kapılıp gidivermiştim şimdiki ikametime. kız kulesi'nin karşısına oturup bir çay içmeden olmazdı. o günü ölümsüzleştiren fotoğraf arşivimde bulunmaktadır hala, fonda kız kulesi ve taşlıklara oturmuş geleceğin üç kadim dostu. ve çok değer verdiğim bir dostum marmara üniversitesi'ni kazanıp selimiye'ye taşınınca şahsımın gerçek manada üsküdar günlükleri başlamış oldu. aslında oraya üsküdar demek biraz yanlış oluyor zira selimiye'nin nev'i şahsına münhasır bir tarafı var ki kendisini çabucak belli edip üsküdar'dan ayırıyor. benim gördüğüm selimiye daha elitist ya da daha doğru bir deyimle daha yerli istanbulluların yaşadığı bir mekan. zaman eski mekan da eski olunca uzun ömürlü ilişkileri de bol oluyor. yaşı epey geçkin dostların çay eşliğinde sultanahmet manzarasına karşı yaptıkları 68 kuşağı muhabbetine tanık hatta ve hatta dinleyici olarak dahil bile olabiliyorsunuz. küçük bir mekan selimiye, her yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. esnafı da insan canlısı, misal ev yemekleri yapan bir ayşe abla var (gizlinot: mekanının adı da çok yaratıcı ayşe abla'nın yeri) ismiyle müstesna bir kişilik. izzet-i ikramdan geçilmiyor eğer öğrenci taifesindenseniz. benim bildiğim üç adet parkı var, biri iett durağına yakın olan büyük park, genelde geceleri sigara içmek için üniversitelilerin doluştuğu mekandır, diğerleri küçük çaplı bebe parkları. selimiye'yi asıl çekici kılan husus ise hareme inen yoludur. oradaki yeşillikte biralar falan içilir kafalar bulunur ama o merdivenleri yürümek tam bir ızdıraptır. zamanında saymıştık 157 basamağa sahip budist tapınağı özentisi yapı. aynı zaman diliminde bir diğer değer verdiğim dostum da üsküdar merkezde eve çıkmıştı dolayısıyla selimiye'ye gitmeye üşendiğim zamanlarda buraya uğruyordum zaman geçiriyordum hatta sık sık sabahlıyordum. asıl üsküdar burasıymış meğer. beşeri coğrafyası selimiye'den epey farklı. özellikle evin bulunduğu kısım ki sultantepe mahallesi olarak geçiyor, karadenizliler ile dolup taşmış. yazının devamında bu insanlara kısaca laz diyeceğim zira kendileri de kabul ediyor. neredeyse bütün binaların mütahitleri en üst katta oturan laz amcalar oluyor ve bunlar en alt katı kiraya verip en üstün bir altını da gelinlerine veriyorlar. etraftaki bakkaları sayıyorum dikkat : of bakkal, çayeli bakkal ve türevleri. komşuluk ilişkileri gelişmiş durumda. yani her an kapınız çalabilir ve iki üstteki teyze size karalahana dolması getirebilir. bunlar hoş süprizler. ama ses falan yaptığınızda ya da büyük gruplar halinde kalıp dağıttığınızda sabahleyin bina sahibi laz müteahhit amca sizi yaptırımla tırstıttırabiliyor. bir de tabi unutmak olmaz o yokuşlar, ah o yokuşlar. harem'in merdivenlerinden kurtulduk derken mihrimah sultan'ın yanından arşa doğru yükselen merdivenlerle seviştik, yorulduk, durmadık durmadık yine seviştik. velhasıl kelam yaklaşık 1 yılım muhtelif zamanlarda oralara gitmekle geçti, böyle haşır neşir olabildim üsküdar ile. geçen senenin şubat mart ayları... yukarıda bahsettiğim bir göğüs numaralı dostumla "ulan madem dostuz, madem ikimize de üsküdar uyuyor, neden eve çıkmıyoruz ? " tarzı bir ortak öneri üzerine düşünmeye taşınmaya başlarken bir de baktık ki haziran sonu temmuz başı taşınmışız. 2 göğüs numaralı dostumun evine yürüyerek 3 dakika 15 ile 45 saniye arası süren mesafede bulduğumuz uygun evi kaçırmadık ve hemen taşınma işlemine giriştik. tabi o ve onun geçen seneki ev dostu eşyaları hal-i hazırda tuttukları için hemen taşındılar fakat şahsımın taşınması eylülü buldu. bu arada yazı çok kişiselleşip üsküdarı anlatmaktan uzaklaştığı için hemen buraları atlıyor ve 1 aylık üsküdar izlenimlerime geliyorum:
burası (gbkz: özet geç lan) diyenler için ; üsküdarın yazını da havalar sağolsun kışını da gördüm. yazın çıkıp caddelerinde gezilecek bir mekan değil, aradıüınız markaları bulmanız zor hatta imkansıza yakın. yemek alternatifleri iyi fakat yeterli değil. burger king, mc donald's, sbarro fast food mekanları. onun dışında kebab lahmacun iskender ev yemekleri falan yiyebilirsiniz. özellikle (gbkz: adil kebap)'ı meşhurdur. kebab adil'de yenir, adil kebap adil kebap. bu mekan tuzlamayı falan iyi yapıyormuş tabi ben denemedim zira çorbada et konseptine karşıyım amma ve lakin lahmacunları lezzetli. onun dışında bir waffle yemek isteseniz sadece istemekle kalırsınız ancak kadıköye falan gitmeniz lazım. hee bir de gece acıktıysanız ve canınız adil kebap istemiyorsa sahildeki büfelere kaldınız. anca orada sosisli falan yiyebilirsiniz ya da kız kulesine doğru giderken o dev inşaatın orada kokoreç var, o da ikinci ve son alternatif. bunun dışında çok şirin ve hesaplı çay bahçeleri mevcut. öyle çay için 2 lira vermiyorsunuz hem de tavşan kanı nedir onu öğreniyorsunuz. (gbkz: palmiye cafe) var meşhurlardan.
yazı devam edecek şu an kombi bozuk götüm donuyor hasta etti beni bu soğuk.
üsküdar maneviyatın oldugu şehirdir. bi seneye yakındır burda yaşamama ragmen dohma büyüme buralıymışım hissi oluşturuyor bende. ayrıca manevi yönden korundugunu düşünüyorum.
üsküdar dünya'nın en güzel yerlerinden biridir. dünya'nın merkezi olan yerlerdendir. dünya'nın kalbinin attığı yerlerdendir.
*
çok değerlidir. ölene kadar yaşanılasıdır.
*
üsküdar: kabe toprağı. kutsal topraklara, hacca uçakla gidilemediği yıllarda... balkanlarda ve istanbul'un avrupa topraklarında yaşayan müslümanlar, kara yolu ile hacca giderken, gemiden inip anadolu'ya ilk ayak bastıklarında yere kapanıp, allah'a şükrederken... üsküdar'a kabe toprağı diyerek bu işi yaparlarmış.
2.5 gündür suların akmadıgı semt.
yahu hava sıcak leş gibi olduk. bağırsaklarım dügümlendi artık insaf ey iski. iski'nin sitesinde, su kesintisi bölümünde üsküdar hakkında herhangi bir bilgi yok ve suda yok.
eski adı scudare dir ve ordugah anlamına gelir. bizans döneminde ordugah bu ilçeye kurulduğu için bu ismi almıştır. türkçe'nin dil yapısına uygun olarak başta ü vokali türemiş, üsküdar olmuştur. bir diğer anlamı da her 50 km'de bir olan postanedir. "atı alan üsküdarı geçti" sözünde de bu anlam vardır. ulaklar haber taşırken buralara gelip yorulan atı bırakıp başka bir at alarak yolculuk yapar, bu sayede gidecekleri yere hızlıca ulaşırlardı. "atı alan üsküdarı geçti" sözünde de bu anlam kastedilmiştir.
doğduğum, büyüdüğüm, her sokağını ezbere bildiğim, başka bir yere gittiğimde burnumda tüten ve bu yaştan sonrada başka bir yerde yaşayamayacağımı bildiğim istanbul'un en eski, en güzel ilçelerinden biri.
istanbulun en nezih en güzel ve ulaşımı her yere heryerden kolay olan trafiği fazla olmayan süper bir ilçemiz.
kız kulesi gibi bir manzaraya sahip bogazın serin suları ve bogaz köprüsü eşliğinde pek çok güzelliği olan ilçe.
mekanımız üsküdar ve enson karacaahmet anla diye sonlandıralım.
kadıköy gibi sosyete ümraniye gibi varoşluğun orta noktasıdır. beylerbeyi, kuzguncuk, çengelköy ve çamlıca gibi sosyal statü bakımından ileri olan semtlerinin arasına varoş mahalleleri sıkışmıştır. içiçe mutlu-mesut yaşarlar. bir de çamlıca tepesi ne sahiptir ki istanbul'da nefes alınacak tek yer derim. nedendir bilmem melankoli dediğimde aklıma sonbahar akşamlarında çamlıca tepesinde boğaz ve istanbul manzarasıyla çay içmek gelir.
doğup büyüdüğüm ama şu anda uzakta olduğum istanbul ilçesi. özletiyor insana kendini her gün. her ne kadar marmaray içine etmiş olsa da yine de güzel işte.