ünsal oskay

entry37 galeri0
    12.
  1. an itibariyle hayatını kaybettiğini habertürk'deki alt yazı ile öğrendiğim sosyal bilimci profesör. katıldığı televizyon programlarından tanıyorum kendisini. çok renkli, nefis tespitler yapan, konusuna hakim, güzel anlatan, anlattığını dinleten biriydi. çok yazık, çok üzüldüm. son dönemlerde görünmüyordu pek, belki de rahatsızdı.
    0 ...
  2. 11.
  3. an itibariyle vefat etmiş. değerli akademisyen.
    1 ...
  4. 10.
  5. okulumuza bir keresinde konferansa gelen, bol küfürlü hikayeleriyle ve hayata farklı yaklaşımıyla bizleri kahkahalara boğmuş olan aşmış iletişimci hoca. kendisi konferans salonunda bulunan tek türbanlı öğrenciye ayıp şeyler konuşuyoruz sen çık istersen demiş ve kızın olumsuz yanıtından sonra konuşmasına devam etmiştir.
    0 ...
  6. 9.
  7. şimdilerde beykent üniversitesinde ders vermektedir.

    (bkz: yıkanmak istemeyen çocuklar olalım)
    0 ...
  8. 8.
  9. 7.
  10. beyin damarlarında geçici pıhtı oluşumu olduğu için hastaneye kaldırılmış kıymetli hoca, ülkenin parmakla sayılacak sayıda aydın insanlarındandır.
    1 ...
  11. 6.
  12. aynı programdaki sözlerinden bir kesit:

    "Artık hapishanelere gerek kalmadı. Öylesine bir hayat tarzını bize benimsetti ki modern toplum son 50 yıldır... Denetimi artık sistem kendisi yapmıyor. Bize öğrettiği yaşama üslubunun içerisinde, denetimi kendimiz yapıyoruz. Eskimeyen ayakkabımızı ikinci sene giymek istemiyoruz. Üç yıllık buzdolabını değiştirmek istiyoruz. Konu-komşudan uzaklaşıyoruz. Çünkü onları kıskanıyoruz. Neden? Çünkü benim dolabım çalışırken, komşu üç yıllık dolabını ya da arabasını değiştirmiş. Hayat, acımasız bir şekilde, insanların birbirini yargıladığı bir yarışma halinde geçiyor. Parayla satın alınabilen statü simgeleri; iyi ev, iyi ayakkabı, yeni araba... Sistemi eleştiren bir iktisat hocası bile televizyona çıktığı zaman pahalı bir kravat takmak zorunda. Sistem, nereye kaçarsanız kaçın, kendisini yeniden üretmek için bizi ücretsiz iş gücü olarak kullanıyor. Müzik, ortalama beğeniye indi. Operalardan operetler çıktı. Onları revüler izledi. Sonuçta öyle bir yere gelindi ki, artık sahnede 40 tane kızın bacağı birden havaya kalkıyor. Öyle bir dünyada oraya giden adam ne görüyor da mutlu oluyor? Oraya gidebilmiş olduğunu görüyor, göstermek istediklerine de kendisini gösteriyor. Eğer yukarılara çıkmak istiyorsan, o kahrı çekeceksin... insanlar yarışmayı seviyor. Başka türlü bir toplum inşa edildi. Peki insanların yarışacağı başka alanlar yok mu? Ayakkabı eskimemiş, evde de 15 tane var. Peki neden yenisini alıyoruz? O zaman ne oluyor, 40 yaşında ülser, 50 yaşında kanser! Ama ayakkabılar burada kalıyor. Bir de kim kalıyor biliyor musunuz; sistem. Sistem, yeni ülserler, yeni kanserler yaratmak üzere yeni malzemeler buluyor. Günümüzün tapınakları artık televizyonlar ve alış-veriş merkezleri. Buralarda dini bir ritüel gerçekleşiyor aslında. Başarılı bir insan olduğunu ancak buralarda hissedebiliyorsun. Sevsen de böyle, sevmesen de böyle... Don alacaksın, fistan alacaksın ama 40 tane dükkan geziyorsun. irrasyonel, gerçek dışı bir hayat bu. * * Rasyonel olan bir şey var; insanları çok iyi kullanan, hem de ücretsiz bir emek olarak kullanan modern toplum. Sistem kendini yeniden üretiyor ve bu da para yoluyla oluyor. Çünkü para etmeyen bir şey, değer taşımıyor. Tarihi bilmeyen, sosyoloji bilmeyen iktisatçı bir boka yaramaz... Oturun biraz okuyun yahu! Sofokles'i, Cervantes'i, Shakespeare'i okuyun. Sait Faik'i okuyun. Çünkü bunlar da her yerde satılıyor."

    memet güler diye bir adamın yazısından alıntıdır.
    kaynak: http://www9.gazetevatan.c...;Categoryid=4&wid=132
    3 ...
  13. 5.
  14. bugün anlamak için programına katılıp şu yaşımın ve bir boka yaramaz felsefe diplomamın en güzel dersini ekran başında almamı sağlamış hocamdır, iki gözümdür. foucault'yu, adorno'yu dilinden düşürmeyendir. programdan birkaç alıntı:

    "sosyoloji bilmeyen iktisatçıdan bi bok olmaz" (aynen bu şekilde)
    "onu al, bunu al, şunu al... sonra ellisinde ülser, altmışında kanser."
    "çin'de hükümdar üniversite öğrencilerini sarayın altındaki zindanlara kapatıp, karşılarına geçip pirinç rakısı içerdi. ama onun da yanına kalmadı, gitti geldi komünist oldu." *
    5 ...
  15. 4.
  16. Vatan gazetesine verdiği röportajda söyledikleriyle toplum olarak geldiğimiz noktayı çarpıcı bir şekilde ifade etmiş prof.

    --spoiler--
    "Rıhtımı da satarım, Topkapı Sarayı'nı da satarım. Ha, içimi rahatlatmak için bayrakların ebadını büyütürüm. Cibali Karakolu'na 6 metrelik bayrak asarım. Ama karakol satılmış! Suudi Arabistan'dan adamlar geliyor. "Buraya 80 katlı modern karakol yapacağım" diyor. "Al toprağı" diyor. Bu arada milleti ve kendi vicdanını rahatlatmak için bayraklar yakında 20 metreye çıkacak. Özal'ın mezarını da satacaklar."

    -Olur mu canım!
    "Tabii... Satılacak. Mezara varana kadar her şeyi satacaklar.
    -Anıtkabir'e dokunamazlar herhalde?
    Niye? Ne güzel, çok katlı turistik otel yapılır? Altı da kumarhane olur. Herkes yağma için sırada...
    -Hocam çok abartmadınız mı? Sizce bu değerlere dokunulur mu?

    "Her şey zamana bağlı. Hiçbir şey paldır küldür yapılmaz. Daha önce yapılacağını tasavvur etmediğimiz şeyler yapılmıyor mu? "istanbul'un silüetini bozmayız, o bizim medeniyetimizin göstergesidir" deniyordu, yüksek oteller yapılmadı mı? Sultanahmet'teki Four Seasons'ın içindeki ek bina neyin üzerine inşaa ediliyor? 2 bin yıllık tarihin üzerine! (...) O otel yapılacak da ne olacak? Dışarıdan gelecek olan zengin adamlara iki lisan bilen eskort kızlar eşlik edecek. Yerli ya da yabancı... Yukarıda restoran, aşağıda kumarhane olacak. En aşağıda da senin 2 bin yıllık tarihin! Yapan kim? Din, iman, tarih, vatan, millet diyen, en şoven biçimli milliyetçi kesim. işte bu kesim, bunlara göz yumuyor. Yağmada en başta kuyruğa girip sıra bekliyor.

    --spoiler--

    http://www2.internethaber...24&uniq_id=1200307911
    2 ...
  17. 3.
  18. ağzı bayağı bozuktu bu ufak-tefek motosikletli adamın. hatta bir keresinde talebelerden birisi "hocam camı açabilir miyim" diye sordu, oskay da "niye" gibilerinden birşeyler mırıldandı, talebe "içerisi foseptik çukuruna döndü" şeklinde ayar vermeye çalıştı da sonra unsal oskay da kontra bir ayar mı vermeye çalışmıştı neydi, tam hatırlayamıyorum şimdi...hatta o sırada bir papazın pembe -afedersiniz- popolu hanımından falan bahsediyordu.

    çoğu zaman taş gibi hatunlar buna asılmaya falan çalışırdı, gıcık olurduk. ha, bir de sınıfta kendisi sigara yaktı mı, içeridekilere de müsaade eder, fosur fosur ders yapardık, tabi buna ders denilebilirse...
    2 ...
  19. 2.
  20. Klişe olarak şurada doğdu şu eğitimi aldı.. vs.. demeden derslerinde ki saptamalarından da birkaç kesit vermek gerek;

    Sistemler rasyonelleştikçe; insanlar irrasyonelleşiyor.

    Sistemin acımasızlığı kişiyi yönlendir.

    Ortaçağ profesörleri gibi sosyal bilimde olayı aşmıştır, ancak devlet kendisini tinerci çocukların davranış bozuklukları konusunda alınacak önlemleri konuşmak üzere valiliğe davet edip Milliyet gazetesine üç - beş kapak fotoğrafı çektirerek faydalanma çabası içine girmekle yetinir. Bire bir sohbetlerimizde olsun okul derslerinde ki konuşmalarımız da olsun dualist çalışmayla geçen kırk senenin meyvelerini alenen dağıtır fakat telep kesiminde ki kitlenin tikky (bkz: Beykent Üniversitesi) baskın karakterde olması had safada üzüntü vericidir.
    2 ...
  21. 1.
  22. Ünsal Hoca'nın marmara iletişim fakültesinde derslerine girmiş biri olarak anlattığı bir olayı sizlerle paylaşmak isterim.
    Rus denizaltısı Okyanusta ağır ağır ilerlemektedir. Bir anda ters giden birşeyler olur ve olduğu yerde dibe çöker denizaltı. Rusya ile bağlantıya geçilir. Ruslar "biz bir ekip yollayacağız siz dayanabildiğiniz kadar dayanın" der. Rusya'da kurulan afet masası benzer bir masada zamanın yetmeyeceği ve Amerika'dan yardım istenmesi gerektiği görüşü öne çıkar. Gazetelere yansır olay. Rus yazarlar denizaltılarının amerikanların eline geçmesindense o denizaltıdaki askerlerin ölmesinin daha yerinde olacağını söylerler. Hikayeyi nefis bir şekilde yorumlar Ünsal Oskay: Çocuklar işte o yazarların hepsi O.Ç (bol rrrr li ağza oturan cinsiyle).

    Daha sonra Ünsal Hocamız Marmara iletişim Fakültesinden ayrılmıştır. Arkasında gözü yaşlı öğrenciler bırakarak. Ünsal Oskay önce insan sonra profesördür. Keşke Ünsal hocaların sayısı çok fazla olsa dedirten hoca.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük