yoğun iş temposuna alışamamış bünyenin üniversitede yaşadıklarını akla getirmesi ve aslında ne kadar rahat bir hayatı oldugunun farkına varmasıdır. 4 senelik üniversite hayatında çılgınlar gibi gezip tozmasa da kendi koydugu ve kendisinin uyguladıgı kurallar dışında en büyük sıkıntısının yılın belli aylarında ders çalışmak ve sevgilisi ile yaşadıgı pürüzler olması neticesinde şimdiki düzeninin ne kadar karmaşık oldugu gerçegi gün yüzüne çıkmıştır. hedefler satışlar, müşteriler, kendisinden daha üstün pozisyondaki insanlar, müdürler ve sonuç olarak kişinin "ya bugun işe gitmek istemiyorum" cümlesini sarfedememesi ve okulda kendi koydugu kuralların ne kadar yumuşak oldugunu anlaması bu beyni yormaktadır. ama geçmişe dönüş ne mümkün. en güzeli okulda yaşamaktır zaten.
bir de üniversiteyi okurken duyulan özlem vardır. yapılan stajlar, dönemsel çalışılan işler vb. sebeplerle okula giderken bile üniversiteye olan özlem artar okulun kıymeti anlaşılır. bu açıdan faydalıdır.
genellikle okul bitip düzenli bir işe girildiğinde hissedilir.
okul zamanı bugün önemli dersim yok gitmesem de olur deyip poponuzu dönüp uyuma şansınız vardır. ama işe gitmek zorundasınızdır. ve işe gitmek için uyanmaya çalıştığınız her sabah bu ayrımı hatırlarsınız bu da hançer gibi saplanır insanın yüreğine. yeniden yeniden o duyguyu yaşamak deli gibi özletir üniversite yıllarını..
özellikle çalışmaya başladıktan sonra anlaşılır ki üniversiteye özlem, özgürlüğe olan özlemle eştir. çünkü hiçbir çaba harcamadan gelen belli miktar paranız ve bolca zamanınız vardır, kendinize, dostlarınıza, sevgilinize ve eğlenmeye ayıracağınız. dersler, sınavlar ise küçücük detaylardır. *