otobüsü, metroyu, vapuru, tramvayı velhasıl toplu taşımayı 1.10 tl ile kullanırsınız, 2 tl ile boğaz manzaralı yemekhanede yemek yersiniz. gerçi bizim yemekhane yerin dibinde ama turan emeksiz öyle değil.*
hiçbir bok değiştirmez. görüyoruz koduğumun üniversitelilerini. kişinin ufkunu genişletmesi kendisiyle alakalıdır. ister üniversiteli ol, istersen kendi işinde patron.
not: bu bir genellemedir. istisnalar da yok değil tabi.
not2: üniversiteliyim.
hayvan gibi çalışmaktır. hayatı ıskalamaktır bazen, bazen de dibini görmek. odtü bahçesinde siktitğimin güvenlik görevlisinden cop yemektir. yazın geldiğini insanlara haber vermektir, çimlere yayılarak. konser kovalamaktır, şenlik pusulamaktır. muhalif olmaktır.
geri dönülmek için can atılandır. o sefaleti bile güzeldi lan o derece. parayı bulunca bokuna çıkartmayı, 1 hafta yetecek parayı 1 günde yiyip 6 günaç kalınması hepsi lan hepsi ayrı ayrı güzeldi. kıymeti bilinmeli.
güzeldir. sadece meslek değil insana bakış açısıda(kimisi farkında olmasada) kazandırır.
okumamış cahillerle (insaniyetten yoksun olanları tabi) işi zordur. çünkü onlarla bir arada olmak bayat yemek yemek gibidir. olmadık hatalarınızda okumuşluğunuza laf atarlar.
bu ülkenin değerini bilmediği insanlardır. vali bir liseli olabilirken kaymakam için üniversite şarttır ! bu ülke niye bu halde sizce?
aç kalmaktır. eski giymektir. kıymet bilmektir. bilen için bilen olmaktır. sessiz olmaktır. haksız olmaktır. savunamamaktır. yalnız olmaktır. jopluk olmaktır. itilip kakılmaktır. yem olmaktır. yeme gitmek zorunda olmaktır. özlemektir. kahrolmaktır. gülmektir. asmaktır. imzadır. vizedir. finaldir. ortalamadır. derttir. sinirdir. uzak durulasıdır.
nedense birçok kişi için harika bir şey olarak görülür. tabii ki güzel yanları vardır ama o kadar da iyi bir şey değildir. zaman zaman lisede okuyanlarla konuşuyorum ve benim üniversitede okuduğumu duyunca nedense hepsi "ah keşke ben de bir an önce gitsem" türünden laflar söylüyorlar. belki sınav olmadığı dönemlerde öğrenci rahat oluyor ama sınav dönemi her şey tam tersine dönüyor. o dönemde kişi belki de hayatının en zor günlerini yaşıyor. ayrıca, üniversiteli olunca derslere girmek zorunda olmadığınız düşünülüyor. ama öyle bir şey pek yok. belki bazı okullarda derslere girmek zorunlu olmayabilir ama benim okuduğum okulda neredeyse her derste yoklama alınıyor. o yüzden derslere girmek zorunlu. bir de serbest kıyafet mevzusu var. özellikle lisede okuyanlar buna çok özeniyorlar. kötü bir şey değil ama o zaman da giyecekleri şeye karar verememeye başlıyorlar. en azından lisede böyle bir dertleri olmuyor.
üniversiteli olmak birçok önemli şeyi de hatırlatıyor insana. üniversiteden sonra bir işe girip çalışmak gerekiyor. sonuçta aile o kadar sizi okutmuş. onlar da bu kadar emeğin boşa gitmediğini görmek isterler doğal olarak. o yüzden kişinin üzerinde bir baskı oluşuyor. belki üniversitenin ilk yıllarında bu baskı çok hissedilmez ama okulun sonlarına gelindiğinde işler değişiyor. kişinin geleceğiyle ilgili olan kaygıları artıyor. bunlardan dolayı üniversiteli olmak sanıldığı kadar güzel bir şey değil. iyi yanları da var tabii.
en başta üniversiteyi kazanıp götün arşa vurduğu, ilerleyen zamanlarda göte şemsiyenin girdiği, mezun olurken de iş bulamama korkusuyla göte giren şemsiyenin açılmadığı sıçtım mavili zamanlardır.
çok büyük beklentilerle gelinen yeni bir ortamın yavaş yavaş eskiyi aratmasına ve insanı küfür etmeye alıştırmasına şahit olmaktır. otobüslerde sürünmektir. düzensizliktir. dersleri son ana bırakmatır. ne kadar dengesizlik varsa hepsi üniversiteli olmaktır.