aileyle aynı evde yaşama durumunda, yok denecek kadar azlaşır efendim. hatta öyle ki, bir-iki ayda bir bir kere yaşayabilirsiniz. bu da aslında hiç yaşamazsınız demek gibi bir şey oluyor tabi.
ortama ve kişiye göre değişen yaşamdır. ilk entry de verilen linkteki yazı da kızlarla ve erkeklerle yapılan bir araştırmadan bahsedilmiş, kızların yüzde 23 erkeklerin yüzde 69 cinsellik yaşadıklarını belirtmiş. aklıma bir fıkra mı desem götümden mi uyduruyorum desem öle birşey geldi.
türkün biri adriana lima'yla ıssız bir ada'ya düşüyor. gel zaman git zaman kimse uğramıyor bu adaya, bizimkiler aylarca yaşıyorlar birlikte. e tabi ateşle barut yan yana durmaz, sevişiyorlar sonunda. ama bizim adam çok mutsuz! adrianacığım da duruma anlam veremiyor diyor ki "bre adam, dünyadaki erkeklerin yarısından çoğu benimle yatmak için can atıyor, nedir bu senin mutsuzluğun?" eleman da cevap veriyor "senden bir şey isteyecem, yaparsan mutsuzluğum geçer" "tabii" diyor. neyse eleman adriananın saçını bıyık şeklinde ağzıyla burnu arasına tutturuyor. ve şöyle diyor
-mehmet geçen adriana limayla adaya düştüm bir siktim bir siktim sorma.
2 çeşittir. afedersin ya am üstünde un eler, ya osbir çekmekten kendine bile hallenir duruma gelir.
hepsi arkadaş çevresiyle alakalıdır. inanmak istemediğiniz fakat doğruluğu ispatlanan nice hikayeler vardır.
kızlar ise kendi belirler lan doğal olarak, gel dediğinde şener şen gibi koşacak ne elemanlar vardır.
benim üniversite hayatımın özeti top ve içkiden ibaretti.*
işim gücüm yokmuş gibi ha babam top peşinde koşturduk ergen gerileri gibi.*
o ara nasıl 4 kız arkadaşım olmuş hala çözemedim.*
onun bekareti, bunun bilmem nesi tandanslı 50 milyon cahil cühela ve ergen başlığından sonra ve aslında önce okunması gereken bir araştırma.
ne yazık ki türk üniversiteleri bu işlerle pek uğraşmıyorlar oysa türk toplumunun biraz klişe de olsa "kanayan yarası" cinsellik ve açlığının getirdiği toplumsal gerilim...
