Kanımca Atatürkçü yetiştirme değil, Atatürk ilke ve inkilaplarını 'özünden' öğretme görevi vardır. Bu özünden öğretme görevi de liseye kadar andımız okunarak; 'istiklal Marşı okunurken seni arı da soksa, gözünden yaş da gelse kıpırdamayacaksın!' diyerek, ya da Atatürk lafı her geçtiğinde 'Bu ülke uğuruna ne kanlar döküldü biliyor musunuz? diyerek - ancak o kanların hangi cephelerde döküldüğünü, ne için döküldüğünü bilmeden - olmuyor. Halihazırda Atatürk ilke ve inkilapları dersinde; '20 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'a bir güneş doğuyordu. O güneş ki...' şeklinde resmi tarihin dibine vuracak şekilde anlatımlar yapan bir kitaptan ve onu yazan tarihçiden ne bekleyebilirsiniz? O tarihçiye sahip üniversiteden ne bekleyebilirsiniz? Atatürk'ü anlatan, ancak içerisinde Nutuk'tan tek bir alıntı bile olmayan tarih kitapları bolca var, Atatürk'ü değil, Atatürk'ün yaptıklarını öğrenmek gerek diye düşünüyorum. Üniversitenin görevi bu'dur. Atatürk'ün resminin her sınıfta olmasına gerek yok, annesinin adının Zübeyde, babasının adının Ali Rıza olduğunu bilmeme gerek yok. izmir suikastini, 31 Mart Olayı'nın nasıl çıktığını, Atatürk'ün kimlerle mektuplaştığını, Atatürk zamanında hangi liderler vardı ve Atatürk bu liderlerin içerisinde neredeydi, hangi özellikleriyle farklıydı. (Aman ilerigörüşlülük demeyin bana!)...Üniversitenin görevi bu'dur..isteyen öğrenir, istemeyen öğrenmez, iran'a Van'dan tren kalkıyo. Yallah...
üniversitelerin Atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan, aile, ülke ve millet sevgisiyle dolu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren bireyler yetiştirmek gibi aptal saptal bir görevi vardır. asıl amaç türk bürokrasisine adam yetiştirmektir bilim yapmak değil. zaten atatürkçülük götünden anlayanlar için bilimden önce gelir. oysa bilim, atatürkten daha kutsaldır ve öyle olması gerekir. http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=79151,10,2
semerini hala cem uzan tutuyor olsa farkli konusacak olan, semeri akp'de oldugu icin bu turlu konusan engin ardic'in soz yumagi. galatasaray lisesinin amaci da hiyar yetistirmek degil ama...
makat genişleme katsayısı yüksek olan atatürk düşmanlarının, daha şirin bir söylemle açığa vurdukları, işlerine gelmeyen her hukuk kuralından sonra hukuka bok atmaları gibi işlerine gelmeyen düşüncelere kin kusmalarına taze kılıflar ortaya çıkarttıklarının kanıtı. gerekli görevdir, burası fil dişi sahilleri cumhuriyeti olmadığına göre atatürk'ün öğretilmemesi abesle iştigaldir, aksine bu görevi gerekli görmeyen, ağlak ağlak reddedenin fil dişi sahilleri cumhuriyeti menşeili olma olasılığı daha akla yatkındır.
üniversitede okuma özgürlüğünü elde etmelerine vesile olmuş adamı reddeden zihniyetin bok yemesidir. isimleri davut değil de david kalasıca öküzlerin tartıştığı gerekli görevdir.*
eğer bir yere gelmişsen ve buna birilerinin çabaları vesile olmuşsa dötünün loblarından yanlara ayırıp çift burgulu tono atsan bile o vesile olanı öğreneceksin recep. iyi ayırıyorsun, o ayrı.
görev tanımı asıl olarak vatana millete hayırlı bir birey yetiştirmektir; bunun şartı da atatürkçülükten geçtiğine göre dolaylı olarak doğrudur efendim.
üniversite'nin görevi atatürkçü yetiştirmek değildir efendim.
öyle bir işe girişemezler, fazla diktatörce gelir, ilkokul düzeyine inildiğinin kanıtı olur, kısacası yemez o yaştaki bireye ataturkculuk kakislamak.
fakat üniversiteler feci halde atatürkçü olmayanların fikrini beyan ettirilmediği eğitim kurumları ya da örümcek yuvaları haline getirilmiştir ki bunun en büyük ispatı atilla yayla ve başına gelenlerdir.
lafı daha fazla uzatmıyorum ve sözü "yobazlarin feci halde rahatsiz olduklari ve bal gibi de ataturkcu yetistirmektir universitenin gorevi" türünden klişe ifadelerinin atatürkçülerine bırakıyorum.
