Tarih boyunca, bütün dünyada iktidarların ve halkın kabul ettiği gerçek şudur ki Üniversitelerin sahibi öğrencilerdir.
Üniversitede öğrencinin sözü geçer.
Giderek demokrasiden koparılan toplumumuzda ne yazık ki bu gerçek unutuldu. Tarihimizde hiç görülmemiş bir şekilde öğrenciye rağmen getirilen uygulamalar aldı başını gidiyor.
Hemen osmanlı'daN bir örnekle kanıtlayalım.
1922'de istanbul'da darülfünun edebiyat fakültesi öğrencileri bir konferansta türkler aleyhine konuşan ingilizci rıza tevfik'i protesto ederler.
Ögrenciler rıza tevfik'le birlikte milli mücadele karıştı ögretim üyeleri ali kemal, hüseyin danış, barsamyan ve cenap Şahabettin'in üniversiteden atılmasını talep ederler. Bu kabul edilinceye kadar dersleri boykot etme kararı alırlar.
Boykota hukuk, fen, tıp, eczacılık, diş, mülkiye ve diğer bütün yüksekokullar da katılarak "darülfünun grevi"ni başlatırlar.
Rıza tevfik ve hüseyin danış kendi istekleriyle istifa eder. Diger 3 hoca direnir.
Bunun üzerine üniversite 22 nisan'da geçici olarak kapatılır.
Üniversite yönetimi özellikle saraya ve ingilizler'e yakınlığıyla bilinen ali kemal'i atmayı göze alamaz.
Üniversitenin 20 mayıs'ta değisiklik olmadan açılacağını ilan eder.
Okul açılır. Türk Öğrenci birlikleri Derse girmek isteyen rum, ermeni ve saltanat yanlısı hainlerle çatışır. Olaylar büyür.
Üniversite tekrar kapatılır.
Öğrenci yoksa üniversitenin de olmayacağını anlayan üniversite yönetimi öğrencilerin isteğine boyun eğmek zorunda kalır.
öğrencilerin isteklerine uygun olarak istenmeyen öğretim görevlilerinin süresiz izinli sayılmalarına (dolayısıyla görevlerine son verilmesine) karar verir. işbaşındaki öğretim elemanları arasında görev değişiklikleri yapılır. 25 Ağustos 1922 tarihinde önce Tıp Fakültesinde derslere başlanmasıyla üniversite ögrencilerin istedigi şekilde tekrar açılır.