birkaç istisna dışında çok yerinde ve doğru bir önermedir. zira 90'ların başından itibaren her il eskişehiri örnek alıp şehrine bir üniversite yaptırtmaya çalışmış ve bunuda vereceği oyların karşılığnda istemişitir. bu kurnazlıkları tutmuş ve bir çok şehire adı olan kendi olmayan bir sürü üniversite açılmıştır. sırf öğrenci gelsin de burada kira parası versin, lokantadan yemek yesin biz halkta bundan gelir sağlayalım hesabına kurulan tabela üniversiteleridir. halkında suçu yoktur, onları işziliğe yoksulluğa sevk eden sistemin açığından yararlanarak kendilerine çıkış yolu arayan insanlarımızdır. olan gençlere olmuştur, buralara gelip tonlarca para harcayıp hiç birşey olamadan mezun olan binlerce yurt gencinin hayallerinin bir tabelaya gömülmesi ile sonuçlanmıştır
vakt-i zamanında yurtdışına eğitim için gönderilen ve vatanını satmadığı için bursu kesilip, ülkeye geri dönüp devlet tarafından da süründürülen bir kişinin ağzından aynen
'' bu xx, yy, zz... karpuz profesörüdür. bunlar ??* den sonra 45 gün kadar bir kampa alınmış ve prof. yapılmıştır. sonra işte burada, millete ahkam kesiyorlar .......''
sanırım karpuz da 45 gün kadar bir sürede yetişiyormuş...
karpuzun yetiştirdiğinin de kelek olmasının yadırganmaması gerekir zannımca...
üniversitelerimiz eğitim sistemimizin piramidinde kokuşmuşluğun en üst tabakasında yer almaktadır... çünkü birey ilkokula adım atmasından itibaren sadece bir şeye endekslenir "öss'yi kazanıp herhangi bir meslek alanıyla ilgili üniversite eğitimi almak"... öğrenciyi devamlı bir teste tabi tutmak yoktur... çok kötü bir öğrenci de olsanız 3-5 soru yapıp babanızın parası varsa özel bir üniversiteye gidip, rahatlıkla üniversiteyi bitirebilirsiniz... ülkemizde üniversiteye girmek zordur, ancak bitirmek kolaydır... üniversitelerimizin birçok bölümünden tabir-i caizse yata yata mezun olabilirsiniz... araştırmazsınız... elinizde diplomanız olur sadece... sadece üzerinizdeki etiket "üniversite mezunu"dur... lise mezunu bir işsizden tek farkınız; 4 sene fazla okumak ve daha akademik konuşmanızdır... türkiye'de bugün en çok sıkıntısı çekilen elemanlar, ara elemanlardır (tekniker vs) ama velilerimiz sağolsunlar "4 yıllık bir okul olsun da çamurdan olsun" mantığıyla çocuklarının bu yarışta, yarış dışı kalacağını bile bile, düz liseye gönderirler sonrası malum, mağazalarda tezgahtar açığını kapatır bu gençler... 380 ytl asgari ücret...
türkiye'de banka kalmadı, ama işletme, iktisat bölümleri çatır çatır öğrenci alıyor, kamu bitti özelleşti hala binlerce kamu yönetimi öğrencisi alınıyor, 10000 beden eğitimi öğretmeni boşta hala besyolar öğrenci alıyor... tabi ki; bunda fazla üniversite açmanın sorumluluğu, belki de en az olan sorumluluktur. aslolan kaliteli eğitim verebilmektir... bugün türkiye'de en üst sırada 2 üniversite var; boğaziçi ve odtü peki ya dünyada ilk 500 içinde mi bu iki üniversite? hayır... neden? çünkü; yarışırken kendilerini bir erciyes üniversitesi, bir akdeniz üniversitesi, bir pamukkale üniversitesi ile yarıştırıyorlar... bir cambridge ile değil, bir oxford ile değil, bir harward ile değil...
üniversitelerde aslolan o üniversiteye araştırma görevlisi olarak girmektir... bu da ince eleyip sık dokumakla değil, torpille olduğu için bizde, torpiliniz varsa les'te alacağınız puan çok da önemli değildir... oraya araştırma görevlisi olursanız, doktoranızı zaten tamamlarsınız, yard. doç. da olursunuz, doç da, prof. da... sizi torpille araştırma görevlisi olarak oraya sokan kişi zaten sizin tezlerinizi değerlendirecek komisyonları da ayarlıyor... profesör olursunuz, başka bir kitaptan intihal yaparsınız bunu kimse anlamaz... profesörsünüzdür ama hiçbir şeyden anlamıyorsunuzdur... 2 kelimeyi yan yana getiremiyorsunuzdur ama doçentsinizdir... bu kadar kalitesiz bir akademisyen ordusundan da kaliteli eğitim vermesini, kaliteli bireyler yetiştirmesini bekleyemezsiniz... bugün türkiye'de yılda toplam kaç akademik makale yazılıyor? bir akademisyen yılda kaç makale yazıyor? üniversiteler akademik personele makale yazma zorunluluğu getiriyor mu? hayır... çünkü bizde her şey yatmaya dayalı... almanya'da bir üniversite akademisyenine şart koşuyor "bu yıl 5 tane makale yazacaksın", yazmazsa işinden oluyor... işte o yüzden almanya'nın ilk 500'de üniversiteleri var... ingiltere'nin, fransa'nın var, bizim yok...
üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkmış, yarışmacı ve üretken bireyler yetiştirmekten uzaklaşmılardır... siyasetin en üst noktadan dans ettiği merkezler haline gelmiştir... hocanız ülkücüdür, komünistsiniz diye sizi bırakır, hocanız solcudur, ülkücüsünüz diye bırakır, boş adamsınızdır ama hocanızın ideolojisindensinizdir, derslere girmenize bile gerek yoktur geçersiniz...
bizdeki bu mantalite değişmedikçe, baştan aşağı kokan eğitim sistemi; içinden çıkılmaz bir bataklık halini alacak... odtü, boğaziçi hala pamukkale üniversitesi'yle sidik yarıştırıyorsa, o elit üniversitelerden hiçbir şey olmaz... (düşünün bir; odtü, boğaziçi dendiğinde akan sular durur be)
eğitim sisteminin tamamen bir reforma uğraması, baştan aşağı yenilenmesi gerekiyor. bu yapılırken; tepeden inme değil, hemen bir şeyleri çözmek için değil, 20 yıl sonrası planlanarak yapılmalıdır... bizden geçti... bizim neslimiz için tren kaçtı... hiç olmazsa şu anda 4-5 yaşında olan çocukların hayatı mahvolmasın... 22 yaşına geldiklerinde "ben ne bok yiyecem lan" demesinler... yollarını kendileri çizsinler, başkaları onların yolunu çizmesin...
kazanmayı çok istediğiniz üniversiteden mezun olduktan sonra memur olmak için kpss denilen zırvaya gireceğiniz an düşündüğünüz şey. devlet artık üniversiteyi tanımıyorsa diploma ne işimize yarayacak diye düşünmemize neden olmaktadır.
ayrıca yaz okulu uygulamasında hocalar, yaz okuluna kalan öğrenci başına ücret almaktadırlar. bu sistem ne kadar ahlaklıdır tartışılır.
öğrencilere, yönetmelikte tanınan bazı haklar vardır. mesela 2. öğretim okuyan bir öğrencinin, %10 luk başarı diliminde olması ve alttan ders almaması durumunda harcını 1. öğretim düzeyinde yatıracağı bu yönetmeliklerde yer alır. fakat gidersiniz öğrenci işlerine size bin tane engel çıkarırlar.
kalın bir kitabı, sanki ilk okuldaymışsınız gibi noktası virgülüne ezberletirler. kendi cümlelerinizle doğru olanı anlatmak ne haddinize. alır 20 yi vizeden, finalde ortalamayı 60 yapıcam diye o kitabı ezberlemek zorunda kalırsınız.
dersiniz bilgisayarlı muhasebedir. adı üstünde muhasebe uygulamalarının bilgisayarda uygulanması. bir adet laptop gelir 120 kişilik sınıfa. tepe göz yardımıyla tahtaya yansıtılır, öğrenin öğrenebilirseniz. sınav zamanı elinizde olan kitaptan uygulamanın basamaklarını ezberleyin ezberleyebildiğiniz kadar. bütün bu yapılanlar bilgisayar yoksuzluğundan değil ama programı indirip kurması zor geldiğinden.
üniversite öğrencileri ezbere itilmektedir. gerçi bu yapılanlar şu an ne kadar üniversite öğrencisinin umurunda bilmiyorum ama gerekli olan şey üniversitelerin yeniden yapılandırılmasıdır, yeni üniversitelerin açılıp mezun işsiz sayısının artması değil.