üniversitede kurulan bazı arkadaşlıkların uzun yıllar sürdüğüne yorulabilir. bunlar işin püf noktasını çözmüş olan arkadaşlardır. üniversite bittikten sonra da görüşmeye ve araşmaya önem vermişler, gerçekten dostluk kurmuş üniversitelilerdir. en mutlu günlerinde yan yana olmak onlar için tarif edilmez bir duygudur. birisi evlenirken düğününe davet eder, sağdıcı olursunuz, birisinin yakını vefat etmiştir cenazesine ve yüreğine toprak atarsınız, kimi zaman aranızda binlerce km olmasına rağmen ailenizden birisiymiş gibi telefonda konuşursunuz, ailenize tanıtırsınız...
durum böyle olunca insan çeyrek altın almaya bile utanıyor ''lan acaba yarım mı alsak ayıb olur mu ki '' diye saçmalayıp duruyor. her şeye rağmen sanki kendiniz evleniyormuşcasına heycanlı ve keyifli oluyorsunuz. ve birkaç yıla sığdırdığınız arkadaşlığınızı ölümsüz kılıyorsunuz.
yalnız ben bu düğün dernek işlerinde kız tarafının oğlanlarına ayar olurum, bu nasıl bir ezilmişlik duygusudur arkadaş, bir kere de götünüzle içmeyin şu içkiyi, bizim orda bir laf vardır bu tiplere cuk oturur: ''adam sandım eşşeği savadıma değdi daşşağı! '' derler.
genelde üniversitedeki arkadaşlıklar çıkar üzerine kurulu, kısa ömürlüdür, yüzlerce insanla arkadaş gibi görünür, muhabbet eder, yalandan takılırsınız ama aralarından 3 5 tanesini akıl defterinize kaydedersiniz, gerisi sadece görüntüdür. özellikle kızlardan oluşan büyük bir kesim çıkar arkadaşlığı kurarlar ve bir süre sonra siktir olup giderler. kaçmak için her zaman bi bahaneleri vardır, zaten kızdan ne üniversitede ne de diğer ortamlarda arkadaş olmaz olamaz! onun için onlar sadece üniversitede kalır, ne yaptıkları, kimle ne halt ettikleri hiç de önemli değildir ve umursanmaz.
(...sanırım mezun olacağımız sıralar, elektrik faturasına birikmiş borcumuz vardı, elektrik faturası da benim üzerimdeydi. bundan habersiz, okulda mezuniyet gecesiyle ilgili yapılacak parti için plan yapıyorduk. bir gün eve bir geldik elektrikler yok, bir de baktık ki saati sökmüşler, tebligat bırakmışlar. mezuniyet gecesi için ayırdığımız paraları mecburen elektrik faturasına yatırmak zorunda kaldık. cepte 5 kuruş para kalmamıştı, herkes akşamı iple çekerken bizim suratımız sirke satıyordu. sonra ''biz partiye gelemiyoz oğlum, parayı elektrik faturasına gömdük, kaçak bağla bağla nereye kadar, siz gidin eğlenin.'' diye ufaktan bir açıklama yapmıştık. o plan yaptığımız arkadaşların hepsi ''siz gelmezseniz bizim ne işimiz var oğlum sokarım mezuniyet partisine.'' diye kapak bir açıklamayla karşılık vermişlerdi. o günün akşamı yine beraberdik, gerçekten kimse kimseyi satmamıştı, yüklendik biraları şarapları, indik göl kenarına, güle oynaya sabahlara kadar içtik. sırtımıza ceketimizi, solumuza gölü aldık, karşılıklık oturduk, beraber geçen onca zamanın şerefine, arkadaşlığımıza içtik...)
ve arkadaşlığımız o günkü kadar sıcak ve samimi. şimdi bu adamlardan herhangi birinin düğünü derneği neyi varsa alayına gidilir, bu adamlarla her şey yapılır, şu yukarda anlattığım olay her şeyin açık ve net bir fotoğrafıdır.