bi bok olmayan ama kendisini ısrarla bi bok sandırmaya gayret eden hoca tipidir. böyle hocalarla muhattap olduğunuz da insanlığınızdan utanır kendinize aynı soruları sorup durursunuz 'bu adam ya da kadın nasıl öğretim görevlisi olmuş?' 'bu adam olduysa herkes olur' gibi. malesef iki kelimeyi bir araya getiremeyen, konuşurken etrafa tükürükler saçan, teknoloji çağında bilgisayar kullanmaktan bi haber, öğrencinin derdinden halinden anlamayan sırf ego tatmin etmeye çalışan,sınavda kitaptaki dipnot dan soru sorup öğrencinin apışıp kaldığını görünce mutlu olan, yılda 1-2 makaleyi zor çıkaran, 80 küsür yaşına gelip kürsüde ölmeye yemin etmiş hocalarımız var. hoca diyorum çünkü imam olsalar daha iyi olurmuş. genç dinamik yerinde duramayan zekasıyla bizi ışıl ışıl yapan hocalarımızda var ama bu tip insanların yanında gölgede kalıyorlar. bunlardan ne öğrenebilirsin tek derdimiz ancak ders geçmek oluyor.
okuldan bi arkadaşım anlattı uludağdan önce başka bir okuldaymış neden o okulu bıraktığını sordum, devamı şöyle: dersin ilk günüydü hoca geldi ve dediki: krediyle yeni bir ev aldım, hepiniz kaldınız. bizde şaşırdık tabi, gittim hocaya dedimki hocam sizi kime şikayet edebilirim, hocada dediki şu kurula şikayet edebilirsin he öyle kuru kuru sözle şikayet etme bi dilekçe felanda yaz, istersen yardımcıda olurum, demiş. arkadaşta sinirlenip hocaya demişki: hocam ben sizi şikayet edecem sizi neden yardım ediyorsunuz? hocada arkadaşa demişki: koçum o şikayet dilekçesini vereceğin kurulun başkanı benim. ve arkadaş sinirlenip, okulu bırakır. tamamen yaşanmış bir olaydır.
türkiyedeki eğitim sisteminin geldiği nokta bu işte.