-hangi hocanın hangi saatte ara verdiğini ezbere bilmektir.
-hocaya ara verdirebilmek için arkadaşların adına kendini kurban etmektir.
-sigara kullanmıyorsan bile iki kelam arkadaş sohbeti için kantindeki sigara dumanına katlanmaktır.
-sucuklu tost ve bir bardak çay'ın dünyanın en güzel yiyeceği olduğunu düşünmektir.
-sigara kullanıyorsan ''kanka bi sigara versene be borcum olsun''dur.
-eve geldiğinde gördüğün dağınıklığı umursamamaktır.
-bulaşık ve çamaşır yıkamanın gereksiz şeyler olduğunu düşünmektir.
-aylardır silinmediği için dışarısı gözükmeyen camlara formül yazmaktır.
-sınavların tarihini bildiğin halde gireceğin dersin sınavına bir gece önce çalışmaya başlayıp ders çalışırken uyuyakalmaktır.
-bazen hiç uyumamış halde vize sınavına girmektir.
hayatın en keyifli dönemlerinden birini yaşamak demektir. tamam belki belli bir gelecek kaygısı vardır ama yine de güzeldir. mezun olunduktan sonra öğrencilik günlerinin mumla arandığı rivayet edilir.*
20 liralık kitabı 15 liraya almak için otobüstü, vapurdu, madem geldik buraya iki tost yiyelimdi derken 10 lira masraf çıkarıp sonra da tasarruf yaptığını sanmaktır. devamlı "payamıj yok ağbeey" diye kendini acındırmaktır. akşam bara gidip bira, rakı içe bilmektir. hay sikeyim ya.
bu şeye benzer şeye hani bir saat sonra kimin altına yatacağını bilmez ya fahişe işte tam da ona benzer üniversitede öğrenci olmak. hesap yoktur, zaman ve mekan yoktur ara ara insanlar vardır bir de vize final dahası yoktur. hesap yoktur paranız bitince aç kalırsınız. zaman yoktur ne zaman yatıp kalkacağınızı ayarlamazsınız. mekan yoktur her yerde yatabilirsiniz bir yatakta üç kişi vs. insanlar vardır sokaklarda, yerleşkede, sınıfta selamlaşmada geçer ilişkileriniz. zordur üniversitede öğrenci olmak. yarın ne yapacağını bilmemek bir saat sonrasının meçhul olması.
Anne babadan ayrıldıktan sonra okumak için, kendi ayakları üzerinde artık durabıldıgını sanarak, onlara pek fazla ıhtıyacı kalmadıgını sanarak, tabiri caizse ahırda baglı olan inegin ipini koparıp saga sola kosması gıbı, kendini özgurlugun verdiği sarhoslukla suraya buraya atan, nerde aksam orda sabah olmasi ihtimali yüksek, memleketindeyken karıştıranadığı onlarca haltı bir güne sıgdırması gerekirmiş gibi hayatı dolu dolu yaşayan, okula başladığından kısa bir süre sonra sanki mecburmuş gibi hemen bir sevgili bulan, kandırılmaları baya kolay olan( her konuda) , okudugu yer küçük bir ilçe ise oranın sosyolojik yapısını hemen bozebilen, buyuklere saygının gıttıkce azalmasına yol acan, benım yasımın 30 olmasına ragmen otobus hınca hınc ogrencı doluyken bınen yaşlı ınsanlara benım yer vermek zorunda kaldıgım, böylesine enteresan bır yapılanmanın oldugu toplulugun içine girmektır.Adam gibi, okumak için gidenleri bu saydıklarımın içine koymuyorum. tabıkı sayılarının az oldugunu bılerek...
üç harfli diye tabir edilen o gulyabani sınav öss gelir geçer ve siz bir üniversiteyi kazanmışsınızdır. farklı bir şehirde farklı bir iklimde değişik insanlarla tanışır hemhal olursunuz. ilk sene tanışma bocalama alışma evresi ile nasıl gelir nasıl geçer fark edemezsiniz. bu arada alttan iki ders bırakmayı da ihmal etmemişsinizdir. neyse ki ikinci sınıfa geçersiniz. ee artık işi öğrenmiş raconu ezberlemişsinizdir. artık öğretme zamanı alemlere akma zamanıdır. gezer tozar eğlenirsiniz. hunharca vakit öldürürsünüz kafe bar vs. mekanlarda. birinci sınıflardan da bir sevgili yaparsınız tadından yenmez bir hal alır yaşadığınız hayat. vize final yine aynı serüveni yaşarsınız. alttan üstten verir alırsınız. buraya kadar olayın maddi boyutuna bir göz attık.*
işin bir de manevi tarafı vardır ki üç kavram üzerinde şekillenir. hasret gurbet aşk. her biri ömür törpüsü olan bu kavramlardan birincisi anneye hasrettir. bunu sadece yaşayanlar bilir tarif edilesi değildir. ikincisi gurbet, sılaya gurbettir. öyle ki artık cümlelerinize bizim oralarda diye başlarsınız. ve ünlü yemeğinden dağlarından ovalarından bir başlarsınız bitmez bu muhabbet. mahşerin üç atlısının son şahsiyeti tam bir baş belası olan aşktır. aşk işte öyle bir şey..*
valla hepimizde şeye sürülecek akıl yok. herkes hayattan bıkmış gibi sınıfta kimse kimseyi tanımaz selam vermez yüzüne bakmaz öyle bir yer. Keşke 2000 doğumlulardan sonrası üniversiteye gitmeyip direkt hayata atılsa daha karlı çıkarlar.