üniversitelerde özgürlük istiyoruz inisiyatifi nin, anadil ve başörtüsüne özgürlük talebi, nefret söylemlerine karşı her türlü özgürlüğü savunan kampanyası. 25 aralık ta 14:00 de bir miting olacak. ankara üniversitesi cebeci kampüsü önünde buluşulacakmış.
"Üniversitelerde özgürlük istiyoruz!
12 Eylül'de YÖK'ü kurdular, 80'li ve 90'lı yıllar boyunca öğrencilerin sesini kısmaya çalıştılar, 28 Şubat'ta başörtülü öğrencileri okuldan attılar, yoksullara, Kürtlere üniversitelerin kapılarını kapadılar. Özgürlük isteyenleri engellemeye çalıştılar.
Şimdi özgürlük isteyen sesleri bir araya getiriyoruz. Sadece birimiz için değil, hepimiz için özgürlük istiyoruz!
...
Üniversitelerde özgürlük istemek için yan yana geliyoruz. Anadilde eğitim hakkı istemek için geliyoruz. Düşündüğümüz dilde öğrenim görebilmek için, Kürt öğrencilerin üzerindeki baskıya karşı çıkmak için geliyoruz.
Başörtülü öğrencilerin, hukuken var olmayan bir yasakla öğrenim hakkından mahrum bırakılmasına dur demek için geliyoruz. Her ne sebeple olursa olsun, başörtülü öğrencilerin ayrımcılığa uğramasına karşı çıkmak için geliyoruz. Kadına yönelik ayrımcılığı teşvik eden eğitim sisteminin değişmesini istiyoruz.
Askeri darbe ürünü YÖK ile yönetilen üniversite istemediğimiz için geliyoruz.
Kapıları yoksullara, başörtülülere, Kürtlere kapalı; içerisi polisi özel güvenliği ile hapishaneyi andırır bir üniversite istemiyoruz.
Üniversitelerde nefret söylemlerine karşı, her türlü özgürlük talebini sahipleniyoruz!
25 Aralık 2010 Cumartesi günü, olanca renkliliğimiz ve çeşitliliğimiz ile, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü önünde buluşuyoruz."
bu ülkede ne zaman, spontane gelişen bir iyileşme süreci gerçekleşti ki?
ne zaman demokrasi; sistem sahibi, yasa koyucu ve de devletluler tarafından getirildi ki?
kendisine çıkan tüm yolları tıkayan bir sisteme karşı nasıl özgürlük istenir?
yurdum insanı ne güzel demiş, "ağlamayana meme yok".
sancı çekmeden, kapılar zorlanmadan, yollar yürünüp -demirel'in inadına- aşındırılmadan hak elde edilmez.
ben derim ki, "özgürlük istenmez, alınır";
kelle koltukta,
sürgüne her an hazırlıklı olarak, korkmadan, yılmadan, hep beraber, inadına yaşayarak...
katılıyorum çünkü, herkesin istediği dili konuşmasında özgür olduğuna inanıyorum. caddede sokakta yürürken şahit olmuşsunuzdur yanınızdan geçen iki kürdün aralarında kürtçe konuştuğuna yada iki çerkezin/lazın neyse işte... güzel ülkemizin onlar kendi dilini konuştuğunda artçı şoklar geçirerek yavaş yavaş bölünmediğine binlerce kez şahit olmuşsunuzdur. inanın bu insanlar kendi dillerini eğitim dili olarak kullandıklarında da ülke bölünmeyecek.
katılıyorum çünkü, herkes istediği kıyafeti giymekte özgür olmalıdır. bu zamana kadar hiç şahit oldunuz mu başörtülü bir öğrenciyle sağ üst kaşının üstüne kocaman bir pirsing takmış, altında minisini giyinmiş bir bayanın kavgasına?
yada sınıfınızdaki herhangi bir kızın ders anında başörtülü olduğunu düşünün. o an sınıfa yada ülkeye şeriat geleceği fikrine kapılıp tedirgin oldunuz mu?
yada ondan bulaşıcı bir hastalık kapacağınızı
yada beyninizin tüm fonksiyonlarının uzun bir süreliğine devre dışı kalacağını...
bütün bunları düşünmediğimize göre o halde sorun ne?
niçin bu insanlar başörtüsünden dolayı yıllardır mazlum rolünü oynuyor bir kereliğine geldiğimiz bu hayatta?
neden hala başkasının kıyafetinden rahatsız oluyoruz bütün bunları bir zenginlik olarak görmek yerine?
katılıyorum çünkü, her üniversitenin özerk olmasından yanayım. her seferinden yusuf ziya özcan gibilerinin üniversitem hakkında bilmeden aptalca kararlar almasını istemiyorum. üniversitemin direk yök'ün talimatlarıyla değil, kendi bulunduğu bölgenin istekleri, ihtiyaçları doğrultusunda birşeyler yapmasını istiyorum.