enteresan bir durumdur. birinci sınıftaki çömezliğini daha dün gibi hatırlarken, vizeler, finaller, stajlar, projeler derken son sınıfa gelinmiştir. Gelinmiştir gelinmesine ama okul bitince ne olacak sorunsalı baş göstermiştir. askerlik var, iş bulma telaşı var, kız arkadaşla gelecek planları var. Şimdi o tüm hayalleri gerçekleştirme zamanı da iyice yaklaşıyor. Nasıl iş bulunacak, o hayaller nasıl gerçekleşecek o da ayrı bir mesele.
çelişkilerle doludur.
çok istenen o hayal, yani mezuniyet töreni yaklaşırken, şimdi ne olacak kaygısı başlar.
içten içe bilinir ki, aslında biten fakülte değil, sorumsuz gençlik dönemidir.
eğer öğretmenlik okuyorsanız hocalarınız da size hocam demeye başlar. muhabbetler karışır ;
- günaydın hocam.
+ size de günaydın hocam.
- nasıl gidiyor hocam.
+ nasıl gitsin be hocam öğretmenlik işte sıkıntılı.
- evet hocam ne yapalım görevimiz bu. ****
eğer 7 sene okuduysanız hiç bir anlamı olmayan hededir. zira uzatılan 3 yıl hep son sınıf öğrenciliğiyle geçtiği için bi yerde bünyeye alışkanlık yaptığından mütevellit hiç bir anlam ifade etmiyor.
neler kaybedeceğini yavaş yavaş anlamaya başlayan talihsizdir.
kaybettiği ortamı birdaha bulamayacağını anladığı anda bunalıma girecektir ve okul bitince kendini uzun zaman boşlukta hissedecektir.acı ama gerçek.
hergünü pazartesi sendromu gibi yaşar. seneye okul bitecek, memlekete dönülünce sudan çıkmış balığa dönülecek, muhabbetler sanallaşacak, sen okudun da ne oldun şimdi gibi saçma sapan sorulara muhatap kalınacak, iş aranacak bulunamayacak, gazete ilanlarından medet umulacak, askere gidilecek gibi sorunlar basar adama...