yüzüne karşı hiçbir hocaya saygısızlık yapmadım ya da ayar vermedim/vermeye çalışmadım. sosyal medya üzerinden birçok hoca bende arkadaş olarak ekliydi ya da takip ediyorlardı/ediyordum işte neyse okulun ismini ve bölümü vererek bilimsel hiçbir çalışmaları yok, ders anlatmayı bilmiyorlar ve hatta xxx hocam siz değil ama oda arkadaşınız oraya kendi hakkıyla gelmedi diye açık açık yazmıştım ve sonrasında yine birçok şey yazdığım için 90'larda nasıl faili meçhullerle insanlar susturulduysa günümüzde de mahkeme kararı ya da saçma sapan gerekçelerle yazdıklarım sildirilerek susturuldum hatta cezalandırıldım.
bizim bölümde yeni yardımcı doçent olmuş, ve bulunduğu konuma muhtemelen yalakalıkla geldiği için kendisi de öğrencisinden yalakalık bekleyen bir pigme vardı. kendisinin bir grubu vardır, o grup bu hocayla çok sıkıdır fakat geri kalan öğrenciler hiç önemli değildir kendisi için. bir gün dersteyiz, amfide 200 kişi var ve durduk yere şu konuşma geçti aramızda:
- x, y, z, t, v çok iyi öğrenciler gerçekten; fakat 9tek için aynı şeyi söyleyemem.
+ doğal karşılarım hocam, sizin için öğrencinin iyi olması size ne kadar yalakalandığıyla doğru orantılı.
- nasıl konuşuyorsun sen benimle, çık dışarı.
+ siz bir devlet memurusunuz bunu sakın unutmayın.
- pişman olacaksın.
netice ise, kendisinin pişman olması oldu. ayar değildir, sadece beni mesleğimden soğutan bu kadını buradan selamlamak, kendisini iyilikle anmak istedim. amına kodumun çocuğu.
konu ile alakalı hoca sınıfa döner aranızda kimler realist diye sorar. bunu defalarca sorar cevap gelmez. ben de abileri olarak çıkarım ve
-benim hocam ben realistim.(konu kapansın isterim)
+nasıl realistsin? savun. nedir realist olmak?
-gerçekçi yaklaşırım her duruma, hayali şeylerle uğraşmam. soyut benim faydama değil. derim.
+bana göre her şey soyut. siz öğrenciler de soyutsunuz. neden soyut olmadığını söyle. tartış benimle.
-ben ne yapayım öyle düşünüyorsanız? sizin aklınız sizin fikriniz.
+ahahaha...
Hoca konuyu anlatır: burası çok önemli arkadaşlar bak bla bla.
Ben de biraz dinledikten sonra sıkılmaya başladım. Yanımdaki arkadaş da sıkılmaya başlamış ki sohbete başladık. kıkırdama safhasına gelince işler hoca atar yaptı: biz burada çok önemli şeyler anlatıyoruz siz ise kaynatıyorsunuz. Daha sonra nereden öğreneceksiniz bunları? Çok enteresan. Anladınız da mı konuşuyorsunuz?
Ben: (biraz da gaza gelerek) anladık hocam ne var ki bunda?
Hoca: anlamışmış. Gel devamını getir bu sorunun o zaman.
çekinerek kalktım bir süre tahtaya baktım. Hoca sırıtmaya başlamıştı ki tebeşiri aldım elime açıklayarak çözmeye başladım. En sonunda soru çözülmüştü. işte hocam çözdüm dedim. Şurası tam olmamış falan diyerek mırın kırın etmeye başladı. O sırada arkadaşım Lafa girdi: "kitaptaki çözüme çok benziyor sonuç da aynı."
Hoca her ne kadar hoşlanmasa da aferin demek zorunda kaldı.
bazende ayar vericem zor durumda bırakıcam diye yenilen ayarlar vardır.
arkadaşları arasında sivrilmiş bir hanım kızımız : hocam peniste kemik var mıdır ?
hoca : yok kızım sana öyle gelmiştir.
seka derse gec kalir kapali kapalidir bi umit sinifa girer ve olaylar gelisir;
hoca: gir ama yok yazarim
seka: (dinlenmesi gereken bir ders oldugu icin) tamam hocam
hoca: yok sayarim bak kabul ettin yani ?
seka: tamam hocam yokum ben (ayar oldum)
seka derse girer once standart olarak kapiya en yakin yere oturur. sonra orda rahat batar bi arkadasinin yanina gecer, oradada rahat etmez herzaman oturdugum yere geceyim der ve tam gecerken hoca seslenir;
fakülte 1'de her üniversitede gerekliliği tartışılabilecek ama rutin olarak uygulanmakta olan inkilap tarihi dersi vardır. yine bu derslerin birine yoklama vermek bahanesiyle girmiştim. koca adamlar olduğumuz için de konu haliyle siyasete kayıyor ve hocayla öğrenciler klişeleşmiş söylemleri yineleyip ağız birliğiyle birbirini tasdik eden tipik izmirli konuşmaları yapıyordu. yanlış anlaşılmasın, izmirlileri ve düşüncelerini genel itibariyle severim; ama sırf izmir'de bulunduğu için o tarz konuştuğu bariz bir biçimde ortada olan insanlar ve sürekli aynı lakırtıları duymak canımı sıkmıştı. ben de belli ki sıkıldığımı aşikar etmiştim ki hoca: "ne o konu sarmadı galiba" dedi. ben kem küm ederken hoca: "siyaseti sevmiyor musun yoksa" diye devam etti. ben de: "yok pek ilgilenmiyorum" dedim. hoca: "peki neyle ilgileniyorsun mesela" dedi. biraz sinirlenmiş olan bense: "bilmem, tarih ilgimi çeker mesela" demiştim.
sınavda eline kopya yazan öğrenciyle, asistan arasında geçer.
asistan: kağıdını verir misin, elinde kopya yazıyor.
öğrenci(gayet inanarak, içten ve mantıklı bularak): şimdi bu kopya elimde yazıyor diye illa çekiyor olmam mı lazım, mesela cebimde silah olsa illa sizi vurmam mı lazım...
asistan: alayim kağıdı...
hazırlık senesinde hocayı dumura uğratmış olaydır.
ukala bir hoca (benden ukala insanı sevmem) sürekli derste kendini övmektedir. sürekli hocayla laf dalaşındayız zaten bilen bilir hazırlık lise-5 gibi bişeydir.
speaking yapıyoruz, hoca herkes gıcık olduğu insanı yazsın dedi. mesela ukala man beni yazar ben baran'ı yazarım diye kötü bir şaka yaptı. ben de dedim ki "bir insandan gıcık kapmak için önce ona belirli bir değer vermek gerekir." önce küçük bi kahkaha attı. sonradan jeton düşünce dersten atılmamla son buldu. bi daha da giremedim ve ilk sene hazırlıktan kaldım sonra zaten üniversiteyi bıraktım. *
Derse kitap getirmeyenden, geç gelenden, derste konuşandan ceza olarak 1 tl alan psikopat prof.'a, derste konuştuğum için bir liramı istediğinde, "hocam alın şu yüz lirayı beni bi daha rahatsız etmeyin" demem ve ardından gelen kütür kütür kahkahalara hocanın da dahil olması.
yıl 2011; ders teknik resim. zemin kattayız. sınıf ben diyeyim 100; sen de 120 kişi . hoca rahat tavırlarıyla biz çaylaklara bir şeyler anlatıyor. yok cetveli şöyle tutun, yok devamsızlık yapmayın, ebenizi sikerim filan. anlattı da anlattı işte. sonra dersin sonlarına geldik. ve dedi ki ;
"dışarıda az önce kalkan arabanın markası neydi?" sınıftan çıt çıkmıyor. bildiğin rüzgarın sesini duyuyorum. genco tekrarladı. "gençler tam şuradaydı araba, neydi modeli?" sonra biz de işte, baktık hoca saçmalıyor, siklemedik hiç. tekrar muhabbete koyulduk. psikolojik üstünlüğü ele almışız nasıl olsa.
sonra genco devam etti: "bir daha dersimi dikkatli dinleyin. kovarım sınıftan ve yok yazarım. dahası geçemezsiniz bu dersten." sonra da cool tavırlarlar takınıp gitti.
amına kodumun göteleği; odağımızı sınıyor aklınca, dinledik mi kendisini; onu sınıyor. kazara biri söylese markayı, dersi ağzımızdan burnumuzdan getirecek.
eğitimcilerin dilinde dolaşan bir ayardır. bilinir, eğitimciler hakkında genelde fakültenin kapısına öküz bağla 4 sene sonra diplomayla çıksın diye söylenir. yine bir gün hocanın biri derste öğrencileri aşağılayacak ya, kullanır bu geyiği. çocuklardan biri dayanamaz söz alır;
-hocam iki yıl daha bağlarız öğretim görevlisi olur, der.
tabi çocuğun okul bitmez. bre yavşak hoca, başkası yapıyor tamam sen bu fakültenin adamısın, burada öğrencilik yapmışsın sana ne oluyor.
Ders felsefe, hoca aristotales ve 4 sorusunu anlatiyor:
- maddenin ne oldugu da onemlidir... Mesela mesur david heykeli sudan yapilamaz!
+ teknik olarak suyu dondurursak...
- ohm; ukala...
+ yanimdaki da aynisini soyledi...
- zaten boyle bir derste birden fazla ukalanin olmasini beklerdim...
# bize iyi ogretiyorsunuz...
=> herkes dumur...
Bu olay ingilizce gerceklesti, diyalogun asli su sekilde:
- the material is important as well; one cannot carve king david into water!
+ well, techncally, if you freeze the water...
- ohm, smart ass!
+ In my defense, the person sitting next to me said the same thing...
- Well, in a class like this, I would expect more than 1 smart ass...
# you teah us well!!!
dersin adını vermiyim ama uluslararası ilişkiler bölümünün en ünlü ve sıkıntılı hocası olarak adlandırılan kişinin 2. sınıfta bölüm öğrencilerine verdiği bilmem ne tarihi adlı derste geçer olayımız ve şöyle nükseder;
Yard. Doç. X: Siz birey misiniz ? diye sorar.
yerli spartacus: biz birey değiliz hocam çünkü hala kendi geçimimizi kendimiz sağlayamıyoruz, kendi istediklerimizi yapamıyoruz. Yapıyor olarak gözüksekte hala maddi olarak bizi destekleyen bir ailemiz oldugundan dolayı bunları düşünerek hareket etmek zorunda kalıyoruz ve anne babamıza... Bu sırada hoca araya girer ve,
Yard. Doç. X: Hayır tam olarak cevap bu değil ?
yerli sparta : peki ne hocam ?
Yard. Doç. X: Kendi kararlarınızı kendiniz veremediğiniz için birey değilsinizdir.
yerli sparta: e hocam ben ne dedim ?
x: sen bunu mu dedin ?
yerli sparta: e bıraksaydınız söylicektim hocam.
x: tamam özür diliyorum o zaman senden ve arkadaşlarından.
yerli sparta: geçti artık hocam.
ve sınıf yarılır hocanın sinirli bakışları eşliğinde.