bir de devrimci-milliyetçi kapışması vardır onlar hiç çekilmez.
devrimci bağımsız bir türkiye ister, devrim ister, ileri gitmek ister. ama bilmez ki önem vermediği bilimin asıl devrim olduğunu, asıl onunla ileri gidildiğini.
milliyetçi türklük der, türkler en üstün millettir der, vatanı kurtaracağız der. ama bilmez ki önem vermediği bilimin bir milleti en üstün millet yaptığını, asıl bilimle vatanın kurtarıldığını.
laiklik zaten bilimle eş değerdir. bilime önem verir. yobaz arkadaşlar düşünsün gerisini,, bilime önem vermeyip bizi geriye götüren onların yüzünden çıkan tartışmalar.
bilim gibi emek ve kafa gerektiren işlere meyilli olmayan bir çevre ve amaç edinmeye çalışan vatandaşlarımızın üniversitede eğitim görürken ortaya çıkan genel görüntüsüdür.
kolay olduğu içindir. macera aramak içinde çok süper geniş bir mevzudur. kendini ne kadar gösterebilirsen o kadar faydalıdır yani.yıllardır aynı tartışmaların sürmesi önemli değil,önemli olan tartışmak ve içimizdeki ateşi gidermek değil mi.
biraz da eğitim sisteminin suçudur. bilim tartışacak, uygulamalar, araştırmalar yapılacak olanaklar çok az ve kısıtlı.
eğitime ayrılan bütçenin zaten %70'i personal giderlerine harcanıyor. arkasını devete dayamış, kendini geliştirmeyen, yan gelip yatan profesörler, öğretim görevlileri var. kafasına göre sınav kağıdını değerlendirmeden sınav notu veren hocalar var. proje yapma, araştırma, araştırdığını kendi cümlelerinle projeye aktarma gibi öğrencinin merakını ve araştırma isteğini geliştirecek uygulamalar yok. üniversite öğrencilerinin bile kendi cümleleri ile okuduğunu aktarma yetisi çok düşük.
bir çok öğrenci proje nasıl yazılır, kaynak gösterimi nasıl olur bilmiyor, internetten direk kopyala yapıştır yapıp, proje hazırladıklarını zannediyolar. sistem tamamen, kandırmaya, kopyaya, ezbere yatkın, araştırma ve merak yetileri olmayan öğrenciler yatatıyor ve bu da insanların kafalarını boş şeylerle doldurmayı sağlıyor. inanılmaz derecede ciddiyetsiz bir eğitim sistemi var.
eğitim okadar kalitesiz ki yaptığın projeyi titizlikle inceleyecek hocalar bile yok çünkü öğretim görevlisi sayısı yetersiz. isveç'te tek bir virgül, cümle, kaynak gösterimi hatanızı bile işaretleyip, uyarıyorlar, mükemmelliyetçi öğrenciler yetiştirmeye çalışıyor, araştırdığın herşeyi kendi cümlelerinle yazmalısın ve yazdığın her bilgiye kaynak kurallarına göre kaynak gösterimi yamak zorundasın. internetten ya da herhangi bir kitaptan direk alıp kendi cümlelerinmiş gibi yazdığın bir araştırma, okuldan atılmana bile sebep olabiliyor. işte eğitimin ciddiyetsizliğine bu ufacık bir örnekti. öğrencilerin bir suçu yok, sistem böyle şekillenmemizi istiyor.
bizlerin ise gözleri kürt sorunu, türban, sağcı, solcu, namaz, bekaret, magazin, aptal diziler tarafından kör ediliyor.
avrupada öğrenci başına düşen devletin yaptığı eğitim harcamalarının türkiye'ye oranla altı, sekiz, on, oniki kat daha fazla olduğunun farkına varmamamızı sağlıyorlar. bir açıp okuyun devlet neye nekadar bütçe ayırmış, bu bütçe nekadar gerekli, ve neler yapılmış bu bütçeyle, hangi yatırımlar, yüzde kaçı cebe indirilmiş.
yapılanın yanlış olduğunu bile bile devam edilen eylemdir. üniversitelerde her seferinde bilimin önemine değinen konferansların artması ve bunun sonucunda özellikle de gençlerin bilinçlenmesiyle son bulması temenni edilen durumdur.
iyimser bir tablodur. zira üniversitelerde ne ilimi bilimi, ne laik yobaz kapışmasından bahsediyorsunuz? üniversiteliler domuz gibi içip çatır çatır sevişmekten fazlasını yapmıyor. laik yobaz kapışmaları bile yok.
yobazlık seçilirse ortada bilim kalmayacaktır. laikliğin galip gelmesi lazımdır bilimin ilerleyebilmesi için. bu savaş sürdüğü sürece* geri kalınacaktır.