hem dünyanın en stresli hem de en rahat mesleğini icra ediyor olmak demektir. belirlenmiş mesai saatleriniz yoktur. hocanızın her türlü işine koşturmak zorundasınızdır. sınav sorusu hazırlamak, ödevleri kontrol etmek, yoklamaları takip etmek, sınav kağıtlarını okumak, sınavlarda gözetmenlik yapmak, okulda verilen idari görevleri yerine getirmek, sizden kıdemlı asistanlara, hocalara,dekana, rektöre karşı sorumlu olmak demektir.
bütün bunların yanında yüksek lisansınızı, doktoranızı diğer öğrencilerden daha başarılı olarak devam ettirmeniz, makaleler yayınlamanız, bildiriler yapmanız gidip kongrelerde sunmanız gerekir ki doktoranız bittiğinde yardımcı doçent olabilmek için gerekli vasıflara sahip olasınız.
tüm külfeti, stresi, ayak işleri, hoca kaprislerinin yanında öğrencilerle içli dışlı olmak, hep gençlerle birlikte olup ömür boyunca genç kalabilmek, ders anlatmanın derslere girmenin zevkini tatmak açısından süperdir. seven büyük memnuniyetle yapar, sevmeyense nefret eder bu meslekten öyle ortada bir durumdur.
ayrıca bir de özel sektörde tırmalayan arkadaşlarınız sizin mesai saatlerinizi ve iş garantinizin daim olmasını kıskanacaktırlar dikkatli olun. *
ikinci öğretim derslerinde asistan odası içerisinde bira içmek ve altı ay görevde kalabilmektir gülücük. onun dışında sikkodan bir maaş ve bedava yemek* yemekten ibaret olan görevdir.
bugün gördüğüm kişi asistansa eğer asistanlık yok olmalı. adam mekana girdi hocayla birlikte konuşarak ama hoca bunu takmıyor fazla. kafa sallıyor geçiyor. yemek alırlarken devam etti konuşmaya. masaya geldiler yine devam etti ki bir baktım yemeği bir yana koymuş bir şeyler çizerek,yazarak hala konuşmaya devam ediyor. sonra ben kalktım umarım yemeğinden bir kaç lokma bir şey yemiştir. yok hoca değil, asistan. hoca muhtemelen kürdan kısmına geçmiştir işin.