şimdi bu insanı yakalasam ağzına ağzına boklu çorapla vururdum.
çünkü y.rak gibi geçen üniversite yıllarımın en iyi zamanlarım olduğunu dolayısıyla hayatın benim için daha boktan parkurları olacağını düşünmeme sebep olarak depresyonumu katmerlemiş bir piçtir kendileri.
üniversite hayatım beverly hills 90210 dizisi gibi geçmedi. kızlı erkekli, yiyişmeli, bol kahkahalı yıllar değildiler (kısmen). kanser gibi ensemde herdaim ağırlığını hissettiren bir gelecek kaygısıyla yaşayarak, kompleksli anabilim dalı başkanlarının ve de götü boklu asistanlarının ağız kokularını çekerek geçirdim bu müthiş dönemi.
kronik bir züğürtlüğün pençesinde inlerken, parasızlıktan kan kusarak bitirdim fakülteyi. ( aslında bitirmedim hala bir kaç ders var) parasız olduğum için haftasonu arabaya atlayıp abant'a gidemedim. "yılın bu zamanı abant harika olur" diyen pazartesi günü abant'ta yaşadıklarını ballandırarak anlatan o sarışın lavuğa kafa göz dalmak istedim.
şimdi ise çok şükür iyi kazanıyorum. hayat yeni başladı benim için. ve allah sizi inandırsın okuduğum üniversitenin önünden geçesim yok. tek derdim "üniversite yılların en iyi yıllarındır" diyen o adamı yakalamak. onu yakalayıp "aldın mı lan babayı sikko!" dediğim an yeryüzündeki misyonumu tamamlamış olacağım.
Lise mi üniversite mi deseler düşünmeden üniversite derdim. Aslında pedagojik formasyona başladım. Üniversite yıllarıma dönüş yaptım diyebilirim. Sadece ek olarak liseye gidip staj yapıyoruz. Bir nevi lise ve üniversite yıllarımın birleşimi gibi bir şey denebilir.
doğru diyen insandır. yüksek lisanstan dolayı hâlâ üniversitedeyim ama lisans yılları başkadır. master aynı tadı vermiyor. asıl üniversite yıllarımı gerçekten çok özlüyorum. arkadaşlıklar, çevreler, topluluklar falan. ne liseye benzer, ne iş hayatına. o yılları tekrar tekrar yaşamak isterdim.
henüz daha askerliğini yapmamış ana kuzusudur. askerlikle o güzel yıllar daha da güzelleşir. e tabi sonunda gelen işsizlik yılları da güzelliğe renk katar. okuyalım, güzelleşelim.