tüketim fetişizmi dönemine girmemizle üniversite ortamına atfedilen anlam değişmiştir.
"kütüphane, çalışmak, okumak, bilgilenmek vs." gibi anlamları olan bu ortam yeni dönem kapitalist dönemle birlikte öğrenciyi küçükbaşmışçasına "çimlere yayılmak, gezmek, eğlenmek vs." gibi anlamlar yüklenmiştir.
gidip okumadan önce ortamlar hakkında beklentilerin düşük tutulması gerekilen yerdir. öyle hersey süpermis kızlar teklif ediyomus yata yata geciyomussun hayalleri bosunadır.
bekaretini kaybedip, ömrü boyunca dalyarak gibi dolaşanlar mı dersin, para karşılığı ilişkiye girenler mi dersin.
gerçi öğrenci kısmı para vermezdi, halk abazan onlar bayılırdı para.
kadınlık gururunun sıfıra indiği noktalardır. sonra da anneler, babalar "kızımız okuyor" diye sevinirler.
ha çok ahlaklı, önceden kendini yetiştirmiş kız arkadaşlarım da oldu. gerçekten 10 numara karakterleri vardı.
ama dediğim gibi kişisel ve psikolojik gelişiminizi tamamlamadan gitmeyin derim, kariyer sevdasına 5 kuruş etmeyen adamların koynuna meze olmayın.
ciddi flörtler mi? onlar da yalan amk(çevremden ve kendimden biliyorum). herşey ve herşey il sınırına kadardır, ancak sevaplarınız ve günahlarınız hep peşinizden gelir.
şu gencecik zavallı hayatımda içinde bulunduğum en iğrenç ortam. son sınıfa geldim, lan herkes demek istemiyorum, daha doğrusu inanmak istemiyorum herkesin öyle olduğuna ama
bu kadar amaçsız
bu kadar idealsiz
bu kadar rol yapan, tiyatrocu
bu kadar hiç bir duruşu olmayan
bu kadar kendisi olmayan
bu kadar tek derdi sevgili aramak, ruhu, teni okşanacak birini bulmak olan
bu kadar sürü psikolojisinde yaşayan
bu kadar hiç bir şey üretmeyen
bu kadar bomboş özgüveni olan
bu kadar sadece kendini düşünen yavşak
bu kadar bu kadar bu kadar ....
insanı birarada görmedim. hadi bana robot diyorlar, desinler, belki de haklılar ama dışarıdan bakıyorum da eğer bunlar hareketse, bunlar modernizmse ben ölümden korkmayan robotum.
bazen diyorum sanane kendi işine bak ama olmuyor üzülüyorum öyle hayatları gördüğüme.
dua' m şudur ki: umarım bu kadarlar kadar en az bir o kadar da bunların tam tersi adamlar vardır. inanıyorum olduğuna.
inanmak istiyorum. elimden başka bir şey gelmiyor.
benim için taş gibi ortamdır. kendi arkadaşlarım dahilinde tabi ki. onun dışında ne kadar boş beleş tip, pkklı, siyasi holigan varsa okulllara birikmiş. otuz kişiye eğitim vermeye müsait okul ösym, yök denen dallama kurumların yüzünden doksan kontenjan açmış ahıra dönmüş bu ortamlar berbat hale gelmiştir. kafeteryaya astığınız terörizm temalı pankartlar kere sikeyim sizi emi. okula provokasyon için gelip de amacı okumak olan insanların ders kontenjanlarını milyon kere sikeyim ayrıca.
her ne kadar kötülense de bildiğin şahane ortamdır.
Eğer gerçekten mal değilseniz, dersliklerin dışında öğrenebileceğiniz tonlarca şey vardır. proje ve ödev denilen işler artık tamamen sizin kontrolünüze girer. hocalar artık "niye yapmıyorsun evladım" modunu bırakmış "s.kime kadar. tekrar okursun." moduna geçmişlerdir. bu zaten üniversitenin temel amacı gibidir.
Eğer ki muhallebilik edip de ailenizle aynı şehirde okumuyorsanız, kazık yemeyi, atmayı öğrenirsiniz. Zira sizden önce bunu öğrenmiş olanlar, siz geldiğinizde zaten oradadır. Kırtasiyeden, ev arkadaşına, manavdan, sevgiliye değişik çeşit ve ebatlarda kazıklar bilgi haznenize tecavüz eder.
Eğer quadsimodo kıvamında bir tip değilseniz, kolaylıkla kantin ya da kafelerden birinin -artık sizin kampüste hangisi varsa- popili tipi olabilirsiniz. Bu durum gazı arttırıp sizi erasmus a kadar götürür.
Kısacası mesele ortamdan korkmak değil ona ayak uydurmaktır. Nasıl ki liseye nasıl başladınız ve öyle gittiyse bunda da durum aşağı yukarı aynıdır. Nasıl başlarsanız öyle gider.