pek çok ünide detaylı ing eğitimi mi veriliyor sanki ?
hem yabancı dil bilmenin gerekli oluşu yahut kişiyi birkaç adım öne atması insanın çalıştığı/çalışacağı alanla alakalıdır, doğrudan eğitimini nerede sonlandırdığıyla değil.
Düz lisede okudum, ingilizce hocalarının ingilizce bildiklerine dair şüphelerim var. Her konuyu elementry düzeyinde anlatıyorlar daha doğrusu anlattıklarını sanıyorlar.
Ankara üniversitesinde devam ettim ingilizce dersleri tam bir faciaydı. Elementry seviyesini mumla arar olduk. Hocalar zaten nasıl anlatacağını şaşırıyordu hiç bilmeyen adam da var, orta bilen de çok iyi bilende.
Kurslara yazıldım bir tık düzeldi ingilizcem yabancı dizi izlerken alt yazıya bakmaz oldum gel görki 2 kelimeyi konuşamıyordum. Yani çoğu ingilizce kursu da tırt. Daha doğrusu ingilizce öğretme yöntemleri ülkemiz de yanlış.
Yüksek lisansa başladım orda ingilizce dersi yok. Ama gelin görünki kaynaklar, makaleler hep ingilizce haydaa başla yeniden çalışmaya bu esnada ingilizcem iyi oldu gibi bu sefer de okuduğumu anlamaya başladım.
Şimdi yabancı bi şirkette çalışıyorum gel görki ben ingilizceyi bilmiyormuşum madem. el kol hareketleri, biraz ingilizce, biraz gülüşme, biraz tarzanca davranışlar derken anlaşmaya çalışıyoruz.
Türkiye de dil öğretim şeklinin çok yanlış olduğunu bu yaşımda anlamış bulunmaktayım.
Onun dışında sen uğraştığında öğreniyosun aslında ama, öğrenme isteğin yoksa, yeteneğinde yoksa yandı gülüm keten helva. ingilizce gereken yerlerde sudan çıkmış balık gibi kalıyorsun, hep birilerine muhtaç oluyorsun.
ingilizce okuyup bilmediğimdir. ingilizce bilmiyorum diyorsam öyle üç beş bir şey okuyabilmeyi saymıyorum. Lacan okuyabiliyorsan, o zaman dersin biliyorum. Tut sen pozitivist şeyler oku sonra de ki "ben biliyorum" öyle olmuyor işte.
egoizm'in tavan yaptığı yazar bir yazarın hakkında bilgi verdiği tiplerdir, efenim.
yazar burada kendisinin friedrich wilhelm nietzsche'nin aradığı üst insan olduğunu belirtiyor.
işe dürüstçe ve tarafsız açıdan bakarsak bir yanları eksik tipler olacaklardır. çünkü ingilizce bugün herkesin su gibi bilmesi gereken bir dil haline gelmiştir ki bunun yanına bir iki tane daha dil ekleyen bir adım öndedir. bu söylediklerim biraz abartı gelebilir ama artık iş bulmak bu kadar zorken kademenizi arttırmak zarar değil yarar getirir.
bir de bunların ingilizce bölümde okuyup ingilizce bilmeyenleri vardır benim gibi. ingilizce bilmek o kadar kolay bir şey değildir evet okuduğumun büyük kısmını anlıyor çat pat da konuşuyorum ama ingilizce biliyorum diyebilir miyim ? hayır. **
tabii ki onları her ortamda ezmeli, küçük düşürmeliyiz. hadi senin devletinin üniversitesi sana bunu öğretemedi, birkaç bin lira verip neden öğrenmezsin, dimi ama.*
koskoca üniversitede fakültemize derse girecek ingilizce hocasının inatla derslere gelmemesi ve ben gitmeyince de garip bir şekilde ders yapması, üstelik test yerine yazılı sınav yapması ve bir de herkezi geçirmesi... garip ama gerçek.
yazarın,türkiye'de yaşamadığını düşünmeme sebep olan figanı. ya türkiye'de yaşamıyor ya da görmüyor, düşünmüyor, soruyor, soruyor, sadece soruyordur. bir de şikayet ediyordur. ama çözüm bulamıyordur. çünkü derdi şikayet etmektir.
ha, çözüm bulması gerekenler de bulamıyor, ayrı meseledir. lakin türkiye'deki üniversitelerde -hazırlıkları olan üniversitelerde bile-branş derslerini zor veren öğretim üyeleri ve dersi zor algılayan öğrenciler mevcutken, ingilizce eğitiminin dibine nasıl vurulsundur? gönül ister ki, herkes şakır şakır ingilizce konuşsun. hatta bir dille de yetinmeyelim, 5-6 dili anadilimiz gibi konuşalım ama gel gör beni, aşk neyledi..
üniversite okuyan gencimiz yad ellerde okuma çabası sarfetmektedir. o da bilmektedir, bir lisan bir insandır.ama gel gör ki, ay sonunu zor getirmektedir. kursa nasıl gitsindir. o da, kişisel gelişimini(!) mezuniyetten sonraya, iş sahibi olunca'ya ertelemek zorunda kalmıştır. ama işverenler yabancı dil bilen, tecrübeli eleman aramaktadır. böyle kısır döngünün içine edeyimdir. *