sıfırdır. meslek edinmek haricinde hiçbir etkisi yoktur. mesleği de tecrübesizken alanında iş bulamazsan edinemezsin. boştan da öte bir şey üniversite bence… hele ortam vs kötülükten ve kötü kişilerden ibaret. iyi ki bitti.
kızlarımızda çok farklı etkiler uyandırıyor. ama merak edilecek bir şey yok onlar da üniversiteyi bitirince uyanıyorlar. yalnız bu biraz geç oluyor be azizim.
not: kitap okuyun, çok okuyun. ama kitap okumakla üniversite bitirmeyin arkadaşlar. kendinizi mesleğinizde yetiştirin, geliştirin. o zaman gerçekten herşey güzel olabilir. bu en azından ihtimal. aksi durumda ihtimalin olmadığını da düşünürseniz gayet tutarlı da bir davranış olacaktır. başarılar aybalam.
üniversite'ye gireceğim ve hayatım değişecek diye hayal kuran yurdum gençlerinin, hayatlarını etkileyen üniversite hayatıdır. belki hayatını değiştirir ama vize ve final zamanları da burnundan getirir. özgür düşünce falan yalan bi kere. türkiyedeki üniversitelerde boşuna hayal kurmasın genç beyinler.
Ü.Ö (üniversiteden önce) : ben insan sarrafıyım. kesinlikle herkesi 1 km öteden bir bakışta tanırım. ne yapmaya çalıştıklarını, amaçlarını vs. hele bi üniversiteye gideyim.. dershane hocalarının söylediği gibi amfilerde oturacağım. çok zevkli bir ortam.. zaten her öğrencinin evi olacaktı.. aile mi dediniz ? özlemem ki ben onları . orada herkes kardeş içinde yaşayacak. aile nedir bilmezsiniz bile..
Ü.S (üniversiteden sonra) : bu nasıl bir hayattı böyle.. koskoca 4 senem nasıl da geçip gitti. hele o 1. sınıfta çektiklerim. insanlar başta ne kadar iyiydi. ilk tanıştığında herkes melek gibiydi. fakat daha sonra maskeleri tek tek düşmeye başladı. ailemi çok özledim her fırsat bulduğumda kuş olup onların yanına uçmak istiyordum. üniversite değiştirme planlarım vardı. Öyle dershane hocalarının dediği gibi tüm öğrencilerin evi yoktu. yurtta kalmıştık. devlet yurdunda.. hocam neden bize 8 kişilik odalardan bahsetmediniz. iyi yanı insan tanıyorsunuz, birbirinizin derdine derman oluyorsunuz. kötü yanı; özel bir hayat kalmıyordu.
ah üniversite yılları.. paramız bitince nasıl da midyeciye koşuyorduk. içinden taş, kum çıksa bile yemek zorundaydık. hem bu kadar özgürlük de neyin nesi.. biri bize dur desinnnnn .. !
sanırdım ki üniversite de herkes yurt sorunlarına duyarlıydı.. fakat bu büyük bir yanılgı. öğrencilerin yarısından çoğu gelişen durumlardan habersiz bi biçimde yaşayıp gidiyorlardı. Nazım Hikmet Ran'ın da dediği gibi ''koyun gibisin be kardeşim ''
stres, depresyon, sevgi, aşk, tiksinme, saygı, korku .. herşey... ah üniversite yılları ..
Düşük bütçeyle geçinmeyi öğrenmektir , paranın kolay kazanılmadığını ama bir o kadar da kolay harcandığını öğrenmektir , hayatında yumurtu kırmamış insanların sulu yemek pilav yapmasını öğrenmesidir , hasta olunduğunuz zamanlarda annenizin değerini anlamaktır , sınav zamanlarında can ciğer arkadaşızın size not vermediğinde gerçek yaşamdaki ''kimse benden başarılı olmasın'' ı anlamaktır , yeri geldiğinde tek başına yaşamayı öğrenmektir kilometrelerce uzaklıktaki aileni dakika dakika özlemektir...
aileden ayrı olup olmadığınıza göre değişen etkilerdir. aile yanında okunanın liseden pek farkı yoktur. asıl uzaktaysanız güçlü bir çentik atar hayatınıza. şöyle ki:
aileden ayrıysanız eğer;
kendi ayaklarının üzerinde durmanın,
parasızlığın ,
kendine bakabilmenin ,
sorunlarını çözebilmenin,
birlikte yaşadığın insanlarla ilişkilerini ayarlayabilmenin **
nasıl bir şey olduğunu olduğunu öğrenirsiniz.
ahlaki değerlerinizin ne kadar sağlam olduğunu test edersiniz.**
ayrı okuyan bitirince daha bir yetişkin olur. **