yeni bir hayata ilk adım.
sağlam bas, çünkü seni tutacak birileri yok artık. ve gücünü hisset.
meseleye kendi donlarını yıkamakla başlaya bilirsin.
hayat garip, hayat güzel ve hayat senin...
tüm aileye hüzün verir. eğer genç hayatında ilk kez ailesinden ayrı kalacaksa genç için de anne için de ağlamaklı bir zamanın geçeceğine işaret eder. anneye doya doya sarıldıktan eller öpülür.
ilk evden ayrılmayı geçtim, 4 yıl oldu hala daha evden ayrılırken evlat acısı gibi koyuyor sevdiklerini arkada bırakmak. hele ki bu insanlar yaşlıysa yaşanan duygunun tarifi yoktur.
2 yıl sonra gelen edit: dün tekrar yaşadım aynı şeyi. içimden parça kopuyor, anlatamıyorum.
genç bir iç sıkıntısı yaşar. yıllarca yükselmesini isteyen ailesi. neredeyse gittiği için ona kin kusmak üzeredir.
değersizleşmiş gibi hisseder, böyle hiçleşmiş gibi.
- ne vardı sanki, ....'yı tuttursaydın be oğlum/kızım.
+ ya anne/baba yazdım olmadı bıdı bıdı.
2. aşama :
- sen evden uzakta yapamazsın, ayh kötü arkadaşların olur okumazsın bile belki.
3. aşama :
- en azından bu sene eve çıkmayı düşünme oğlum / kızım.
4. aşama :
- paranı har vurup harman savurma, öyle zırt pırt yollayamayabiliriz. ona göre yani.
ilk başta hüzünlüdür. her seferinde ev çok özlenir. ancak zaman geçtikçe o eve bağlar azalır ve üniversitenin son sınıflarına doğru tekrar aile ile yaşamak pek iyi bir fikir olarak gelmez.
herşeye rağmen (bkz: home sweet home)
gariptir.ilk başlarda "ohh lan artık karışan görüşen yok" modunda olsan da binadan yemek kokuları gelirken seni bekleyen dünkü makarnayı görünce tuhaf olur insan.kızım paran kalmazsa atla gel taksiye diyen bir babanın şu an yanında olmadığını farkına varırsın.abinle hayvanca gülmeyi özlersin.ne o eve aitsindir ne yurda ne öğrenci evine.eşyaların bölük pörçüktür.kendi şehrinde kalan arkadaşını ararsın o bilmez ki aileni delicesine özlemişsin herşeyden habersiz yemek yiyoruz lan ailecek nolsun der.kısacası zordur zordur.
otobüsün kalkmasına yarım saat kala ailecek gelinir otogara.otobüs çıkıp gelene kadar genel geçer öğütler verilir. senin içinde özgür olacak olmanın verdiği tuhaf bir her an uçacak kuş misali duygular vardır. annenin kalbindeyse hüzün korku endişe... sonra otobüs yanaşır bavullar yerleştirilir. sen binersin camdan dışarıya onlara bakarsın. yüzlerinde gülümseme vardır ama çeneleri titrer. sen de aynı sekilde az önce yaşadığın yaşasın özgürüm hissi boğazında kocaman bir yumru oluverir. otobüs hareket eder. senin gözlerinden yaşlar boşanır, yanında oturan yabancıya hissettirmemek için çabalarsın gizlemeyi. otobüs dönerken uzaklaşmaya başlayan annene bakarsın artık o da ağlıyordur. bu belki son görüşmeniz değildir ama sen artık büyümüşsündür, çocuk saflığın yoktur, hele ki büyük bir şehre geliyorsan yaşam bazen çekilmez olacaktır. şimdi gerçekten evinde oturan insanlar bunun değerini çok iyi bilmeli.
Yeni bir hayata adılan ilk adımdır.
Bir süre sonra tekrar eve gelindiğinde,
hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Yıllardır yatılan yatak bile yadırganacaktır.
Her gidişte arkada bırakılan annenin o bakışlarının,
değişmeyen tek şey olduğu zamanla anlaşılaşacaktır.
yuvadan uçan kuş misali yaşanan ayrılıktır. tatillerde gelirsiniz. yaz tatillerinde evdesinizdir ama bir şeyler eksiktir. artık o eski evin minik çocuğu yerine sadece sığınmak için, ailesini görmek için gelen bir yetişkin vardır.
o ayrılıktan sonra kişi daha iyi anlamaya başlar hayatı, düzeni, nasıl insanlara değer verilmemesi gerektiğini ve daha pek çok yeni fark edeceği şeyi..
ilk ayrılışı problem değildir. çünkü genç, kendini başka bir şehire tatile gidiyor gibi hisseder. zannederki kalacağım 2 hafta ve eve geri döneceğim bir daha da gelmeyeceğim.
ama o 2 hafta geçer. "allah allah ben hala burdayım bu işte bir iş var" der ve her şey o zaman başlar.
bana da öyle olmuştu. ilk 2 hafta edindiğim geçici arkadaşlarla gezdim tozdum, bursa'nın altını üstüne getirdim. 2. haftanın hafta sonu, "haa ben buraya okumaya gelmiştim ne yani 4 yıl ben bu şehirde mi yaşicam" diye jeton düşer. sonra baba aranır ağlayarak " babaa biletimi al ben gelicem bir daha da dönmicem buraya okulu bırakıyorum ben" muhabbeti yaşanır.
ama insanın sevdikleri o zor zamanlarında da yanında olacağından zaman da alsa atlatılır bu travma. yeter ki ani kararlar verilip okul bırakılmasın.
karmaşık düşünceler eşliğinde can yakıcı bir durumdur.
serde türlü türlü hayaller... bir kazanayım da... yurdun taa öbür ucuna gidiecem, kalmıycam buralarda... bu sesler serde yankılanır, ve bakarsın ki günün birinde kazanmışsın daha önce hiç gitmediğin bilmediğin bir şehri. artık olay tamamdır!
daha önce üniversiteyi kazanıpta bavul hazırlayanlardan görüldüğü üzere büyük bir sevinçle ve telaşla bavul hazırlanır, hayaller kafada, gülücükler ağızda... anne dalgın, üzgün... baba düşünceli..
çıkar iki alışveriş yaparsın ailenin bütçesi dahilinde. ahım şahım değil ya, işte üniversiteye gidiyorsun nihayetinde! ufaktan alışveriş.
gidiş günü belirlenir, evde aileyle oturmak yerine arkadaşlarla içilir, gezilir, çılgınca geçirilir memleketteki son birkaç gün.
anne daha üzgün, dalgın... baba daha bi düşünceli...
ve otobüs saatine doğru otogara gidilir maaile. sabırsızlanırsın ama işte film burada başlar! ufaktan olayın gerçek boyutunu kavramaya başlarsın. lan! gidiyorum yani!
işte o an anneye bakmak, hem de gözlerinin içine bakmak gelir insanın içinden. bakarsın, gözler nemli, gözler telaşlı, gözlerde yaş var. döner babaya bakarsın, onun da gözlerinde anlamsız bir bakış var!
bir tuhaf olursun, ama bilmezsin ki bu daha başlangıç! daha ne kadar zaman böyle göreceksin bu bakışları...
otobüs gelir, binersin, sanki onlarda seninle gelmek ister gibidirler. öyleee bakarlar sana, sen de onlara, boğaza nedense o ana kadar ortada görünmeyen bir düğüm sıkışır. annenin gözlerine bakarsın son kez, yaşlar süzülür, baba sigaradan bir nefes daha çekerken gözyaşlarını içine akıtır falan... otobüs gider.
buraya kadar oldu bitti kısmıdır. yani nedir ki, savaşa değil alt tarafı üniversite sevdasına başka bir şehre gidiyordur kişi!
gel gör ki işin rengi bu kadar değildir.
onlarca yıl aynı evin içinde her türlü halini, her günkü gelişimini seyreden insanları oldu bittiye getiremez insan.
düşünsene, onlarla büyüdün. bir rüya gibi, onlarla neşelendin, kederlendin, onlardan nefret ettin, onlar seninle kavga etti... bir sürü karışıklık...
ama bir o kadarda kuvvetli bağ...
zordur nitekim, bambaşka bir hayata gitmek zordur. baba evinde kalıpta dışarıya gidenlere özenenlere duyurulur en çok: aklınızı başınıza alın efendiler! aslanlar gibi evinizdesiniz, ailenizlesiniz. orta yaş grubundan yaşlılık aşamasına doğru giden ana babanızın belkide son zamanlarında onlarla güvenli bir biçimde yaşamaktasınız.
bok yok lan dışarda, üniversitede. iki ortam görücem, iki macera yaşarım diye gitme güzel belki, ama o anneyi babayı hayatında o bakışlarla hatırlamak, onlardan uzakta gurbette yaşamak hayattaki en berbat hislerdendir.
gözler... yaşlar... gözler... yaşlar...
evden ayrılacağı güne kadar sevinçlidir, gururludur. arkadaşlarıyla, akrabalarıyla vedalaşır helallik alır kazanmanın emeklerinin karşılığını almanın gururla.. gitmeden önce veda konuşmaları yapılır ona aile büyükleri tarafından bir nevi teşşekkür edilir.. ama korkar aile çocuklarının gözü gibi baktıklarının evden ilk ayrılışına..
anne, ne yer orda ne içer, bakabilir mi kendisine. yeni arkadaşları nasıl olur bozmasınlar yavrumu diye dualar eder. endişelidir son ana kadar güçlü davranmaya çalışır kaygılandırmamak için.. ona güvenmiyormuyormuş hissi uyandırıır ama aslolan çok farklıdır..
baba, oğlum kendine dikkat et.. iyi arkadaşlıklar kur paranın değerini iyi bil halimiz ortada.. burslara falan dikkat et kaçırma fırsatları der. bir nevi mesajını yollar isteyerek değil ama endişelendiğinden..
kardeşler, seviniyormuş gibi görünürler.. belki yeni bir oda belki harçlıkta paylarının artacağını düşünerek ama belki de en çok onlar üzülür.. niye gittiğini bilseler de kavrayamadıkları için onun yokluğunu..
ve genç.. üniversiteli genç.. yeni bir ortama gireceğinden, yeni bir arkadaşlarla tanışacağından heyecanlıdır o da.. korkar aslında ama büyümüştür artık yeni bir hayat onu beklemektedir. hayalleri gerçek olmuştur. yalnız kalana kadar mutludur.. ve yalnız kalınca belirir üzüntüsü.. alışır yavvaş yavaş..
çoğu zaman hayallerimizi gerçekleştirdikten sonrasını düşünmeyiz halbuki sevincin yanında hüzünde belirir bazen.. hayale ulaşmak için ne tür zorluklar yaşadığımızı nasıl fedakarlıklar yaptığımızı hatırlarız garip hisler.. bunları anladığınız zaman büyüdünüz demektir.
buruk ama heyecanlı bir veda edilir.
evdeki değişiklikleri insanları gördükçe anlarsınız bazı şeylerin değiştiğini.
değişmeyeceğinden emin olabileceğiniz tek şey aile üyelerinin size olan sevgisidir.
artık özgür bir bireydir. aile baskısıyla yapamadığı her şeyi artık yapacaktır. tabi aile baskıcı bir aileyse. neler görülmemiştir ki üniversitede;
ilk yıl başı kapalı olan kızın son sınıfta minilerle gezmesi
ilk yıl ağzıma içki sürmem diyenlerin, barlardan toplanması
kendimi kocama saklıyorum diyip, mendil gibi sevgili değiştirmesi
geceleri dışarı çıkmam diyenlerin yarasaya dönüşmesi
aile evindeyken çok ders çalışan bir ineğin playboy'a dönüşmesi akabinde okulu 2 yıl uzatması. *
annesinin 'şimdi okul için ayrıldı dönünce askerlik için ayrılacak askerden dönüncede evlenip ayrılacak' deyip yavru kuşunun uçuşunun ağlamasına vesile olan olay.
ek kontejan ile yerleşmenin verdiği bir hüzün, telaş ile beraber önceden evde beş yıldır olmazyan üniversite okuyan bir kardeş daha olmasından mıdır duruma hakimlik vardı efendim anne tabi ki ağladı, baba göz yaşlarını sildi ama siz içiniz de farklı şehir, sonradan başlanan bir okul herşeyin şoku ile karmaşası ile arkalarından baka kalırsınız sonra işler yavaş yavaş düzelir alışırsınız .