serbest oldugu ve herseyin bittigidir. hersey bitmez fakat sinav stresi yoktur en azindan. amma velakin finaller, sonrasinda universitenin daha akademik bir kurum olusunun getirdigi huzursuzluk ve disiplin duygusu vardir. ebenizi skerler arkadas, kiyafetine kizmiyorlar diyince baksirla gittiydim ben.
1) ''kapağı at, nasıl olsa bitirirsin'' yalanı.
bitmiyor. okul değil azaphane mübarek. niye mi bitmiyor? geçme notları yükseliyor, hoca bırakıyor, para kazanmak isterken dersler unutuluyor, ayrı bir evde kalıyorsanız doğalgaz kesiliyor, elektrik kesiliyor, su kesiliyor ve işte bir şekilde okumak için gelmişken apayrı bir dünyada buluveriyor insan kendini.
2) ''liseden daha kolay'' yalanı.
siktir lan. hayatımda üniversiteye gelmeden bildiğim tek sosyolojik-felsefik şey freud'un id-ego-süprego üçlüsüyken sosyolojiye giriş, sosyal düşünceler tarihi ve endüstri sosyolojisi alıyor olmam bu derslerin resmen götüme girdiğini net anlatıyor mu? ekonomi okuyorum lan ben!
3) ''süper eğleniyor üniversite öğrencileri, şehir şehir, konser konser, etkinlik etkinlik geziyorlar'' yalanı.
etkinlikten etkinliğe koşulduğu doğru. elektrik su faturası kuyruğunda şahane eğlenceler yaşıyorum. doğalgazı açtırmak için 4 defa bursagaz'a gittik mesela. kirayı yatırmak içinse heykele gidiyor ve kahkahayı basıyorum. çünkü kirayı yatıracağım banka heykel'de değil şehreküstü'de! kapımın önünde zırt pırt çıkan kavgaları da keyifle izliyor, akşam markete giderken ritmen üçbuçuk atıyorum. anlaşılmasın diye arada parmaklarımı şıklatıyorum. bol bol konser afişleri çalıyor, son sigaramı içerken onlara bakıyorum. bu arada mp3'te onların şarkılarını dinlemeyi ihmal etmiyorum. gezilecek tüm yerleri gezen arkadaşları bulup onları dinliyorum. oooohh!
4) ''erkekler ödüyor hesabı, sen keyfine bakıyorsun'' yalanı.
bunu hangi orospu söyledi hatırlamıyorum. bulsam ağzını topuğuna kadar yırtıcam. artık tek derdim üç kuruş parama göz dikmeyen arkadaş bulabilmek.
5) ''eve çıkmak lazım, süper içeriz sabaha kadar eğleniriz'' yalanı.
daha önceki başlıklarda değindim, ama kafi değil. çıkmayın eve. ev adamı yutuyor. şöyle düşünün: özenle, ellerinizi çamaşır duyu kokuta kokuta temiizlediğiniz klozete hayvan bir arkadaşınız işiyor ve avcunuz kadar sidik damlası bırakıyor. çükü düşesice! yaşadığım hayalkırıklığı bununla bitmiyor, bir başka hayvan arkadaş geliyor özenle saklanan, hatırası olan viski şişeşine işiyor! içmiyor muyuz? evet, ev zaman zaman meyhaneye dönüyor. kusmukları temizlerken buruk bir gülümseme bir de tazecik bir seğirme beliriyor suratımda. ilk sene rezillikle geçti, sonra da bir ev hanımı oluverdim. ağzını yüzünü sikerim bundan sonra evi dağıtanın, kirletenin. ona göre. yoksa severim misafiri. ev bir problemler silsilesi. 3. evimdeyim, eve çıkalı bir buçuk sene oldu. ilk evimde odamda rüzgar esiyordu, ikincisinde ise odama adamlar girmeye kalkıyordu gecenin bir vakti. yöneticiyi rüyamda görüyorum sanıp evin içinde bulmam ayrı dava. anahtarı dışarda bırakmışız. ha ev arkadaşı var bir de. her an göt gibi bırakabilirler. borç takıp çatallarınızı çalabilirler giderken. ulan borcu anladım da çatalı niye çalıyorsun?
6) ''üniversiteye git kurtulursun'' yalanı.
burda yazar aile baskısından bahsediyor. anamın baskılarına kurban olayım lan. elin herifinden, aidatı verin terbiyesizler, lafından iyidir. memleket iyidir. aidat yok, kira, fatura yok. sıfır sorumluluk! lisenin gözünü seveyim. ah lise yıllarım!
daha ekleyecek çok şey var, onları da yazacağım. bursa'dan bildirdm.