genelde profesördür, en fazla doçent. yardımcı doçent olan hocaları -öğretim görevlilerinden bahsetmiyorum bile- zekası biraz fazla işleyen bir öğrenci sınıfın ortasında rezil edebilir. tecrübeyle sabittir.
gözümde kalifiye bir şantiye şefinden daha aşağı seviyede olan insanlardır. tembeldirler. ellerinde bulunan ve üzerine örümceklerin yuva kurmaya başladığı notları 20 sene boyunca anlatırlar dururlar. sonra da başarı türküsü söylerler hep bir ağızdan. bak valla bu gece ağzım çok bozuk bi başlarsam yarım saat sövücem en az. en iyisi susayım ben!
edit: valla arkadaş ben hiçbir üniversite hocasından 1kn'un kaç kg olduğunu öğrenemedim ama şantiye şefim çok güzel bir şekilde kafama kazıdı. sonra da gelip sınavlarda çeviri yapın derler. bunu da bir düşünün derim.
panyolonlarını göbeklerinin üst taraflarına kadar çeken ve ders anlatırken sanki tanrı parçacığı bulacakmış gibi ciddiyet takınan ve bir gram not vermeyen proflar. öğretim görevlileride ayır bir tim. yalakalık lazım.
başına buyruk olmayı sanki bir sözleşme imzalamış gibi yerine getirirler. üstelik yaptıkları artistlikler de cabasıdır bu şahsiyetlerin. egonun kralıyla yaşarlar.
tabii bu varlıkların iyi türleri de mevcuttur ancak bir elin parmaklarını geçmezler.
liseden çıkmış bünyeye genede fazlaca abanmayan ama yeri geldiğinde sınırı da gayet güzel çizen, pek bişe bilmese de artistliğini bozdurmayan küçük nesnelerdir...
"inisiyatif" kelimesinin tüyleri diken diken edici hale getirmesine sebep olan insanlardır.
her sene vize final sonrası insanı öss'ye hazırlandığı günlere götürenlerdir, kişi tarafından onların inisiyatifinde olduğu düşünüldükçe.**
dışarıda karizma karizma dolaşıp, sınıfta öğrencilerine şokella diyenleri de mevcuttur. bu durumun bizim kimya dersini 3. kez almamızla alakası yok tabi.
saç baş dağınık,gözler şiş ama tüm bunlara rağmen bilim adamı edasında dolaşabilmek adına vucündaki her bir kası tek tek itinayla kasan ben biliyorum havasındaki karmaşık insanlardır. bir gün bakarsınız sizinle güler, oynar, şakalaşır, yiyip içerler; başka bir gün selamınızı almadan yanınızdan geçerler. not kaygısıyla bir de hoca bana tatktı abicim taktı triplerine girmemek adına bu insanlarla cok fazla zıtlaşmamak yerinde olacaktır.gerçi kavun karpuz misali bu insanların iyisi de çıkar kötüsü de. yine de öğretmenlik mesleğinin kutsallığından, emek ve bilgilerinin çokluğundan dolayı hepsine saygı duymak lazımdır.
lise çoktan bitmiştir artık hoca ve öğrenci arasında mesafe vardır. daha seçkin, saygın insan görünümü verirler bizlere kendileri de öyle hissederler. ne gerek var ki? hepimiz insanız. kendi öz benliğini doğallığını kaybetmeyi geç, kaybetse bile bunu günlük yaşantısına yansıtmayan kaç tane hocamız vardır ki. ayrıca akademik ünvanları yükseldikçe bu daha da belirginleşmekte, daha rahat bir şekilde tespit edilmektedir. bilmem yanlış bir tespit midir.