sınıf ve kişilik farkının insanın gözüne gözüne sokulmaya başladığı ve başka kişiliklerle olan insanlarla sonsuza kadar sürecek başka sınıflara mensup insanlarla ise level atlayabilirseniz atlayabileceğiniz zamana dek sürecek derin uçurumları fark ettiğiniz yıllar olacaktır.
hayat çok leş sözlük.
arka fonda somewhere else çalıyor acaba başka bi yerde mutlu bir force var mıdır?
bu kadar çok olaylara kafa yoruyorsa kesin yoktur amına koyayım.
her neyse konumuza dönelim. üniversiteye başlarsın bi heves bi freedom ayakları ta ki sınavlar götüne girene kadar. daha doğrusu götüne giren sınavlara alışana kadar. alıştığında bi 3. seneye gelmiş 4 e merdiven dayamışındır zaten. bi kafayı kaldırıp bakarsın kimi ortamdan çıkmıyor kimi cemaatci kimi ülkücü kimi kendini 5 dakika sonra coplayacak polisle muhabbet ediyor sonra da akpnin polisi üniversitemizden defol sloganları. her ne boksa işte herkes kendi telinden çalmış. sen. . . sen osmanlı devleti kadar yalnız kalmışsın. kendini ne bir sınıfa ne bir oluşuma ne bi topluluğa uydurabiliyorsun. fikirlerin o kadar uçuk ki herkes seni deli sanıyor. ama doğruyu sadece ama sadece sen biliyorsun.
burda ki senler işte benim sözlük.
aslında bu yazı ortamdan ortama girip yüzlerce muhteşem fotoğrafını face de paylaşmış bi arkadaşıma ithafen onun ki hayatsa benimki ne amına koyayım diye gidecekti gitmedi.
2010'larda tamamen gereksiz geçen hayattır. ülkemiz o kadar garip bir hal aldı ki ülke gençliği tamamen ayrı kafadan çalıyor. herkes kendini ifade etme çabası içerisinde yanıp tutuşuyor. insanlar samimiyetsizlik ve güvensizlik duygularıyla büyüyor. üst nesiller, gençliği mahvetmiş durumda. çünkü gençliğe hazırladıkları bir gelecek olmadı geçmişte. hocalar deseniz, onlarda kendi kabuğuna çekilmiş ve bu sistemi kabullenmiş durumdalar. herkes suspus sadece hayatta kalma eylemini gerçekleştiriyor. hayattan zevk alma adına tek bir şey yapmadan bu güzel yılları geçiriyoruz ve göz göre göre bu durum devam ediyor. yazık...
insan hayatının en uzun süren tatilidir. bakmayın siz öğrencilerin çok zorlanıyoruz finallere çalışırken falan dediğine 1 hafta çalışıyosun 2 ay tatil yapıyorsun. sinemaya gidiyosun kafelerde ortam yapıyorsun sınıfta makara yaparak eğleniyorsun üstelik para kazanma derdin olmadan oh valla mis. not: bir üniversite öğrencisi.
öğrencilerin bu ortamı görmeden önce yaşamaya, gitmeye can attıkları ortamdır. aslında ilk okul veya lise hayatından çok eksikleri olmasına karşın eksiklerin yerini sıkı arkadaşlık ortamlarının alması, hayata bir nevi daha da yaklaşmak, birey yolunda ilerlemenin en üst seviyeye ulaştığı dönemdir. bu dönemde kişiler gerek bürokrasi gerek özel işlerini kendileri halletmek zorunda kaldıkları için gelişmek zorunda olmaktadırlar. dışarıdan girilmesi muhtaç olan ve girildiğinde ise geride kalan olan ortamların kesinlikle arandığı uzun görünen; fakat göz açıp kapayana kadar geçen zaman dizisidir. insanlar burada artık hayatlarına şekil verecek kişileri ve kararları burada alacaklardır.
sınav dergisinin kapağında üç tane daha yirmilik dişleri çıkmamış kızın elinde kitap tutarak güldüğü bir bahçe ve arkalarda uzanan gençlerin olduğu sanılan ama ne güzel kız ne bahçe ve de ne uzanan gençlerin olduğu sadece (bkz: bitse de gitsek) olan bir mekandır.
söylenenlere göre çok güzel olan hayattır. bu zamana kadar okul hayatım hep hayal kırıklıkları ile geçtiğinden, üniversite hayatımında istemediğim şekilde geçmesinden korkuyorum. filmlerde görülen üniversite hayatını * yaşamak istiyorum ama sanırım gerçek olamayacak kadar tatlı, uyanmak istemeyeceğim bir rüya.
bir haftada yaşadıklarımı sayıyorum: proje teslimi (bölüm diş hekimliği malum sabunlu mabunlu ödevler), iki gece parti ve haliyle iki hangover, 5 gün sabah 10 akşam 5 arası ders, üç saat ispanyolca, üç saat rusça, arada bol bol çıkıp birileriyle takılmaca.
nefes alamıyorum sözlük. yorgunluktan ve yoğunluktan ağlayabilirim. ama tuhaf bir şekilde, çok seviyorum.