gecenin bu saatinde bilgisayarın başında yarınki sınavıma çalışmaya çalışıyorum sözlük. bunaldım bir bakınayım ne var ne yok nette dedim. ama cidden bunaldım. sonrasında geçenlerde ilk okuluma eski hocamı görmeye gittiğim aklıma geldi. geldide bir an çok fena özledim eski günleri be sözlük. şu anki durumdan ve ortamdan tiksindim. tek düzelikten tiksindim.
okula gittiğimde benim oturduğum sıralara oturmuş olan çocukları izlemiştim bir dersine katılarak hocamın. vay be dedim bende oturmuştum bu sıralarda, hey gidi günler hey.
neyse, dersi anlatayım biraz.
hocamla birlikte ilk sınıfa girdiğimde ayağa kalktılar. biraz şaşırdım. üniversiteye geleli unutmuşuz bu adetleri.
sonrasında derse başladı. bende çocukların renkli bakışları arasında dersi izliyorum. 3. sınıflar. bakıp bakıp kafasını çevirenlere göz atıyorum utanıp bir süre bakamıyorlar flan. öyleydi böyleydi derken dersin 5-10 dakikalık bölümü geride kalmıştı.
sonrasında bilgisayarda hocamın istediği bir şiiri flan yazdım çocuklara. kıta kıta yazarken arada hocam buraya ne gelebilir diye sorduğunda her biri parmağını kaldırabileceği kadar yukarı kaldırarak isteklerini belli ediyordu. hepsi çok istekliydi. her cevabın ardından çok iyi olmasa dahi hocam aferin çok güzel diyerek tebrik ediyor cesaretlendiriyordu öğrencilerini. işte dedim kilit nokta buydu, taktir ve cesaret. çocukların gözleri ışıl ışıl parıldıyordu tebrik edildiklerinde. sonrasında hocam birkaç soru sordu. çok ilginç ve yaratıcı cevaplar geldi. açıkçası ağzım açık kaldı. yeni nesil hızlı dedim hocama. sizde öyleydiniz sadece farkında değildiniz dedi. birden grurumun okşandığını hissetmedim değil.
şu anda gecenin bu saatinde o günü düşündüğümde aslında sahip olmadığım şeylerin eksikliğini hissettim. ordaki sıcak bir sınıf ortamım yoktu artık, öğrenciyle iletişim kurabilen ve yaratıcı şeylere yönlendiren hocalarım da, bakıp güldüğüm ve ders çıkışında çantasını çektiğim arkadaşlarımda.
şimdi nelerim var biliyormusunuz arkadaşlar; derse gelip kendi yörüngesinde duvara karşı ders anlatan, sizlerin önerilerini hiçe sayan, bir gram sizinle iletişime girmeyen hocalarım, makale yazmak için bir an önce dersten kaçma çabasıyla karman çorman laboratuvar dersi işleyen asistanlarım, sınav dönemlerinde sırf not için hiç selam vermediği insanlarla kanka olmaya çalışan, kendi paçasını kurtardıktan sonrasını umursamayan arkadaşlarım var. ne yazık ki bu durum böyle.
birde unutmadan, şu anda beni bunaltan asıl sebepte dersin zorluğu veya çalışmam değil. dersin işlenişindeki düz mantık ve dayatmacılık. düşünsenize bilgisayar mühendisliği son sınıf öğrencisine sebep sonuç belirtmeden "kalıp bu çözüm bu" sınavda benzer soracağım diyorsunuz.
ben bir mühendis olarak bu saçmalığı kaldıramadım bugün. kaldıramadığım içinde ssbahtır bir gram çalışma isteğim gelmedi. sizlerin yaratıcı yönlerinizi ortaya çıkarmayan, yorumlama becerilerinizi kullanmayan, sadece kalıplara yerleştirmeye çalışan bu dersin hocasını sevemedim hiç, hemde hiç. ve eminimki yarın bu sınavı iyi geçenlerin umrunda olmayacak sınavı kötü geçenler . hemde hiç olmayacak.
sanırım büyüdük sözlük. hayat garip ve her geçen gün biraz daha gösteriyor garipliğini. eskiden eğitimimiz için altın tabakta yemek yermişizde farkında değilmişiz, şimdi delik teneke tabağa oo süper diyoruz ya da şartlar dedirtiyor. sanırım bazılarının gözünde üniversite eğitimi dedikleri çalısıyla çırpısıyla bu olsa gerek.
gecenin bu saatinde kafanı ağrıttım, kusra bakma sözlük. rahatladım biraz. dayatmacı ve tek düze eğitimime devam edeyim ben. iyi sabahlar...