türkiye gibi bir ülkede gayet olağan bir olaydır. yıllarca okuyacaksın dirsek çürüteceksin ama yine bi baltaya sap olamayacaksın, tabii ankara da dayın yoksa olur bu olay.
(bkz: evrensel gerçekler)
Üniversitelerin meslek okulları ile karıştırıldığı durumdur. Üniversite meslek edindirme mevkii değildir. işsiz kalmak olağandır. Üniversitelerin işçi/memur yetiştirme kurumları olmadığını anladığımızda bir "level" atlamış olacaz.
ikinci üniversitesini okuyan biri olarak aşağıdaki tanımı yapıyorum:
Üniversiteyi bitirdiği gibi iş bulacağını düşünen yeni mezunların serzenişidir. Üniversite tek başına bir halta yaramamaktadır. Okutulan derslerin hiç biri reel sektöre girilince işe yaramaz. Hiç bir şeyin karekökünü almayız sözgelimi. Ya da olasılıkla kimse patron olmaz. Etikettir diploma. Genellikle düz lise mezunları işsiz kalır. Meslek lisesi mezunu olmak daha avantajlıdır. Gerçek hayatta iş deneyimi istenir. Diploma, personel özlük dosyasına koyulan bir fotokopiden ibarettir.
üniversite bitirip insan olamamaktan daha kötü değildir. üniversite normal şartlarda* bir şeyin ölçütü, kıstası değildir. kendini yetiştirebilen kişi üniversite okumasa da yetiştirebiliyor. üniversite okuyup devletin başına geçenleri de görüyoruz, işleri var da ne oluyor sanki. *
üniversite öncesi öğrenim hayatı boyunca sadece üniversiteyi kazanmaya güdülenen, bunun dışında pek bir amaç veya hedef belirleyemeyen gencin; rasgele, hayalleri ile bağdaşmayan bir üniversiteye kaydolup bu üniversiteyi bitirmesi sonucunda aklı başına gelip dumura uğraması gibi bir sonuçla ortaya çıkabilir durumlardandır.
eğitim sistemi süper olan güzel yurdumda azımsanamayacak sıklıkta göülen durumlardandır; okul boşuna okunmuştur, zira bitirilen okulla ilgili bir iş yapılmayacaktır...
(bkz: nereye gitmek istediğini bilmeden yürümek ve duruvermek)
hem "iş bulmak" daha doğrusu "iyi iş bulmak, kariyer yapmak" için diplomanın yeterli olmadığının göstergesidir. bütün üniversitelilerin hayalinde "bilmemne tekniği bitirdim, kebap, benim iş tamam" şeklinde yankılanan düşünceler varken mezun olunduğunda kazın ayağının hiç de öyle olmadığı görülür. e senin bölümünü veya muadilini bitiren binlerce insan varken, neden seni seçsinler? işte fark burada, sen biraz daha zor bir öğrencilik geçirdin diye seni seçmiyorlar yavrum. fark yaratan her zaman kazanır. kaç dil biliyorsun, nelere hakimsin, hangi sertifika programlarına katıldın, mesleğinle ilgili veya ilgisiz ne kadar bilgisayar yazılımı kullanabiliyorsun? ancak ve ancak, bu soruları kendini kandırmadan, egona yenik düşmeden, doyurucu şekilde cevapladım ve hala işsizim diyorsan hak veririm sana.
üniversite eğitimi boyunca oturup sadece ortalama yükseltmeye kasan, 4 sene boyunca seminer, panel, çalışma grubu gibi hem bakış açısını hem çevresini genişletecek aktivitelere iştirak etmeyen, verilen sunumları ödev sitelerinden indirip copy paste yapan, staj yapmayan veya naylon staja yeltenen, aldığı her dersten bölümün en yüksek notlarını almaya çalışıp başka hiçbir halt yemeyen ot öğrencilerin karşı karşıya kalacağı durumdur.
eğer çalışacağınız yer kamu sektörü yani sınav, not ortalaması vs. gibi şeylere dayanarak personel seçen veya fakültenizde burs veren bir firma değilse süper not ortalamanızla size iyi uykular...