bazıları güzel ve huzur vericidir. güç verir.
üniversiteden arkadaşlarımla bodrum' da gittiğimiz ve gece diskoda dans ettiğimiz, dönüşte tatil köyünün kumsalındaki tribün şeklindeki oturma yerinden denizi ve yakamozu izlediğimiz zamanlar... birbirinden güzel kızların gözlerimin içine baktığı zayıf halim... tek başıma attığım karşıyaka ve alsancak turlarının sıcaklığı... hep aklımda...
bazıları kötü ve sinir bozucudur. unutmak istersiniz.
sırf benden daha eğlenceli diye beni satıp başkasına giden arkadaşlarım... derse girip yarım saati ayar vermekle geçirenler... eve davet ettiğimde '' ben kimsenin evine gitmem '' diyen kızın yalanını bir fotoğrafla yakalamam...
galiba en mantıklısı güzel anıları hatırlayıp gülümsemek olacak. şimdilerde çok ihtiyacım var.
2000 yılları... ankara'da odtü de okuyorum. rock-metal tayfasında tanınan biriyim. kızılay'daki rock barlara takılan falan genelde tanır beni zira canlı sahne olan hemen her gece mekanlara uğruyorum, tipimde biraz farklı dikkat çekiyorum kıyafetlerle falan. kızılay'da sürekli baba naber diye yanıma gelip muhabbet eden tipler olurdu hep mekanlarda kafa iyi iken tanıştığım ama adlarını hatırlamadığım.
hatta ssk işhanındaki gölge yanmadan öncesi okuldan çıkar gölgeye gider, mekan daha kapalı iken içeriye girip çalışanlara yardım eder sonra da sol arkadaki masalarda uyuyup saat 20 yi bekleyecek kadar içli dışlıyım mekan çalışanları ve kapıdaki badigartlar ile ki mekanlar bana dam falan sormaz halde...
bir akşam sado aradı garajda buluşalım dedi, çıkıp gittim mekana bir baktım yanında bir hatun ki hatun o sıralarda yeni meşhur olmuş ve 1-2 klip çekmiş bir rockçı hatun. (hala çok meşhur adını paylaşmayacağım o sebeple)
başladık muhabbete neyse tatlı bir şey, muhabbeti güzel, sardı falan. geceyi ettik garajda, çıkıp bir aspava yaptık ekipçe, sonra saldık aşağı kendimizi elimizde biralara koleje doğru, arkadaşın evine vardık, ben bahçeli de oturuyorum o vakitler...
sonra sarmalar dönüyor, kovalar vuruluyor, bira-votka devam neyse kafam güzel olmuş yatıyorum birinin yatağında sigara içiyorum tavana bakıp... pat diye yattı yanıma bu rockçı hatun (ki yaşı benden büyük idi 2-3 yaş) sigaramdan ona içirmemi istedi falan el ile ilk dudağına temaslar falan filan derken olay patladı. sonrası malum. hiç ünlü biri ile seviştiniz mi derseniz, evet cevabı...
geçen ay kafenin birinde oturuyoruz. o sıra belediye başkan adayı yanında yalakalarıyla girdi kafeye millete selam veriyor oylarınıza talibim falan. ulan gerizekalı hepimiz öğrenciyiz ortalama 10 kişiden biri burda oy kullanacak ağız eğmeye değer mi. neyse bu salak geçti kafenin öbür ucunda çay içiyor. karşımda oturan arkadaşım lan dedi, gidiyim kendimi acındırıyım yardım falan isteyim belki verirler, kaybedecek bişeyimiz yok zaten. iyi dedik bide gaz verdik yolladık. gitti adamın yanına oturdu. iki dakka geçmeden siktir oldu geldi. sorduk noldu diye, biz sizi ararız diye siktir ettiler dedi. cümlesi bitmeden başkan adayının baş yalakası yanımıza geldi. hangi partinin adayı olduğunu söylemiyorum ismi lazım değil partisi. neyse geldi adam, kardeşim dedi siz bana bi irtibat numarası verin, birde evinizde bi toplantı ayarlayın 20-30 kişi toplayın beni de arayın o gün başkanı alıp geleyim bi sohbet edelim dedi. kalabalık olursanız erzak yardımı da yapabiliriz belki dedi. biz bi sevinçle ordan ayrıldık. 4 gün sonra 46 kişi toplandık. çağırdık bunları. adamlara ikram etmelik kurabiye lokum falan aldık paraya kıyıp. kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez ya hani. neyse bi sevinçliyiz 15 koli getirseler 1 koli ona versek 3 koli bunlara versek falan hesapladık 7-8 koli bize kalıyor. istemediğimizi de satarız şunlara falan öyle mutluyuz. işte devlet böyle dolandırılır diye dalga geçiyoruz. neyse geldi adamlar. sohbet muhabbet falan başkan adayı boş yapıyor bizde erzak için yalakalık yapıyoruz. adamlar yedi içti sıçtı siktir oldu gitti. bi sik vermedikleri gibi elli kişinin pisliği kaldı bir de. o adamın masasına gidip yardım isteyene döndüm gece yarısı hala temizlik yaparken, gördün mü lan devleti dolandırmayı dedim. cin olmadan adam mı çarpacaksın lan it dedim. neyse o gece epey yüklendim çocuğa. bir kaç gün sonra baş yalaka tekrar aradı. kardeşim evdeyseniz söz verdiğimiz erzakları getiriyoruz dedi. getirdiler. bir tane de oy çıkmadı o adama. vicdanım rahat. teşekürler.
En popüler aşk şarkılarına klip çekiyorduk . Çok çılgın bir arkadaş vardı. Klip çekerken cama çıktı kendisini fazla kaptırıp. Camdan düştü. Allah ' tan 1. Katti direkt kapıyı çalıp geri geldi.
Bir gecede evde yakacak olmadığı için boş bir araziye atılan çekyat falan vardı. Onları parçaladık. Eve dönüyorduk. Polis otosu geldi. Bir an hırsızlık yapmışım gibi geldi ve korkup otobüs durağının arkasına saklandım. Elimde kocaman bir tahta. Polisler baya güldü selam verip gittiler.
Bir gün alkolü fazla kaçırdık. Sokağa çıktık. Forrest gump gibi koşmaya başladım. Depar atıyorum. 3 tane sokak köpeği de peşime takılmış onlarda benimle koşuyorlar. Dalağim ağrıdı artık köpekler hala koşuyor. Fırın açıktı bir tane. Onlar da köpekler beni kovalıyor sanmış. Kürekle köpekleri kovalıyorlar. Ben köpeklere sarılıyorum. " vurmayın onlar benim köpeklerim " diye.
Bir gün arkadaşta toplandık. Satanist ayini yapıyoruz video çekeceğiz. Şakacıktan yani herkesi boyadık ettik. Makyajlar efsane oldu. Sonra kapı çaldı. Gelen okuldan öğretmenimizdi. Arkadaşın komşusuymuş meğer. Adam ondan sonra bizden hep uzak durdu.
Hani ne söylesen boş. Hep böyle videolar çekerdik. Bazen 80' ler 90' lar kiliklarina da bürünürdük.
Üniversite anılarımdan ziyade ilk üniversiteyi bırakma anım daha ilginçtir. Kafası matematiğe basan çocuk sayısal seçmeli hesabı sayısal seçip fizyoterapiyi kazanmıştım. Etrafım para hırsıyla nitelikli beyinlerini heba eden, varlık ilgili hiçbir sorgulamaya sahip olmayan insanlarla doluydu. Bir gün iktidarın bölümler arası katsayıyı kaldırdığını öğrendim. Yeniden ÖSS'ye girmiştim. Bir de tercih yaptım tabi.
Sıcak bir yaz günü evde bayılırken bir arkadaşım aradı, tercihimin sonuçlarının ne olduğunu sordu. Sonuçlar açıklanmış, benim kayıt için 2 günüm vardı. Ben yılların hayaliyle valizimi topladığım gibi 2 bin km'ye yakın yol yapıp mülkiye'ye kayıt yaptırdım. Aslında bu entrynin önü ve arkası epey uzun. Başka sefere tamamlarım umarım.
ilk defa yerime imza attıracaktım söyledim arkadaşa böyle böyle işlerim var gelemeyeceğim yerime at hallet diye. Kendi kendime bu hocanın kendinden haberi yok imza saymaz falan dedim. 1 saat sonra arkadaşlar arıyor açtım ''kanka 17 kişi imza attırmış hoca saydı yakaladı'' dedi. Ulan atanlarda salak insan sınıfa bakar mevcut azsa atmaz ama nerde o düşünce. Hoca insaflı çıktı çok kişide olunca hepimizi affetmişti.
ilk denememde yakalandım daha da tövbeliyim ama öyleleri var ki çocuğu okulda toplam 1-2 kere görüyorum ama hiç yakalanmıyor.
21. Yüzyıl kibelesi Şengül Hamamı yakınlarında kameralarımıza yakalandı.
Tek cümleyle bu şekilde özetleyebilirim ancak. Ödev için Şengül hamamının planını çizmemiz gerekiyordu. Üç kız birde babam hamama girdik. Bekliyoruz ki soğukluk, ılıklık, sıcaklık ve cehennem denilen 4 ayrı bölümden oluşsun. Oluşmuyormuş. Girdiğimiz kapı direkt sıcaklık denilen ve insanların yıkandığı yere açılıyormuş. Babamın 'kimse yok mu?' deyişinden sonra karşımıza çıplak ve son derece kibelemsi bir kadının çıkıp 'erkek vaaaar' diye bağırmaya başladı. bütün hamamdaki kadınlar ayağa kalktı. Zavallı babam zaten o heybetli (!) kibeleyi gördükten sonra nevri döndü. Biz 3 arkadaş derste minicik heykelini gördüğümüz kibeleyi kanlı canlı karşımızda bulunca kalakaldık öylece. En son ben güç bela 'ödev, ödev yapmaya geldik biz' diyebildim.
Meğer girdiğimiz yer kadınlar hamamıymış. Babamı kadınlar takunyalarıyla dövmeden kurtarmayı başardık. O kadının vücudu gözlerimin önünden bir ömür gitmeyecek.
daha okulun ilk ayi herkes birbiri ile dostluk kurmus, herkes birbirinin dikkatini cekmisti. bir ben yalnizligi secmistim her zamanki gibi. aradan onca yil gecti hepsi gorusuyordur belki, ben yine sectigim yoldayim.
Ytu Davutpaşa kampüsünde saat 10-11 civarı akşam. Eve gidicez arkadaşla. Ama kafa içmeden guzel. Okul da baya buyuk kampuse sahip hani orada seni oldurseler ancak yarın haberleri olur. Ringe bindik. Kulağımızda şarkılar devam ediyor. Biz de kendi kendimize oynuyoruz. Sonra bir çılgınlık yapıp yemekhanenin orada inelim demiştik. Kampusu bilen ne demek istediğimi anlar. Sonra inmiştik bize bakan şaşkın gözler arasından. Şarkıyı son ses yapıp oynaya oynaya aşağı kadar gitmiştik. Pişman mıyım? Değilim. Üşüdük ama değdi.
başladıktan yaklaşık 1 sene sonra. sanırım final zamanıydı, betül diye bi kız ilk defa beni gülerken gördüğünü söylemişti. ve onlarla oturmama çok sevinmiş. bi daha oturmadım.
muhtemelen yıllar yıllar sonra çocuklarıma anlatacağım anılardır. bir tanesi şöyle olabilir;
hep hayalini kurduğum şehirde, ailemi de uzun uğraşlar sonucunda ikna ettikten sonra olmak istediğim bölümdeydim. her şey yolundaydı, mükemmeldi, toz pembeydi bile diyebilirim. mutlu falandım hatta. sonra bi anda bıraktı gitti, darmadağın oldum depresyona girdim okula gitmedim bütün derslerden kaldım falan (gülüşmeler).
yurtta kaldığım kısacık dönemlerde banyo yapmak için saat sabahın 3'ünde kalar ve sıcak suyun açılmasını beklerdim. ve tabi üst sınıflar her zaman öne geçerler ve bazen sıra bana hiç gelmezdi.
arkadaşlarla oturuyoruz. Ben ders çalışmak için yurda döndüm. Ve onlardan ayrıldım. Üst geçitten geçiyorum. Karşıma bir satıcı çıktı.
Satıcı: parfüm alır msınız? Çok güzel parfümlerim var.
Ben: yok ben parfüm kullanmıyorum.
Satıcı: o zaman sevgilinize alın. Çok sevinecektir.
Ben: benim sevgilim de yok. Geçebilir miyim? Yol verir misiniz?
Satıcı: parfüm sürünmezsen tabi olmaz!