2 yıl öncesinden kalma bir anımı da içeren anılar silsilesidir...
gidenler bilir, dokuz eylül tınaztepe kampüsü engebeli ve yokuş bir arazidir. yürümek zordur... bir gün bir arkadaşımla spor salonundan çıktık, kampüsteki boş arsalardaki otların arasından fen edebiyat fakültesine doğru gidiyoruz. karşı taraftan 2 tane kız geliyor... tabii sıradan bir durum. tam kızlarla aramızda 3-4 adım kala kızlardan biri bir şeye takılıp yere düşüyor ve şaşkınlık mimikleri ve "hay allah"lar arasında kızı yerden kaldırıyoruz... önemli bir şey olmadığını fark edince olayı iğrenç bir espriyle süsleme zorunluluğu hisseden ben lafı patlatıyorum: "dokuz eylülde 2 erkeğe 1 kız düşüyor!" sonra hiçbir şey olmuyor tabii.*
arkadaşlarla oturuyoruz. Ben ders çalışmak için yurda döndüm. Ve onlardan ayrıldım. Üst geçitten geçiyorum. Karşıma bir satıcı çıktı.
Satıcı: parfüm alır msınız? Çok güzel parfümlerim var.
Ben: yok ben parfüm kullanmıyorum.
Satıcı: o zaman sevgilinize alın. Çok sevinecektir.
Ben: benim sevgilim de yok. Geçebilir miyim? Yol verir misiniz?
Satıcı: parfüm sürünmezsen tabi olmaz!
başladıktan yaklaşık 1 sene sonra. sanırım final zamanıydı, betül diye bi kız ilk defa beni gülerken gördüğünü söylemişti. ve onlarla oturmama çok sevinmiş. bi daha oturmadım.
daha okulun ilk ayi herkes birbiri ile dostluk kurmus, herkes birbirinin dikkatini cekmisti. bir ben yalnizligi secmistim her zamanki gibi. aradan onca yil gecti hepsi gorusuyordur belki, ben yine sectigim yoldayim.
mangal yakma sevdalısı olan üniversiteli gençlerin mangal közünü fayansla uzun süre temas ettirmesi sonucu fayansın büyük bir gürültüyle patlaması ve sitenin ayağa kalkması bunlara örnektir.
Şimdi efenim. Hangi birinden başlıyayım bilemiyorum açıkçası.
Üniversite zamanında eve çıkmıştım ilk sınıfta. Ben, kuzenim ve 2 arkadaş şeklinde başlamıştı. Sonra değişti tabi ama çok ayrıntıya gerek yok. Bir kaçtane olayı anlatayım.
Bizim evimizde su ısıtıcısı vardı. Musluk olsun, şofben olsun sıcak suyu onunla sağlıyordu. Ancak bir süre sonra bilinmeyen bir nedenden ötürü su ısıtıcısı bozuldu. Ev sahibi girene kadar melek gibi bi adamdı, girdikten sonra yer yer kıllık yaptı. Bu konuda da geçerli oldu. Ee bizde öğrenciyiz haliyle cebimize elimizi atamıyoruz. Bulaşık yıkarken işte su ısıtıyoruz falan o dert değilde en fenası banyo yaparken çektiklerimizdi. Orta halli bi kazan gibi birşey vardı evde. Banyo yapmak için onu su doldurup ısıtmamız gerekiyordu. Ardından o suyu banyoya taşıyıp içinden parça parça başka bir kovaya su dökerek soğuk su ile ılıtmamız ve banyomuzu o şekilde yapmamız gerekiyordu. Her ne kadar çile olsa da onun tadı bile ayrıydı.
--
Vize-Final gibi zamanlar bizim ev çok kalabalık olurdu. Birtek ben 1.sınıftım. Diğer 3 kişi 2.sınıftı. Haliyle çevreleri genişti. Onların arkadaşları ile kalabalık bir ev ortamı oluşurdu. Hani 20 kişi civarında yattığımızı bilirim(1+1 ev). Benim sayısal derslerim genelde iyiydi. Dinlediğimi anlardım. Onlarada anlatırdım haliyle. Ama toplu çalışma şeklinde başlayan durum bir süre sonra değişirdi. Bir odada 3-5 kişi çalışırdı. Salon da ise bi süre sonra gevşemeler başlamış olduğundan gitar çalmayı bilen bi arkadaş vardı. O devreye girerdi. O gitar çalar hep bir ağızdan şarkılar söylenirdi. Ben hiç ağzıma sürmedim bugüne dek ama içki içenler aralarında para toplarlar, gidip bira falan alıp içerlerdi. Herneyse. Gene böyle bir gün sabah 6:30 gibi yatağa girebildim. Ben 2.öğretimdim ve gündüzlerimi çalışarak değerlendirmeye çalışıyordum*. Sabah 7:30 kalkıp iş yerine gittim. Ama ayakta uyuyorum resmen. Oturduğum yerde uyuya kalıyorum. Herneyse akşam oldu okula gittim. Derse girdim. Derste Tarih. Arkalara doğru oturmaya çalıştım. Başta normal duruyordum ama sonra yavaş yavaş bünye kopmaya başladı. Dalıyorum 5 dk'da bi gözümü açıp hocaya bakıyorum. Dalıyorum yine aynı şey. Böyle 4-5 kez oldu. En son gözümü bi açtım. Hoca ile gözgözeyiz* Tabi millet gülmeye falan başladı. Allah razı olsun hocamız dedi çık elini yüzünü yıka bi diye. Dersin bitmesine de 2-3 dk kalmıştı. Daha da girmedim o yüzden. Ama sağolsun bi arkadaş durumu anlatmış. Sabaha kadar ders çalıştırdı, ardından işe gitti diye.
--
Yalan olmasın ama 5 yada 10 LT'lik sıvı sabun almıştık sene başında. Eh öğrenci hali o sıvı sabunu her türlü şeyde kullanmıştık. Yeri geldi elimizi yüzümüzü yıkadık. Yeri geldi bulaşık yıkadık. ilk zamanlarımızda bir gün çamaşır makinesine deterjanın yanında ondanda koymuştuk. Bir süre sonra makinedeki ses şiddeti arttı ve makinenin çamaşırların konduğu yer olsun, deterjanın konduuğu yer olsun, bir sürü yanından köpükler çıkıverdi. Oldukça şaşkınlık verici bir durumdu açıkçası. Yıllardır çamaşır makinelerini çalışırken görüyorsunuz ve kendi başınıza bir evde kullanmayı denediğinizde karşınıza çıkan şey çok şaşırtabiliyor insanı. Ama Allah'tan sonra daha fazla sıkıntı çıkmadı o konuda.