Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var;
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin
Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında
Fırtınalardan geldim sende dinleniyorum.
Bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum;
En eşsiz dakikalar sürsün senin yanında
Hiç yumma gözlerini, ışığın eksilmesin,
Gündüzüm aydınlığım, ipek böceğim benim!
Güz bahçemde açılmış o son çiçeğim benim!
Yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin;
Ayırma gözlerimden çocuksu gözlerini,
O sakin o yalansız, o kuytu gözlerini
"bir gün anlarsın hayal kurmayı;
beklemeyi, ümit etmeyi.
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
lanet edersin yaşadığına...
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
o zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
seni sevdiğimi işte o gün anlarsın" diyen üstad.
arabesk yakıştırmaları ile amiyane-avam seviyede tarif edilmek istenmiş eserlerin yaratıcısı ki, bu insanlarımızın duygularını aşağılamaktır.
anladım diyemem ki! suçluyum
belki ben anlatamadım sana kendimi
tutuştum, yandım da yokluğunda her gece
yine gözyaşlarımla söndürdüm kalbimi
her gün her dakika seni özlerdim
bitmezdi kederim senin yanında bile
susardım, gözlerime baktığın zaman
mermer bir heykelin çaresizliğiyle
oysa neler düşünürdüm sen yokken
sana kavuşunca neler söylemek isterdim
dakikalar bir ışık hızıyla geçerdi
ayrılık başlayınca ben biterdim
en kötüsü beni koyup gitmendi
o öyle bir yalnızlıktı anlatılmaz
hep yarım kalmış heyecanlar hazlar içinde
biterdi bir kış, geçerdi bir yaz
ve nice yıllar kovalardı birbirini
gözlerimde gitgide büyürdü mesafeler
bütün teselliler uzaklarda kalırdı
bütün çiçekleriyle solardı bahçeler
ne olurdu saadetlerin en büyüğü
işte ellerimde al, diyebilseydim
anlardın, ve hiç gitmezdin, değil mi
bir gün duyduğum gibi kal diyebilseydim.
Bizi kandıran o şarkılar, o mavi gece
O sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış
Sebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti
O çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.
Uzayan saçlar, alyında avuçlarımızın
işte o, insanın bir yerde, aşka boyun eğmesi
Kırılmak, bölünmek, o hep bütünlenmek
O çok sevmek, tenin bir başka tene değmesi.
Yanmak mı o eski çağlarda yanmak
Kül olup savrulmak rüzgara karşı
ilk kesilmişliği mağrur ellerimizin
O çok sevmek, kanımızın o ilk akışı.
işte pınarlar, testiler, ırmaklar, çeşmeler
Kanlı avuçlarla içmek aşkı kanmadan
O kıyılarımızdaki denizin ilk coşkunluğu
O çok sevmek büyütmek onu hep, orada o zaman
Kazımak ulu ağaç gövdelerine adımızı
Yazmak her şeyi bir bir kumların üstüne
O her işkenceye mahkum olmuşluğumuz
O çok sevmek, daha çok sevmek günden güne.
Öyle delicesine, öyle korkunç, öyle çılgın
O çok sevmek o yanardağ, o ateş, o yangın...
Değeri tam bilinmese de aşkı en güzel tanımlayan şairlerdendir.
Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Er geç bu bekleyişin bir sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün bile gelsen
Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzun ağlayacağım
Çağırdığın zaman gelmiyor mu? Bırak gelmesin ... Böylesi daha iyi. Onu yokluğunda sevmeye devam et ve bekle. Bekle ki, yüreğini özlemlerin en güzeli doldursun, bir ateş sarsın her yanını. Böylesine ateşler içinde yanarken bile, yalnız onu düşün, yaşama gücün onunla artsın. Farzet ki yanında; avuçlarının serinliği ellerinin sıcaklığına karışıyor. Gözlerinde eriyor gözlerin. Sana istediğin, beklediğin en güzel şeyleri söylüyor. Seni sevdiğini sensiz olamayacağını. inanacak mısın? Hayır değil mi ? Çünkü seni sevmediğini ve sevmeyeceğini biliyorsun. Birbiriniz için yaratılmamışsınız. Apayrı dünyalarınız. O hep yalan söylüyor sana. Sen nasıl yıllardır onu aramış ve bulmuşsan; o da bir başkasını arıyor. Belki yarın bulacak, belki hiç bulamayacak. Ne değişir? Sen değilsin onun aradığı.
Boşuna aldatma kendini. Gülüşlerinden, bakışlarından, ya da gelişi güzel söylediği şeylerden bambaşka bir mana çıkarmaya çalışma. Bu gelen o değil diyorum, anlasana. O hiç gelmeyecek sana. Daha çok bekleyeceksin. Sevmek biraz da ümit etmektir, hayal kurmaktır. Bir gün geleceğine inanıyor musun? Onunla avut kendini. Ama düşün, hiç gelmeyeceğini anladığın anda, yıkılışın da büyük olacak. O zaman kendini anne yalnızlığın kollarına atacak, ağlayacaksın. Seni teselli etmeğe yalnızlığın da gücü yetmeyecek artık. ister istemez ölümü düşüneceksin. Fakat ölüm bile seni istemeyecek. Kabul etmeyecek. Çeşitli sebebler yaşamanı gerekli kılıyorsa; nasıl ölebilirsin? Görüyorsun ya; ona bir an için de olsa seni kaybetmenin acısını tattıramayacaksın. Çaresizliğin bu kadar işte!
O bir gün yanılıp sana gelse bile; sadece şekil olarak gelecek. Onu hep bir başkasıyla paylaşmak zorunda kalacaksın. Eti senin olacak, ruhu başkasıyla. Hiç bir zaman onun bütününe sahip olamayacaksın . Aranızda hep bir perde bulunacak. Kara , kapkara bir perde. Değil yırtmaya, onu bir parça olsun aralamaya bile gücün yetmeyecek. ikiniz ayrı ayrı oyunlarınızı oynamaya devam edeceksiniz. O senden habersiz, sen ondan habersiz... Söyle , bu kupkuru berabeliğin bir tadı var mı? Bu ruhsuz kavuşma hüzünden ve iç kırıklığından başka ne getirdi sana?
Öyleyse bırak hiç gelmesin. Böylesi daha iyi. O senin özlemlerinin içinde güzel. Gelirse büyü bozulacak. Karşında onu değil, bir başkasını bulacaksın. Sana en uzak haliyle en yakın olacak bir başkası... Bulduğunu sanma, yanılıyorsun. Onu aramaya devam et. En iyisi aramak...
"Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.
Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
insanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.
Dile düşer sözcukler yüregimi yaralar. Ucundakiler ise söylenemez, Tarifi yok bu acının. Kimi zaman rüyalarımdaydın bu hayatta sonuç aynı sana yetisemedim.. Kafamda uçusan sorular, cevaplarının hiçbir hükmü yok . Sana geç kaldıktan sonra bunun telafisi yok.. Kendime mantıklı sebepler buluyorum. Hiç birisi engelleyemiyor gözyaşlarımı , gözlerimde tutamıyorum onları.. Bahaneler dügüm oluyor bogazıma yutkunamıyorum, nefes alamıyorum.. Yaşam gücüm olacaktın.. Aramızda olacaktın gelecektin, ben geciktim sana. Gelemedin..
pek çok şiiri bestelenmiş ancak çok fazla tanınmayan yakın dönem şairlerimizdendir. bazen kitaplarını bile bulmak zordur. amma ve lakin şiirde zirvede sayılabilecek (bkz: özdemir asaf) ender şairlerdendir.
en iyi türk şairlerden biridir fakat bazı kesimler tarafından fazla bilinmez. çok kez intihar etme girişiminde bulunmuş ama başarılı olamamıştır. bundan etkilenen oğlu vedat'ın bir not yazıp galata kulesi'nden atladığı söylenir. intihar eden oğlu vedat' a yazdığı şiir gerçekten insanı duygulandırır.
not: "baba intihar öyle edilmez böyle edilir!"
--spoiler--
6 Haziran 1973,
pırıl pırıl bir yaz günüydü,
aydınlıktı, güzeldi dünya,
bir adam düştü o gün galata kulesinden. kendini bir anda bıraktı boşluğa;
ömrünün baharında, bütün umutlarıyla birlikte paramparça oldu.
bir adam düştü galata kulesinden;
bu adam benim oğlumdu gencecikti Vedat, ışıl ışıldı gözleri, içi,
bütün insanlar için sevgiyle doluydu
çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
kendini bir anda bıraktı boşluğa,
söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
zaman durdu.
bir adam düştü galata kulesinden
bu adam benim oğlumdu;
açarken ufkunda güller alevden,
çıktı, her günkü gibi gülerek evden,
kimseye belli etmedi içindeki yangını
yürüdü, kendinden emin
sonsuzluğa doğru.
galata kulesinde bekliyordu ecel,
bir fincan kahve, bir kadeh konyak,
ölüm yolcusunun son arzusuydu bu,
bir adam düştü galata kulesinden;
bu adam benim oğlumdu.
küçücüktü bir zaman,
kucağıma alır ninniler söylerdim ona,
uyu oğlum, uyu oğlum, ninni.
bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat.
6 haziran 1973
galata kulesinden bir adam attı kendini;
bu nankör insanlara
bu kalleş dünyaya inat,
şimdi yine bir ninni söylüyorum ona,
uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.
--spoiler--
özlem üstüne..
bekleyişler, özlem, sevginin o dayanılmaz ve tarifsiz ağırlığı işte..!
o ağır duygu, hisler karmaşası üstüne.. kalbe , yüreğe , sol taraftakine, artık ne dersen de , nasıl tanımlarsan tanımla , o'na baskı yapan şey için..
"Ayrılık diye bir şey yok.. Bu bizim yalanımız.. Sevmek var aslında, özlemek var,
beklemek var.. Şimdi nerdesin..? Ne yapıyorsun..? Güneş çoktan doğdu.. Uyanmış
olmalısın.. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi..? Öyleyse ayrılmadık..
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz..!
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.. Önce beklemekten.. Ömür boyunca
ya bekliyor ya bekletiyor insan.. ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın..
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini..
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, kanunlara saygı göstermesini, insanları
sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun..
Ya o..? Ya o..? insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, çocuklarından saygı
ve bir parça huzur bekliyor, saadet bekliyor yaşamaktan.. Zaman ilerliyor, bir gün o da
ölümü bekliyor artık..Aradıklarının çoğunu bulamamış, beklediklerinin çoğu gelmemiş
bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan.. işte yaşamak maceramız bu..
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak ve yaşayıp beklerken ölmek..!
Özleme bir diyeceğim yok.. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası..
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
insanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel..
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.. Bir kokusu var bütün çiçeklere
değişmem.. Bir ışığı var.. bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz..
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; seni özlediğim içindir.. Beklemenin korkunç
zehiri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir.. Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
yine seni özlediğim içindir..
ergen şairi ya da arabesk şair diye bir kesim insanlar tarafından aşağılanan, fakat gelmiş geçmiş en sağlam dizeleri şiirlerinde barındıran büyük adamdır.
ışıklar içinde yat...
Şiirleri kadar acı bir hayat yaşamış Acılar Denizi'nde boğulmuş, Türk Edebiyatı'nın ve hayatımın en büyük şairlerindendir. Dağ Rüzgarı, Acılar Denizi, Kadınlar için Sone vs. sayısı harika eseri vardır.
gülleri sarı severim, toprağı ıslak.
türküleri yanık, şiirleri hoyrat.
havayı nemsiz, çayı demsiz.
bir seni olduğun gibi,
bir seni herşeye rağmen..
bir seni, hala...