kesinlikle faşizm değildir.
ülkücülük kavramını faşizm olarak adlandıran insan siktirsin gitsin. tamam bu görüşe sahip olan insanların arasında faşist de olabilir, ama bu karşına çıkan insana "faşo" deme hakkını kimseye vermez. eğer "sikime kadar" diyorsan, karşına serserinin biri çıkıp "komünik kızlar orspu olur la, verirler" derse ağzını açmayacaksın. çünkü senin de o serseriden farkın yok.
kitap okuyorum, kültürlüyüm, hümanistim ayağına yatma. karşına çıkana faşo deme denyoluğunu gösteriyorsan, eğitim cehaleti almış, eşeklik baki kalmış derim sana...
"faşizmin yerli hali" şeklinde isviçreli bilim adamlarının mükemmel bilimsel tanımını yaptıktan sonra karşısındakinin faşist olduğunu, ülkücülerle aynı görüşü savunduğunu iddia edenlerin cahillikten, ahlaktan, hastalıktan, beyinden bahsetmelerinin ayrı bir ironi olduğunu belirtmek gerekir. bahsi geçen 2. tanım ayrıca faşistlerin değil nazilerin yaptıklarıdır bu 1 (yazıyla bir).
daha sonra bu tanımı yapanın karşıt görüş görünce direk faşist damgasını yapıştırdıktan sonra boşluktan, kerestelikten, anlamdan, tarihten bahsetmesi özetle mallıktır. hele ki en yağlısından faşist demagojicilerin faşizmin hedefini toplama kampı olarak tanımlayıp, toplama kampına alacak olsa 1000 yıl önce alması gereken bir milletin tamamını faşist ilan etmesi ayrı bir komedidir. bu 2. (yazıyla 2)
onu bunu geç ben hala faşizm'in tanımını bekliyorum. bu 3 (yazıyla üç)
faşizm'in yerli hali olarak ifade eden nöronsuzların faşizmin tanımını yapamamasıyla eleştirirken daha bir komik olduklarının farkında olmadıkları ideolojidir...
artık, öyle bir hale gelmiştir ki, ne kendisini savunabiliyor, ne de savunacak hali kaldı. eski ülkücüler birer birer yok oldular, ya da islamcı oldular ( yaşlanınca dine dönme ) , yeni yetmelerse sadece kabadayılık için takılıyor. başka da bi boka yaramıyor bu ülkücülük.
ecevit sağ olsun, o bozkurt'un dişlerini söküp saldı piyasaya...
vasıfsız diyebileceğimiz insanların(özellikle genç erkeklerin) kendilerini güvende hissettikleri, kıraathaneleri aratmayacak kalitede mahalle arası merkezleri bulunan, çakalın çukalın kendilerine 'dava' diye edindikleri, ne eski hali ne yeni hali vatana millete hiçbir fayda sağlamayan ve sağlamayacak olan sapık bir düşünce akımıdır.
Fazla ayrıntıya girmeden anlatmak istiyorum Ülkücülüğü.
Ülkü;hedef. Dünya üzerinde birbirinden farklı onlarca millet mevcuttur.Her milletin yapısı,dili,kültürü ve ÜLKÜSÜ birbirinden farklıdır.Ülkü bir toplumu toplum yapan ortak hedeftir.Hedefi olmayan bir toplum birbirine yeteri kadar kenetlenemez ve ortak bir hedef uğruna birleşemez.Bu hedef kötü anlamda algılanmamalı.Özgürlük,eşitlik,demokrası,insan hakları,barış,refah ve kendini ezdirmeme olarak adlandırılabilir bu ülkü.Milletten millete değişir bu olgu.Çeçenler örneğin tek ülküleri 120 yıldır uğruna savaştıkları özgürlükleridir.Yalnız unutulmamalıdır ki olması gereken her milletin kendi ülküsünü gerçekleştirirken diğer millete zarar vermemesidir ki olması gerekende budur.Ve unutulmamalıdır ki Ülküsü olmayan yani ortak bir hedef çerçevesinde birleşmeyi başaramayan milletler ya dağılarak tarih olur ya diğer milletler tarafından yok edilir ya da günümüz anlatımıyla globelleşerek millet olmaktan çıkar boş bir insan yığını olur.Miilet olgusu kaçınılmaz bir gerçektir ki Kuran-ı Kerim de bu konu hakkında şunlar yazmaktadır:
Ey insanlar! Şüphesiz ki biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi -birbirinizle tanişabilesiniz diye- milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en saygıdeğer olanınız, (Allah’tan) en çok korkup, (fenalıklardan sakınan ve ilâhî sınırlara) saygılı olanınızdır. Allah bilir ve haberlidir.”[8]
En karıştırılan bi konu da değinmeden Ülkücülüğü anlatamam.Irk ve millet sözcükleri birbirinden farklı 2 olgudur.Irk safkanlığa kafatasına dayanan bellirli bir soydaşlığı olan insanlar yığınıdır.Millet ise ortak bir kültüre ve değere sahip belirli bir coğrafyada yaşayan insanlar topluluğudur.Irkçılık ise bir ırkın diğer ırktan ve ırklardan kendini üstün görme sapkınlığıdır.Ebette bu kabul edilemez bir saçmalıktır dünyada kaba 85 milletin var olduğunu düşünürsek 85 tane birbirinden nefret eden Irk ve büyük yok olma sonu kaçınılmazdır.Milliyetçilik ise bir milletin kendi iyiliğini ve menfaatini isteme durumu(yine başka milletlere zarar vermeden),milletini sevme ve savunma halidir.
Peki gelelim konumuza nedir Türk ülküsü yani bizim ülkümüz.Türk Ülküsü yani Ülkücülük hangi temel taşlardan oluşmaktadır.Elimden geldiğince anlatmak istiyorum.
Ülkücülük:
1.Salt bir milliyetçilikten ibaret olmayan Türk Milliyetçiliği ideolojisidir.Türklüğü ve Türk Milliyetçiliğine ırki olarak bakmaz kalben bakar ortak vatan sevgisi ile millet sevgisine göre şekillenir. Atatürk milliyetçiliğini benimser.
2.islamcılığı savunur dinimize özgürce hiç bir etki altında kalmadan yaşamamız gerektiğini söyler.Dünyadaki müslümanların ve islamın koruyuculuğunu yapmamazı ister.Gerçek bir müslüman olmak için önce özgür olmamız gerektiğini düşünür.
3.Osmanlıcıdır ecdadımıza herzaman sahip çıkmamız gerektiğini söyler.Büyük Hun imparatorluğundan sonra kısmende olsa(Orta Asya göz ardı edilmişti)kabul edilebilir 2.ci Turan olan Osmanlıyı yaşatmamız ve Osmanlı Mührünü tekrar dünyaya vurmamız gerektiğini söyler.
4.Turancılık en önemli ülküdür.Birlikten kuvvet doğacağını söyler.Geçmiş tarihte olduğu gibi parçalanarak özgürlüğümüzü kaybetmekten kurtulamayacağımızı bilir.Birleşerek Cihan Hakimiyeti düşüncesiyle dünyaya bütün milletler için eşitçe özgürce bi yaşam sunmak ve barış getirmek sadece bizim yapabilceğimiz bişeydir.Çünkü biz devlet kurma ve yönetme konusunda önde gelenlerdeniz.Türk Tarih Kurumuna göre 101 dünya litaretürlerine göre 81 devlet kurmuş bi milletiz ki bu bir rekordur.Birleşerek önce Turan kurulmalıdır sonra Türk-islam Birliği ve Son olarakta Cihan Hakimiyeti.Turan ilk etapta dünyadaki bütün Türk Milletlerinin birleşmesiyle oluşacaktır.Bunlar bilindiği gibi Uygur Türkleri,Gagavuzlar,Kazaklar,Özbekler,Türkmenler,Kırgızlar,Saha-Yakutlar,Nogaylar,Başkırtlar,Çuvaşlar,Azeriler,Balkan Türkleri,Kafkas Türkleri,Kıbrıs Türkleri,irandaki Azerileri ve Kuzey Irak Türkmenleri vs vs dir.Daha sonra katılmak isteyen müslüman milletler katılacaktır.Bunlarda öncelik elbette Boşnaklar,Çeçenler,Iraklılar,Afganlar,Pakistanlılar ve Filistinlilerdir.Turanla sadece Türklerin ve Müslümanların değil bütün mazlumların hakkı korunacaktır.
5.Aslolan bu 4 öğretidir.Geri kalan ekonomik,sosyal ve diğer bilgiler ile ilk çıkan haliyle Ülkücülüğü Alparslan Türkeş'in 9 Işık adlı kitabında bulabilirsiniz.
Peki bu dava tam olarak neyi savunur yada savunmaz nereye kadardır derseniz:
Davam;komünist,sosyalist,faşist,
anarşist,darvinist,terörist,siyonist ve
emperyalist düşünceyi yok edene kadardır.
Davam;Che yerine Hz.Muhammed(sav)
fidel kastro yerine Metehan
K.max yerine Fatih sultan mehmet
engels yerine yavuz sultan süleyman
stalin yerine Osmangazi
lenin yerine Atatürk
mao yerine 2.abdülhamid
deniz gezmiş yerine mustafa pehlivanoğlu'nu Örnek almaktır.
Davam;624 yıl 3 kıtada 26 millete,müslümana ve gayri müslime
eşitçe insanca hükmetniş olan ecdadım
osmanlıyı tekrar diriltip Türk-islam
mührünü cihana vurana kadar
birliği sağlayıp barışı getirene kadar
yani Turana kadardır
Davam ;doğu türkistandaki uygur türklerinin,
sibiryadaki saha yakut türklerinin,
gagavuzlerın,çeçenlerin,boşnakların,
kosovalıların,batı trakya türklerinin,
kırım türklerinin,afganların,pakistanlıların,
kıbrısın,kuzey ırak türkmenlerinin,dağlık karabağdaki azerilerin,
ıraklıların,filistinlilerin,darfurluların,keşmirlilerin
tüm Türk ile islam ülkelerinin ve mazlumların davasıdır.
Davam abd,avrupa birliği ve tüm aç köpeklere karşı
halkımı koruma davasıdır.bu bölgeye ve halkıma tekrar
barış,huzur,refah,hak,eşitlik,adalet,demokrasi ve güven
getirme davasıdır davam büyük ama öksüz değildir.
Son olarakta 80 li yıllarda idam edilen bi Ülküdaşım olan Mustafa Pehlivanoğlu'nun ailesine yazdığı son mektubunu buraya yazıyorum aslında o mektup anlatıyor bu davayı.Sorusu olan herkezin sorularını bekliyorum.Okuduğunuz ve zaman ayırdığınız için teşekkürler.
"Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladı olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.
Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.
devlet bahçeli ile birlikte light moda geçen ve türk islam ideolojisinde miyadını dolduran görüştür. bundan 10 sene önce memleketi karıştıran olayların mislerce fazlası bugün olmakta ve zerre ses çıkartmamaktadırlar. önce devlet kademelerinden sonra da sokaklardan silinmiş olup illegaliteye karışan ve bence yazık olan cenahtır.
türk milliyetçiliğine zarardan başka hiçir şey verememiş, türkçülük ile karıştırılmaması gereken türk-islam ideolojisi. komünizme karşı birleşik cephe gibi bir şey.
tam komünistlerin veya diğer azınlıkların istediği biçimde bir doktrin bu. bir yerde evcil milliyetçilik.
islamcıların birçoğu ülkücüleri sever. dünyada böyle bir şey yoktur. yani dinciler, milliyetçileri sevmezler. neo naziler bazen kilise yakarlar mesela. ama bizim burada böyle bir şey var. bu ülkücülüğün ne kadar dengesiz olduğunu gösterir.
günümüzde ortadan kalkmak üzere ve yerini tekrar seküler milliyetçiliğe bırakacak gibi görünüyor. zaten zorunlu olarak bu yapılmalı.
islam soslu türkçülük. ama sanki hacim belli de, islamı koymak için biraz türkçülükten ödün verimiş gibidir. etnik bir milli bilinçten ziyade idare edilebilir bir yönlendirmenin siyasi adıdır.
eskiden bolca dayak atıp bu günlerce bolca dayak ve sopa yiyen grup. kürtler izmir ankara istanbul hiçbir yer dinlemeden bu zavallıları sopalayıp duruyor son yıllarda. işin kötü tarafı aynı kürt mağdur olduğunu filan iddia ediyor. lan sen rahat rahat ülkücü bile dövebiliyorsun daha ne istiyorsun kafir. aleviler, solcular daha nicesi bu lükse sahip değildi.
tarafsız yönden bakınca saçma bir ideoloji gibi geliyor. geçenlerde ülkü ocağına yolumuz düştü reyiz mi ne diyorlar birisi vardı. aramızda şöyle bir diyalog geçti:
+hocam siz ülkücü yemininde kapitalizme ve komünizme karşı mücadele edeceğinizden bahsediyorsunuz. peki siz iktidara gelirseniz ekonomik politikanız hangi yönde şekillenecek ?
-ekonomiyi bırakırız kendi kendine şekilenir zaten.
+dumur ...
kısacası biraz tutarlı, mantıklı bir cevap bekliyordum.
alparslan türkeşe göre ülkücülük
ülkücülük batı dillerinden dilimize giren idealistlik kelimesiyle aynı olan bir anlam belirtmektedir.
ülkücülük veya idealizm insan kafasının içinde elde edilmesi, varılması en mükemmel, en güzel, kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için arzu gösterilmesi ve çalışılması anlamını taşır. insanlar arasında idealistler yetişmeseydi insanlık bugün dünyayı aydınlatan birçok gelişmelerini, birçok alanlardaki yükselişlerini sağlayamazdı.
her gerçek, her fikir önce insanların kafasında bir hayal olarak doğar. insanlar hayal ederler. hayal kurarlar. bu hayalleri kendileri için iyi olan, kendilerinin özledikleri, elde etmekle mutluluk duyacakları birtakım istekleri, birtakım özleyişleri belirtir. insanlar hayalleriyle büyük ölçüde insan olurlar. insanlar hayalleriyle diğer canlılardan bir ayrıcalık gösterirler ve gerçekten insanlık vasfını kazanmış olurlar.
işte ülkücülük de yani idealizm de insanların ve insan toplulukların kendileri için varılması mutluluk sağlayacak, varılmasıyla en gelişmiş, en yükselmiş bir durum sağlayacak, bir hayalin düşünülmesi ve insan beyninde tasarlanarak şekillendirilmesidir. her toplumda idealistler vardır, ülkücüler vardır ve ülkücülerin, idealistlerin bulunuşu toplumlar için bir saadettir; büyük bir talihtir! türk milleti için bizim düşündüğümüz ülkü nedir?
türk milleti için tasarladığımız ideal nedir? her şeyden önce türk milletinin ahlâkta, maneviyatta, insanlık duygularında en yüksek seviyede bulunması, yaşaması ve ilimde, teknikte dünyanın en ileri gitmiş varlığı hâline gelmesi ve ekonomik açıdan kalkınmış, tarımını modern tekniğe göre geliştirmiş ve modern sanayii kurulmuş, refahlı bir toplum hâline gelmesi, türk toplumu için bir türk milliyetçisinin düşüneceği ülkünün esaslarından mühim bir kısmını teşkil etmektedir.
türk milliyetçiliğini, ülkücülüğünün sınırları içinde sadece bunlar mı vardır? sade bunlar değil başka düşünceler, başka hedefler de vardır. bu hedefler türk milletinin hiç kimseden merhamet dilenmeyecek bir duruma gelmesi, kendi gücüyle ayakta duran, kendi gücüyle varlığını koruyabilen ve sözünü dünyanın her yerinde saydırabilen bir varlık hâline gelmesi düşüncesidir. bunun yanı sıra türk milletinin haklarını her zaman dünyaya tanıtabilmesi, dünyaya duyurabilmesi düşüncesidir ve bunun yanı sıra bütün türklerin kölelikten, yabancıların buyruğu altında yaşamaktan kurtulmaları ve self determination, yani kendi mukadderatına kendilerinin hâkim olması kutsal prensibine göre, hepsinin bağımsız hâle gelmeleri, bağımsız olmaları türk ülkücülüğünün bir diğer görüşü, düşüncesidir.
ülkücülüğümüzün içerisinde her mesleğe mensup türk milliyetçilerinin kendi mesleklerinde en ileri, en yüksek ve gerek kendi milletimiz için gerek insanlık için en çok yararlı neticeleri elde etmek görüşü de yer alacaktır. bir türk milliyetçisi kendi toplumu için, kendi milleti için idealizmi daima göz önünde bulunduracak, bu genel idealizm prensipleri ile birlikte kendi sahası, kendi branşı ile ilgili çalışmalarında da bu temel ve genel mahiyetteki ülkücülüğün esaslarına uygun, onunla bütünleşmiş bir hâlde kendi branşı ile ilgili ülkücülüğünü de tespit edip güdecektir.
ülküler uzak hedeflidir, uzun vadelidir. bir ülkünün hemen yarın gerçekleşmesi mümkün olmayabilir. ülküler önümüzdeki yılları, önümüzdeki yüzyılları kapsayabilir. ama ülkü insanının kalbini aydınlatan bir ışıktır. ülkü insanlara yönünü tayin etmesini sağlayan bir kılavuzdur. milletler için de millî ülkü, milletin kılavuzu, milletin yolunu aydınlatan güneşidir. ülküsüz insan çamurdan bir varlık gibidir. ülküsüz insan dümensiz, pusulasız bir gemi gibidir.
bunun için her türk milliyetçisi, her dokuz işıkçı mutlaka ülkücü olacaktır, mutlaka ülkü sahibi bulunacaktır. hem milli ülkü sahibi olacaktır, hem insanî ülkü sahibi olacaktır, hem de kendi mesleğiyle ilgili ülkücü bir kişiliğe sahip olacaktır ki, hem de kendi mesleğinde başarılı, yararlı bir kişi olarak gelişsin hem de mensup olduğu topluma, milletine yararlı hizmetler yapsın, insanlığa yararlı faaliyetler gösterebilsin.
bunun için dokuz işık doktrininin çok önemli ilkelerinden olan ülkücülüğe büyük değer vermekteyiz.
ülkücüyüz! insanlık ailesi, yeryüzünde yaşayan bütün insanlar, milletler denen aynı aynı üyelerin bir araya gelmesinden meydana gelir.
bir insan, insan olmak isterse, insanlığa hizmet etmek isterse, evvelâ kendi milletine hizmet etmeli, kendi milletini yükseltmeye, kendi milletini mutlu kılmaya çalışmalıdır. bunu yaptığı takdirde aynı zamanda insanlığa da hizmet etmiş olur.
çünkü bir insan kendi ailesini düşünür ve ona karşı vefalı kalırsa, insanlık duygulan en olgun seviyeye erişeceği için, kendi ailesi dışındaki insanlara karşı da yaranı ve vefalı olur. bir insan kendi milletine faydalı olamaz, kendi milletine karşı bağlılık duymazsa, onun insanlığı düşünmekten bahsetmesi nihayet bir fantazi olur. insan, yetiştiği toprağın, yetiştiği milletin refahını, iyiliğini, saadetini ve şerefini temin etmelidir. bunu yaptığı takdirde, o millet insanlığın bir parçası olduğu için, dolayısıyla insanlığa da hizmet etmiş olur.
ülkücülüğümüz nedir?
ülkücülüğümüz; türk milletini en kısa yoldan en kısa zamanda modern uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak; mutlu, müreffeh hale getirmek; bağımsız, özgür, kendi haklarına sahip bir hayata kavuşturmaktır.
kişilere hürriyet, milletlere istiklâl başta gelen prensiplerimizdendir. insanlar hür ve eşit haklara sahip olarak doğarlar. kabiliyet ve görevlerinin dışında insanlar haklarına tam olarak sahip kılınmalıdırlar. toplum içerisinde insanlar kişisel liyakat ve kabiliyetlerine göre görevlendirilmeli ve bir sıraya konulmalıdır. bütün bunlarla beraber ayrımsız olarak herkese bir imkân eşitliği sağlanmalıdır. imkân eşitliği derken mücerret anlamda bir eşitlik anlaşılmamalıdır. bu ülkücülüğümüzün içine bu günkü sınırlarımızın dışında bulunan türklere ait herhangi bir şey girer mi?
türk adı taşıyan herkes bizim sevgi ve ilgimizin çevresi içindedir. bundan vazgeçemeyiz. bu her milletin tabiî hakkı olduğu gibi türk milletinin de tabii hakkıdır.bu günün birleşmiş milletler anayasası, yeryüzünde yaşayan her millete kendi mukadderatına hâkim olma (şelf determination) dedikleri prensibi kutsal bir prensip olarak ilân etmiştir. bugün afrika'da yaşayan ve bugüne kadar hiçbir bağımsız devlet kuramamış olan zencilere dahi, kendi mukadderatına hâkim olma (şelf determination) hakkı kutsal bir hak olarak tanınır ve bunların her biri yabancı boyunduruğundan, sömürgecilerin elinden kurtulup bağımsızlığını alırken, başkalarının boyunduruğu altında tutsak bulunan türklerin tutsaklıktan kurtulmasını istemek, dilemek, bunun için iyi niyetler taşımak, türk olan herkes için en tabiî ve kutsal bir haktır. fakat biz ülkücülüğümüzde daima gerçekçi olmayı ve girişilecek faaliyetlerde türkiye'yi hiçbir zaman tehlikelere, risklere, , maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul ederiz.
ülkücülüğümüz bir macera fikri değildir. ülkücülüğümüz, türk milletinin en kısa, yoldan, en kısa zamanda modern uygarlığın en üst kademesine yükseltilmesi, müreffeh, mutlu bir hayata erdirilmesi, kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hâle getirilmesi ve her çeşit korkudan, baskıdan uzak olarak, hür, müstakil yaşaması ülküsüdür. bu ülkü aynı zamanda türk olan herkese karşı ilgi ve sevgi göstermeyi, onların mutluluğunu dilemeyi ve onların mutluluğunu, türkiye'yi risklere, tehlikelere maruz bırakmadan, bırakmaksızın, bırakmamak şartıyla sağlamaya çalışmayı içine alan bir ülkücülüktür.
galip erdeme göre ülkücülük
ülkücünün çilesi
gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. rahat yaşarlar. tıpkı şairin söylediği gibi: "akl-ı şuur" ları vardır, güzel severler. "bade" içerler ve nihayet göçüp giderler.
ülkücülerin hayatı bambaşkadır. sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. daimi bir mücadele içinde ömür tüketirler. hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. arkadaşları ile, aileleri ile, hatta sevdikleri ile.. belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. çok defa, başları belaya girer; gene de sinmezler. bu halleri " kalabalık" a göre uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.
ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. gözü yoktur ki, nasibi olsun. bir lokma, bir hırka ona yeter. paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde "zevksiz" bir adamdır! küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. böyle davranışlara hiç önem vermez. elverir ki, inandığına dokunulmasın!
kalabalığın nazarında o, zavallı bir hayalperesttir. olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyumakta, başkalarını da uyumaya teşvik etmekte...
bir gün fikirlerinin gerçekleştiği görülse bile, ona hiç kimse "aferin" demez. üstelik, "böyle olacağı zaten belli idi" buyurulur.
ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. hep verir, hiç almaz. sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştan başa haysiyet kesilir. şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. sadakati için karşılık beklemez, mükafat istemez, bir garip kişidir... ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkardır. gerçek aşıklar gibidir; kıskanmaz. sevgilisinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. sevmenin gururu yegane süsüdür
ülkücünün en çok dinlediği "nasihat" tır. "yapma " derler, " hayatını heba etme" derler, "gününü gün et " derler. o kadar çok şey söylerler ki, hiç bitmez. o hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.
ülkücülerin en amansız düşmanları "eyyamperest" lerdir. menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da, ülkücüleri ezmeğe çalışırlar! ne garip tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da "eyyamperest" lerdir.
gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. "kalabalık" o'na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. halbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca "kalabalık" a acımıştır.
başbuğ alparslan türkeşin bir kordan alevlendirdiği ülkücülük türk milletinin fikrinde ve zikrinde yerini bulmuştur. kendini,türk milletini en ileri, en medeni, en kuvvetli bir varlık haline getirme ülküsü için çalışmaya adamış ülkü neferlerinin karşılaşacağı zorlukları ise ülkü devi olarak bilinen galip erdem kaleme almıştır;
bedava ülkücülük
samimiyetinizden asla şüphe etmiyorum. «domuzdan yana» değilsiniz, biliyorum! doğruluğuna inandığınız fikirlerin ezilmek istenmesine üzülüyorsunuz. fazilet temeli üstüne kurulacak mesut ve müreffeh bir türkiye'yi şiddetli özlüyorsunuz. davanızın başarıya ulaşması için sık sık dua ettiğinize, hatta zafer rüyaları gördüğünüze bile eminim. ama ne yazık ki, bundan başka hiçbir şey yapamıyorsunuz. mücadele ile yegâne ilginiz «allah vere de bizimkiler kazansa» diyerek, tehlikeli kulakların duyamayacağı bir sesle dua ederek seyirci kalmaktan ileri gidemiyor. tanınmağa cesaret edemiyorsunuz. saflarınızı kuvvetlendirmek üzere aralarına katılmaktan korkuyorsunuz. böylece bir çetin dâvanın bütün yükü bir avuç adamın omuzlarına yükleniyor. o bir avuç adam mücadeleyi kazanırsa ne âlâ, avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlayacaksınız. onları olduklarından daha büyük gösterecek, olağanüstü vasıflar tanıyacak, şımartacaksınız. ama yenildikleri vakit, ama her yönden saldıran çeşitli düşmanların üstün kuvvetine dayanamayıp ezildikleri vakit hiçbiriniz ortalıkta görünmeyecek, âdeta hep birden «toz» olacaksınız. artık o yenilmişlerle karşılaşmamak için sokakta yolunuzu değiştirecek, selâm vermekten çekineceksiniz. yalnızlığın çilesini dolduran, ihanetin ıstırabı ile kahrolan o bir avuç insan yine size darılmayacak, umudunu kesmeyecek. mücadelesini devam ettirecek.
rahatınızın kaçmaması, düzeninizin bozulmaması uğruna her şeye katlanacaksınız. yanlış anlamayın: o bir avuç adam elbette ki, sizin hesabınıza değil, gönül verdikleri bir ülkünün hizmetinde çalışıyorlar. hak yolunun yolcuları, siz olsanız da olmasanız da, yollarından dönmeyeceklerdir. yalnız, bir noktayı unutmayınız: bu oyun daima böyle oynanmaz. imkânla iman birleşmediği müddetçe dâva kazanılamaz. kazanılsa bile, zaferde sizin en ufak bir payınız olmaz. hiç değilse olduğunuz gibi görününüz, bedava ülkücülükten vazgeçiniz. bu kadarı bile, kazanmasını istediğiniz taraf için bir hizmettir. sizi hesaba katmamış, yardımınıza bel bağlamamış olurlar. hep seyirci kalacağınızı, hiçbir zaman sahaya çıkmayacağınızı bilirlerse, ona göre hazırlanırlar.
sizi haksız bulmuyorum. insanoğlu'nun önce nefsinin hizmetçisi olduğunu unutmuyorum. sadece, sırf nefslerine hizmet etmek isteyen bir insanın bile, zaman zaman nefsinden fedakârlık yapmak zorunda kalacağını hatırlatmak istiyorum. tarih, hiçbir şey kaybetmeyeyim derken her şeyi kaybedenleri çok görmüştür.
ülkücü iman konusunda görüşleri açık ve yararlı olan kişilerin arasında itibarlı bir yere sahip olan galip erdem yine bir başka yazısında ülkücüğün tasdikine ve hayat boyu süren bir sınav olduğuna olan inancına dikkat çekmiştir. ara ülkücüler diye nitelendirdiği grupların içinde en önemli grup olarak belirttiği gerçek ülkücü olabilme ülküsü grubu hakkındaki fikirlerini neşrettiği yazısı ise şüphesiz okunmaya değerdir;
genç bir ülkücü ile sohbetler
ülkü son hedeftir. son hedefe varılmasını kolaylaştıracak ara hedeflerin seçilmesi şarttır. ara hedefler gibi, ara ülkücüler de olacaktır. sohbetimize, ara ülkücülerin en önemlisini anlatmağa çalışarak başlıyorum: ara ülkücülerin en önemlisi, gerçek bir ülkücü olabilmek ülküsüdür. kırılma ve üzülme. anlayamadım gerçek bir ülkücü değil miyim sanki! diye de şaşırma. bilirsin: seni çok severim. bir insanın çok sevdikleri üzerinde çok hakkı vardır. evet, henüz gerçek bir ülkücü değilsin. ruhunun zenginliği, yüreğinin büyüklüğü, ülkü yolunda verdiğin mücadeledeki yiğitliğin sonucunu değiştirmez. gençsin. insanoğlu, gençlik çağında, her şeye olduğu gibi, ülkücülüğe de adaydır. hiç unutma: bugün, tamamen haklı olarak, ülkücülüğe aykırı davranışlarından ötürü kınadığın ağabeylerin, senin yaşında iken, ülkücülüklerine asla toz kondurmak istemezlerdi. ama hayat adını verdiğimiz düşmana yenildiler. şimdi sapmalarını bağışlatmak için, münasip bir bahane aramanın peşine düşmüşlerdir. sana, kendi neslimin durumunu anlatayım: çoğumuz ülkücülük imtihanını kazanamamış, sınıfta kalmışızdır; kaydımız silinmiştir! pek azımızın adaylığı hâlâ devam ediyor. dikkat etmelisin: adaylık kelimesini kullandım. çünkü hiçbirimiz, bütün gayretlerimize rağmen, tam bir ülkücü olamamışızdır. daha bir kısmımız yarı yolda tükeneceğiz. gerçek ülkücülüğe ne kadar yaklaşabildiğimizin hesabı son nefeslerimizi verdikten sonra çıkarılacaktır.
neden böyle oluyor? sorunun cevabını daha önce de vermiştim: hayat dediğimiz en büyük düşmana yenilmemiz yüzünden böyle oluyor. yapımız çıkarlarımızdan vazgeçebilmeye müsait değildir. hele çağımıza hükmeden maddecilik, belki de hiç kavuşulmayacak bir sevgili uğruna zahmet çekmemize, acılara katlanmamıza imkân vermiyor. ancak bir müddet, özellikle hiçbir sorumluluğu yüklenmediğimiz gençlik yıllarında her türlü baskıya dayanabiliyor, biraz yaşlanıp çoluk çocuğa karışınca dökülüyoruz.
senden istediğim, gerçek bir ülkücü olmağa çalışmanın, aynı zamanda bir ülkü değeri taşıdığını bilmendir. en büyük düşmanını şimdiden tanımalısın. hayatın boyunca, ülküsüne ihanet etmen için sayısız tuzaklar kurulacağını daima hatırında tutmalı, yenik düşmemeğe hazırlanmalısın. gerçek ülkücülüğü ülkü edinecek, çağımız şartları içinde, adaylığı korumanın bile büyük bir şeref sayılması gerektiğini öğreneceksin. yenik düşmemenin ülkü kavgasını bir ömür boyu yürütebilmenin sırrı nedir? yenilmemenin tek sırrı vardır: nefsini yenmek! ama nefsini yenmek, söylendiği kadar kolay bir iş değildir. nefsini yenebilen bir yiğit, bütün dünyayı yenmiş sayılır.
ülkücü yemini edip bu yeminine bağlı kalan kişidir. kutludur. vatan birliği ve müdafası için çalışmaktadır. günümüzde ki takım elbiseli hıyarlardan çok uzaktadır.
ince ruhludur.
fikrine sahip çıkar, farklı görüşlere saygı duyar.
ülkücülük ruhi kılıçkırandır
ülkücülük süleyman özmendir
ülkücülük dursun önkuzudur
ülkücülük yusuf imamoğludur
ülkücülük gün sazakdır
ülkücülük mustafa pehlivanoğludur
ülkücülük halil esendağdır selçuk duracıktır
ülkücülük binlerce yıllık mirası yüreklerde yaşamaktır.
uğurlu sayıları 40 olan guruh.
ayrıca bu adamların başbuğ dedikleri kişi 61 darbesini yapan ve bu darbeyi halka duyuran kişidir, yani özgürlükten pay alamamış kişilerdir...
Sağcılık, solculuk gibi artık günümüzde miyadını doldurmuş bir akımdır, memlekete faydası zararı nedir o ayrı tartışma konusu ama, artık günümüz dünyasında ülkücülük, sağcılık solculuk edebiyatıyla ülkelerin yönetilmediği bir gerçek. Dolayısıyla Türk siyasi tarihinde yerini almış bir akımdır.