televizyon karşısında, esas oyuncu karakteriyle kendininkini bütünleştirmiş bir adam var. onunla gülüyor, onunla ağlıyor, onun düşmanı-düşman, dostu-dost olmuş, içi-içini yiyor muhteremin! öyle ki, elinden gelse, aletin içine dalıp esas oyuncuya bir nefer olacak. aklı yerinde lakin, bir şizofren gibi gerçek dünya ile bağlarını koparmış. yani, o derece kendini kaptırmış.
şimdi sen tut! bunun bir hikaye, bir senaryo olduğunu, televizyon denilen aletin içerisinde, her zaman gerçeklerin gösterilmesi gibi bir zorunluluk bulunmadığını, kimi zaman, senaristin ya da yazarın, tümüyle hayal gücünün eseri olarak kurguladığı bir filmin de gösterilebileceğini anlat, anlatabilirsen.
geçmişinin gün yüzüne çıkmasını sindiremeyen,aslında kendilerinden başka hiç kimseyi sindiremeyen topluluğun olağan olaylarıdır.fazla takmamak gerekir.