ülkücüler vs teletabiler

entry27 galeri0 video1
    1.
  1. tarih boyunca yapılabilecek en güzel kıyaslama. ak ile kara çıksın ortaya.

    teletabiler çocukları eğlendirmek gibi bir amaca hizmet etmekteyken ülkücülerin ne diye oksijen tükettikleri muammadır.
    14 ...
  2. 2.
  3. komunist gençlerin karşılaştırmasıdır. güçleri ülkücülere yetmeyince yedikleri dayakların hesabını sormak için teletabileri yardıma çağırmaktadırlar ama teletabiler bile onlara siktir çeker. düşünün ne denli boş insanlar olduklarını.
    11 ...
  4. 3.
  5. her iki guruh da suruler halinde gezer.
    6 ...
  6. 4.
  7. telatabilerin cinsiyetsiz olduğu hatta cocukları eşcinselliğe özendirdiği icin ingilizlerin epece tepkisini cekmişlerdi.

    ders l: teletabi olmaya özen göstermeyin şirinler.

    ülkücüler ise sapına kadar adamlıkları kanıtlanmış ve gene ingilizlerin tepkisini cekmişti... hatta ağlamışlardı ingiliz engereklerini sikmiyorlar diye.
    ama solcuların kızları kıllı olmalarına rağmen ülkücülerin altına yatma merakları yüzünden solcu irkeklerin işlevsiz organları ortaya cıkmış bi nevi teletabiye dönüştükleri ispatlanmıştı.

    ders 2: telatabi olmayın, ülkücüler gibi sapına kadar erkek olun. eşcinsellikten uzak durun. aha aha aha lan.
    6 ...
  8. 5.
  9. teletabiler gobeklerini, ulkuculer kafalarini tokusturarak selamlarlasir.
    28 ...
  10. 6.
  11. her iki guruhta ödenekleri devletten alır.
    1 ...
  12. 7.
  13. 8.
  14. açan yazarın beyininden sorun olduğu düşünülen bir takım kelimedir.

    (bkz: tarikatçılar vs şirinler)
    1 ...
  15. 9.
  16. teletabiler rengarenktir; adeta cesitliligi, farkliligi kutlarlar. Oysa ulkuculer hep birbirlerine benzer, tornadan cikmis gibi tek tiptirler.
    3 ...
  17. 10.
  18. teletabiler daha akla yatkındır.
    1 ...
  19. 11.
  20. iki grupta yalnız gezmez. hep sürü halinde dolaşır. biri olmadan diğeri anlamlanamaz.
    2 ...
  21. 12.
  22. bir çok kişinin teletabilerden yana olmasını sağlayacak eğlenceli bir yarışmadır.
    1 ...
  23. 13.
  24. tinkivinkiii,dipsiii,kürşaat,poo .kafa tokuşturalım sıkı sıkııı.
    4 ...
  25. 14.
  26. "bir toplumun geri kalmışlığının yegane sebebi bireylerin, kıçındaki fişlerdir." diyordu bir çok bilmiş...

    heh işte böyle birşey bu ve benzer kıyaslamalar da nihayetinde. şimdi karşı başlık olarak birisi (bkz: komünistler vs şirinler) tadında birşeyler yazar ve ortalık şenlenir... sonra yazılır-çizilir ve "faşistler saldırıyor" olur sonra adı...

    toplum hayatı önce boka batar...

    "allah" diyen "yobaz" olur...
    "vatan" diyen "faşist" olur...
    "kürt" diyen "terörist" ve "emek" diyen de "komünist"...

    hepinizin kıçında benzer etiketlerden birer tane var gençler. ben mi? hepsinden vardır kıçımda ve anlatmayı becerebildiğim oranda da kabul görür her birisi ayrı ayrı...

    erich fromm, bir kitabında diyordu ki "her insanın içindeki kendini gerçekleştirmektir yaşamının amacı. bu kadarını beceremeyenler de bir şeyde saplı kalır ve içinde geliştiremediği kendisini, körü körüne inandıkları ile gerçekleştirmeye çalışır. ne yaptığını dahi bilemeden..."

    sayenizde insanlar konular üzerine yorum yapmaya, düşüncelerini söylemeye çekinir oldular. suç büsbütün sizde değilse de bu durumda en büyük pay sahibi siz düşüncelilerdir.

    ülkücüler versus teletabiler de kabul ama aradaki bağlantıyı nereden kuracaksın? "amacım, karşı olduğum düşünce yapısına, kurabildiğim komik iki cümleyle salatalık yapmak" diyorsan onu da anlarım ama bunu dahi yapamayanlar var görüyorum ki, yazık...

    bir toplumu sindirebilmenin yegane yolu toplum paranoyasını tetiklemektir ve bugün belediye otobüsüne bindiğimde dahi "ben türk'üm", "ben kürt'üm", "ben komünistim", "ben ülkücüyüm" diye bağıran tipleri görüyorum. konuşmalarında bundan çekinseler de görünüşleriyle dahi bu alt mesajı savuruyorlar ulu orta... ve paranoyaları işte bu derece komplike bir hal almış. "öyle" olsa bir dert, "öyle" olmasa bambaşka bir dert...

    son söz: (bkz: herkes kendi kapısının önünü süpürürse)
    8 ...
  27. 15.
  28. bir toplumun geri kalmışlığı milletin kıçına yapıştırdığı yaftalardan değil de önyargılarından ileri gelmektedir. hayatı boyunca görmediği insanlara, halklara ve belli bir siyasi düşünceye sahip topluluklara saldırıp onlara en aşağılık hakaretleri eden, yeri geldiğinde onları katleden bir çoğunluğun bulunduğu bir ülkede geri kalmışlık yaftalarla ölçülemeyecek kadar ağır sebeplerden ileri gelir.

    tarihi kanlı saldırıları organize etmek, toplumu ötekiler ve berikiler olarak ikiye ayırmak gibi işlevlere sahip bir yığın'ın gözönündeki kirlenmişliğini ortaya koymak da geri kalmışlık sebebi değil de bizzat malumun ilanı olur.

    öncelikle olayın sosyolojik açıklamasını yapmadan işin içinden "lafımı sokup da sıyrılayım" zihniyetiyle hareket edenlerin elinde kalacak bir kıyaslamadır bu kıyaslama. eğlenceli gelmediyse olayı bir de şu yönüyle ele alalım.

    bu siyasi düşünceye sahip yazarların yazdığı hakaret ve küfür içerikli entrylere bir göz atmakta fayda var. kürtlere, ermenilere, yunanlara, solculara, eşcinsellere ve daha bir sürü farklılığa hakaret eden saldırılar kimin ağzından çıkıyor bir bakın. hangi değerlere istinaden saldırılıyor bir görün. tüm bunlardan sonra teletabilerle kıyaslamak bu katil ve küfürbaz zihniyete yapılabilecek en büyük iyiliktir.

    dua edelim ki hayvanlıkla kıyaslamadık.
    4 ...
  29. 16.
  30. (bkz: sataşmak için açılan başlıklar)
    sonları iyi görülmemekle birlikte, bölücü zihniyete sahip olan ezik güruhların yapabildikleri en iyi işlerden birisi, türk insanına sataşmak ve kışkırtmaktır.
    2 ...
  31. 17.
  32. 18.
  33. isteyince oluyormuş... fikirlerini adam akıllı beyan etmek "göt vs götlük" kalıplarından daha anlaşılır ve daha işlevsel görünüyor gibi. gene de pilav diyorsan o da senin papazlığın olsun...

    ama yok sen "biz katledildik" diyorken 2 temmuz 2009 günü, bir posteri dahi linç edebilecek kadar dönüyorsa gözün tek suç faşizmin diyemezsin. dersen de elinde etiket peşinden koşturduğun kıçımla gülerim sana...

    asıl konumuz katil ülkücüleri unutmamak lazım başbağlar'ı es geçerek.

    üniversiteye ilk girdiğim sene, üzerimde en sevdiğimden ramones t-shirtüm(grubun arması var t-shirtte de) ve onun da üzerine kot yeleğim... saçlarımı 2 yıldır berber makasından esirgediğim, kırıklarını aldırmaya dahi korktuğum bir dönem. sosyal bilimler enstitüsü gibi ülkü ocağı normlarında bir yerdeyim, yanlış anlaşılmasın ve okuduğum okul da mahşerin üç atlısından selçuk üniversitesi...

    bir ders arası oturmuş bahçedeki bankta bir arkadaşımı bekliyorum ki kafamda filler çiftleşiyor o aralar yatay ve dikey geçiş planlarıyla beraber... geldi bir teletabi(!) "gardaş bi gelsene" dedi. "he" dedim ve ayağa kalktım. nihayetinde delikanlılık var serde... "gel hele gardaş okulun arkasında konuşalım, dikkat çekmesin" dedi. "hadi yürü o zaman" dedim ve adımladık. bu parlak ve mor gömlekli zerzevat bu halde, bu okulda okuyamayacağımı anlattı sakalıma. "he" dedim "okuyamam"... yolladım bunu ağa babanı al gel diyerek. yanında sınıf arkadaşımla geldi "reis şöyle, reis böyle" diye diye... adama ne sıktı, ne uydurduysa artık. arkadaşımın "sen miydin gardaş" dediğini hatırlarım ve benim de "arada temizlenmek iyidir." dediğimi.

    diyeceğim o ki göt vs götlük kıyaslamasını yakıştırsam da yakışık almaz bana göre. ve hayatın bir gerçeği de odur ki hiçbir eleştiri iki cümle ile sınırlı olamaz. düşmanlık dersen kabul bak. ama bu noktada düşmanlığın sana bir kazancı olmaz... ve sonuç itibariyle de düşünce yapın, ideolojin... bunların hepsi senin kişiliğinle değer kazanacak şeylerdir. en önemlisi de senin üslubunla... ama görüyorum ki hiçbir değeri yok ne düşüncelerinin, ne de inandığın şeylerin. en kötü ihtimalle acırım içinde hapsolduğun kalıplara. zira zindanlar bile böyle bağnaz, böyle boş ve böyle açı yoksunu düşünceleri barındırmayı haketmiyorlar. peki ya insanlar? bunun cevabı sende saklı kalsın...
    3 ...
  34. 19.
  35. kalıplardan bahsedip kalıplarını açıklayanların pek de anlayamayacağı kıyaslamadır. zira kalıpların kırılmasına bir kere olsun fırsat verememiş bir canlının katliamın her türlüsüne karşı olduğunu bağıra bağıra her yere yazan birine başbağlar'ı örnek göstermesi ayrı bir sığlık olsa gerek. ne demiştik önyargılardır bu ülkeyi geri bırakan. yine sözlükteki yaftacı milliyetçi yığının önüne gelen herkese yapıştırdığı bölücü vatan haini yaftasından muzdarip biri için hiçbirşey okumadan böyle ithamlarda bulunmak düşüncenin evrimi sürecinden mahrum olmak ile açıklanabilir. her ne kadar zehirli firkirlere sahip olursan ol kendini zehirledikçe kimsenin sana birşey demeye hakkı yok ama sen kalkıp zehrini sağa sola saçıp karşına aldığın kişi hakkında üşenip bir damla araştırma yapmadan zehirlemeye çalışman olsa olsa senin at gözlüklülüğün olur ki bu da ancak böyle bir kıyası kalkıp insanlık adına utanç verici olan bir katliamın sorumlusu olarak beni gösteren birine yakışır.

    neydi konumuz ülkücüler ve teletabiler. evet dostlar teletabiler daha insancıl çünkü onların beyinlerinde kurguladıkları paranoyaları ve besledikleri insanlık dışı kırıntıları yok. ee bunu yadsıyanların da beyninde kırıntı ve kıvrımdan eser olmadığını unutmamak lazım. tarih boyunca katliamlarla anılıp üstüne üstlük bunu övünç kaynağı yapıp vatan savunması diye de kılıflandıran canileri hem onlardan olmadığını belirtip hem de savunmayı bir akıl tutulması ya da akıl kıtlığı olarak açıklamak mümkündür.
    4 ...
  36. 20.
  37. sistem kuponlarında 0 oynanabilecek ancak favorinin yine de 1 oldugu musabakadır.
    0 ...
  38. 21.
  39. teletabiler daha zeki ve daha sirinlerdir.
    2 ...
  40. 22.
  41. kıyaslamayı yapanlara "ben aslında böyle biri değilim" dedirtme ihtimali yüksek olan kıyastır. ama önce biraz dürtmek lazım, olmadı sallarız...

    "bütün içindeki parçalar, bütünü vareden birer yapıdır. parçanın bütün içindeki konuşlandırıldığı yer ve o yerdeki işlevi, duruşu önemlidir."

    bu noktada bir insan ömrü boyunca karıncayı dahi incitmeden hayatını yaşamış ve ömrünün son gününde şehrin en işlek, en kalabalık yerinde canlı bomba olarak kendini uçurmuş olsun. bu insana acımalı mıyız? yoksa bu insanı, ömrü boyunca karıncayı dahi incitmemiş olan bu insanı kınamalı mıyız?

    bütünde baktığımızda yaşamını oluşturan binlerce gün hiç kimseye zarar vermemiş bir adam görsek de parçayı ele alınca durum çok daha farklı görünmekte...

    ve yeri gelmişken insanları tanımak için uzak doğuluların bir inancına kulak vermek ve nefeslerini dinlemek, söylediklerini dinlemekten daha işlevsel olabiliyor genel itibariyle... ve nefesinin ritmi sürekli aynı seyirde devam edenler en büyük sahtekarlardır ki kendilerini bile bir şeylere inandırabilirler. gel gelelim hayatını sadece siyaset, sadece futbol, sadece aşk üzerine konuşlandırmış olanlara... sahtedir söylediklerinin tamamı. zira yaşadıkları şey hayat bile değildir. hal böyle olunca da söylediklerine bakmak yanıltıcı olabiliyor sanırım.

    "tüm katliamları kınıyorum" demekle ne katliamlar son buluyor, ne de senin kınamaların. yurdumdaki katliamların genel yapısı ise hep tek taraflı yontulmaları ve şahsi reklamlara alet edilmeleridir. rant bu kadar büyükken "katliamları çok kınıyorum" desen de para etmiyor. "katliamları yapanların yedi ceddini gıdığından öpeyim" desen de nafile... olay katliamların ve linç kültürünün ekmeğine yağ sürmemekte, herdaim fikirlerin çarpışabileceği bir zemini hazırlamakta. hayatımda en çok tartıştığım, en çok ters düştüğüm insanlar şahsi anlamda hayatımın bir parçası olan insanlardır ve hemen her insan için de bu durum böyledir. çünkü bir insanla düşünceleri üzerine "düşündüklerinin yanlış olması üzerine" tartışırsın. ama hiçbirisine de çıkıp "teletabisin lan sen" demedim. kavga ettiğim ve hatta fiili olarak duvarları yumrukladığım bile oldu belki ama hiçbirisi teletabi olmadılar.

    ama teletabi olsalardı katliam da yaşanırdı, kardeş katli de... ne söylediğin kadar nasıl söylediğin de önemli.

    adamın birisi arabası ile ilgili bir durum üzerine general motors'un destek hattını arar:
    - arabam çilekli dondurma seviyor ama vanilyalı dondurma sevmiyor.
    + ne diyorsunuz beyfendi?
    - çilekli dondurma aldığımda arabam çalışıyor ama vanilyalı dondurma aldığımda çalışmıyor.
    + (allah'ın manyağı) bu şekilde size yardımcı olamayacağız.

    aradan zaman geçer ve adam tekrar arar, yetkili birisi ile görüşmek ister. yetkiliye:
    - arabam çilekli dondurma seviyor ama vanilyalı dondurma sevmiyor.
    + size bu şekilde yardımcı olamayız beyfendi.

    birkaç aramadan sonra durumu kontrol etmesi için bir mühendis adamın verdiği adrese gider.

    adam arabayı çalıştırır ve marketin önüne geldiklerinde adam kontağı kapatır ve çilekli dondurmayı alıp gelir. marş bastığında araba çalışmaktadır... sonra tekrar evden markete giderler ve adam gene arabayı durdurur. vanilyalı dondurma alıp gelir ama araba bu sefer çalışmaz. mühendisin şaşkınlığı uzun sürmez. üretimdeki bir hata dolayısı ile soğutma sisteminde bir sorun vardır ve çilekli dondurma dolabı marketin arka tarafında kalmaktadır. ve adam çilekli dondurmayı alıp gelene kadar motor soğumaktadır. ancak vanilyalı dondurma kasaların yanındadır ve adam dondurmayı alıp gelene kadar motor soğumadığı için araba çalışmamaktadır.

    velhasılı kelam diyeceğim o ki "arabam vanilyalı dondurma sevmiyor" demek özünde varolan bir aksaklığa işaret ediyor olsa da bunu, böyle söylediğin sürece anlaşılır olman mümkün değil. ve çok daha vahimi de bunun üzerine "salak insanlar beni anlamıyor." diyerek dert yanmaktır.
    0 ...
  42. 23.
  43. (bkz: ülkücülere laf sokmak için başlık açmak)
    sözlüğün son modalarından!
    onunla yattım, bilmem kimi becerdim içerikli cinsel başlıklardan, türklük kürtlük tartışması yapan başlıklardan, tanrı var mı yok mu başlıklarından sonra yeni moda..
    1 ...
  44. 24.
  45. teletabiler eğlencelidir, ülkücüler mide bulandırır.
    3 ...
  46. 25.
  47. ben teletabilerin ülkücü olabilme ihtimalini sevdim.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük